SABRİ GÜLTEKİN
Resu00fblullah, Hicret yolculuğunda kısa bir müddet Medine'nin dışında bulunan Ku00fbba köyünde kalmıştı. Bu esnada Ku00fbba Mescidi adıyla bilenen mescidi inşa ettirmişti. Buradan yola çıkıp, Medine'ye girdiği zaman, Resu00fblullah, misafir edip ağırlama şerefine nail olabilmek için herkes birbiriyle yarışa girmişti. Kendisini davet edenlere Resu00fblullah: "Bırakın deve serbestçe yürüsün. O bizi Allah'ın razı olacağı bir yere kadar götürecektir" diyordu. Deve bir süre yürüdükten sonra, iki yetim kardeşe ait boş bir arsaya çöktü. Buraya evi en yakın olan Ebu Eyyub el-Ensaru00ee, Resu00fblullah'ın eşyalarını alıp sevinçli bir halde evine taşıdı.
Arsanın bedelini Hz. Ebu Bekir ödedi
Resu00fblullah'ın devesinin çöktüğü bu arsa sahipleri olan Neccaroğullarından Sehl ve Suheyl hibe etmek için ısrar ettilerse de Resu00fblullah bunu kabul etmedi ve on dinar gibi sembolik bir meblağ karşılığında burayı satın aldı. Bu bedeli Hz. Ebu Bekir ödedi. Bu arsa üzerinde hemen bir mescid bina edilmeye başlandı. Resu00fblullah çalışmaları idare edip, mescidin kıble tarafındaki temellerinin atılması ve diğer planlamaları yapmakla yetinmeyip, çalışmalara bir işçi gibi taş, kerpiç taşıyarak katılmıştır. O, bu çalışmalar esnasında şu beyitleri söylüyordu: "Allahım! Ahiret hayatından başka hayat yoktur. Ensara ve muhaciru00fbna mağfiret et." (İbn Sa'd a.g.e., I, 239-240)
Mescid yönetim merkezine dönüşüyor
Temeller toprak seviyesine kadar taş, zeminden yukarısı ise kerpiç kullanılarak bina edildi. Temel yaklaşık olarak bir buçuk metre derinliğinde açılmıştı. Eni-boyu yüzer zıra (1 zıra= 45 santim) olmak üzere, kare şeklinde inşa edilen mescidin mihrabı Beytu'l-Makdis yönüne denk düşecek şekilde kuzey duvarında işaretlenmişti. Üç tane kapıdan biri güney tarafındaki arka duvarda, ikincisi batı tarafındaki duvarda, üçüncüsü ise Resu00fblullah'ın hücrelerinin bulunduğu doğu tarafında idi. Bu kapıya Cibril Kapısı denirdi.
Hicretten 16 ay sonra Kıble'nin yönü Beytullah tarafına çevrildiği zaman, güneydeki kapı kapatılarak, burası mihrab yapıldı, kuzeydeki duvarda da bir kapı açıldı. Mescidde namaz kılınan yerin üzeri açıktı. Ancak mescidin ortasında, hurma ağacından yapılan direkler üzerinde, hurma, dal ve yapraklarından bir gölgelik yapılmıştı. Mescidin doğu tarafında duvara bitişik olarak Resu00fblullah'ın hanımları Hz. u00c2işe ve Hz. Sevde için, iki oda inşa edilmişti. Ayrıca yine mescide bitişik olarak, gündüzleri bir eğitim-öğretim yeri, geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması için "Suffa" denilen üzeri kapalı bir bölüm eklenmişti.(İbn Sa'd, a.g.e., I, 499)
Medine'de inşa edilen bu mescid aynı zamanda, kurulan İslam devletine ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü bir merkez niteliğinde idi. Resu00fblullah, ashabıyla orada istişare eder, savaş ve barış kararlarını orada alır, elçi heyetlerini orada kabul eder, savaşa çıkacak orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada çözüme kavuşturulurdu. (Nesau00ee, Mesacid, 20)
İslam dünyasının ilk üniversitesi
Eğitim-öğretim faaliyetleri, mescidin "Suffa" denilen kısmında yerine getiriliyordu. İslam ümmetinin nüvesini oluşturan Ashab ve seçkin sahabe alimler, İslam'da ilk üniversite sayılabilecek bu mekanda yetişmişlerdi. İslam'ın esaslarını öğrenmek üzere Medine dışından gelenler için aynı zamanda bir yatakhane vazifesi görüyordu. (İbn Sa'd a.g.e., 255)
Resu00fblullah, burada bizzat dersler veriyordu. Medine'den ve uzak yerlerden olmak üzere burada okuyan öğrencilerin dörtyüz kişi gibi bir sayıya ulaştığı oluyordu. Burada barınanların ihtiyaçlarının büyük bir bölümü, cömert sahabeler tarafından karşılanmaktaydı. (M. Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1980, II, 832)
Mescid-i Nebevu00ee, ilk inşa edilişinden sonra bir takım genişletme faaliyetleri gördü. Hayber'in fethinden sonra Resu00fblullah, mescidi bir miktar genişletmişti. Resu00fblullah, vefatından kısa bir müddet önce, Hz. Ebu Bekir'in kapısı hariç odalardan mescide açılan bütün kapıları kapattırmıştı. (Buhari, Ashab, 3) Resu00fblullah vefat ettiğinde Hz. u00c2işe'ye ait odada defnedilmiştir.
Mescid-i Nebevu00ee genişletiliyor
İlk ciddi genişletme, Hz. Ömer'in hilafeti zamanında yapıldı. Güney tarafından beş, batı ve kuzey taraflarından da onar metre ilave yapıldı. Doğu tarafına ilave yapılmadı ve Resu00fblullah'ın hanımlarının odaları olduğu gibi kaldı. Kuzey, doğu ve batı duvarlarında ikişer tane olmak üzere, kapı sayısı altıya çıkarıldı. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer vefat ettiklerinde Peygamber'in yanına defnedilmişlerdir. Hicretin 29'uncu yılında Hz. Osman, mescidi yeniden inşa ettirdi. Duvarları süslü taş ile yeniden örüldü. Taş sütunlar kullanılarak mescidin bir kısmının üzeri kapatıldı. Kapılarının sayısında bir değişiklik yapılmadı. Bu yenileme ile mescidin genişliği 150 zıra, uzunluğu ise 160 zıra'a çıkmıştır. (İbnu'l-Esu00eer, el-Kamil fi't-Tarih, III,103; Suyütu00ee, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 173)
Emevu00eeler zamanında, Medine Valisi Ömer b. Abdülaziz eliyle mescid yeniden inşa ettirildi. Hicru00ee 88'den, 91'e kadar süren çalışmalarla mescid, doğu, batı ve kuzey yönlerinden genişletilmişti. Hz. Peygamber'in hanımlarının odaları Mescide katılmıştır. (İbn Sa'd, a.g.e., I, 399) Resu00fblullah'ın kabr-i şerifleri Hz. u00c2işe validemizin odasında bulunduğu için bu odanın sadece bir bölümü mescide dahil edildi. (Adım Adım Hac ve Umre, Beşir Kitabevi)
Uhud bizi sever, biz de Uhud'u
Uhud!.. Müslümanların müşrikler karşısında zafer sarhoşluğuna düşerek Peygamber Efendimizin emrini çiğnemeleri sonucu 70 canın feda edildiği ibretlik mekan. Okçular Tepesi'nden etrafı temaşa ettiğimizde film karesi gibi gözümüzün önünden geçen sahnelerin dehşetinde Efendimizin şehid edilen dişinin sancısını çekiyor, Hz. Hamza gibi kalbimiz parçalanıyor, Musab bin Umeyr'in insanlık yaşadıkça anlatılacak olan ibretlik şehadetini yad ediyoruz. Ve Peygamber Efendimizin "Uhud bizi sever, biz de Uhud'u" demesindeki mananın derinliğinde kaybolup gidiyoruz.
BİLAL'İN EZANLARI...
Ömrümde çok yol yürüdüm, çok yol gördüm ama asla Mescid-i Nebevu00ee'nin Babü's Selam kapısından başlayan ve Resu00fblullah'ın istirahatgahına giden yol kadar yürekleri teslimiyet nişangahına çevirenine rastlamadım. Burada salat ve selamlar; kelebek ve güvercinlerin kanat çırpışları arasında bir tevhid senfonisine dönüşüyor. Aşıklar ordusu; Ravza-i Mutahhara'nın sonsuzluk girdabında özlediklerine kavuşabilmek için yarışıyor. Dünyadaki cennet bahçesinde "gül" derenlerin rahmete dönüşen gözyaşlarını Resu00fblullah'la birlikte, sanki Hz. Sıddık-ı Ebu00fb Bekir ve Hz. Ömer de temaşa ediyor. Allah'ın Nebisi, Efendiler Efendisi selamlara selamla mukabele ediyor. Ve gökkubbede çınlayan Bilal'in ezanları, Resulullah gibi bizi de ferahlatıyor.
Cennetü'l Baku00ee'nin kutlu misafirleri
Mescid-i Nebevu00ee'nin hemen yanı başında bulunan Cennetü'l Baku00ee kabristanı, on bine yakın sahabiye ev sahipliği yapıyor. Bu devasa istirahatgahta kimin nereye defin edildiği belli değil. Onun için kabristana girer girmez uygun bir yerde duamızı yapıp, daha sonra merakımızı gidermek için ismi hafızamızda yer eden seçkin insanlar topluluğunun kabirlerini aramaya koyuluyoruz. Cennetü'l Baku00ee mezarlığında hangi kabrin başına giderseniz gidin Kubbetu'l-Hadra'nın sizi takip ettiği hissine kapılıyorsunuz. Hazreti Peygamber'e komşu olmak böyle bir şey galiba...