Hesap verme zamanı

Paralel yapı operasyonu çerçevesindeki soruşturmada 27 kişi gözaltına alınmıştı. Basının baskı altında olduğuna dair söylemler artarken aydınlar olayın basın ve yayın özgürlüğü ile bir ilgisi olmadığını yaptıkları kirli kumpaslar nedeniyle yargı önüne çıkarıldıklarını belirtti.

Ezgi Çelik ANKARA

"Paralel yapı operasyonu" çerçevesindeki soruşturmanın, 2009 yılında sahte delil üreterek, önderliğini Mehmet Doğan'ın yaptığı ve "Tahşiyeciler" olarak adlandırılan gruba yönelik operasyon düzenledikleri iddiasıyla başlatıldığı kaydedildi. Ekrem Dumanlı'nın bu olayı şova dönüştürmesi ve göz altılarda yaşanan olaylar nedeniyle yabancı basında da bu durum Türkiye'de medya susturuluyor izlenimi verdi. Yeni Türkiye'de temiz bir sayfa açılırken soruşturma da Türkiye'ye zarar verme çabası içerisinde olanlar ile yargı önünde hesaplaşılacak.

Olayı hesap verme zamanı olarak görebiliriz

Gazeteci-yazar Cem Küçük, paralel operasyonu hesap verme zamanı olarak değerlendirdi. 2010 yılında Tahşiyeciler grubunda gözleri yüzde seksen görmeyen MS hastası Mehmet Doğan'ı El Kaide'nin Türkiye şubesi gibi gösterip sahte delillerle içeri attıklarını belirten Küçük, "Önce Fethullah Gülen bir vaaz verdi. Peşinden Samanyolu ve Zaman Gazetesi linç edildi. Emniyet ve yargı harekete geçerek işini bitirdiler. Sahte delil üretme, sahte delil ortaya çıkarma meselesinde bir ayağı olarak bu mesele yatırıldı ve ortaya çıkarılıyor. Burada da işte Ekrem Dumanlı 'ya Hidayet Karaca'ya polislere ve diğer kademede ki insanlara hesap soruluyor" dedi. Bu operasyonu böyle görmemiz gerektiğini kaydeden Küçük, sahte kanıt üretme, kurumu dava yapma konusunda Gülen Cemaati'nin usta olduğunu, 2008'den beri günümüze kadar bu konuda çok çalıştıklarını değerlendirdi. Ortaya çıkan manzaranın yaptıklarının bedelini olduğunu ifade ederek bu bedeli daha da ödeyeceklerini söyledi.

Dünyaya 'medya susturuluyor' algısı veremezler

Cem Küçük, Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca'nın soruşturmadaki durumlarını değerlendirerek "Bu kişiler karakola davet edildi. Hidayet Karaca gitti. Ama Ekrem Dumanlı gitmedi. Gelin beni gazeteden alın dedi. Olayı şova dönüştürdüler" dedi. Küçük, bu durumla hükümet medyaya darbe yapıyor. Hükümet medyayı susturuyor gibi son derece pervasız bir olay yarattıklarını belirtti. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca gazeteci olmadığını, bu kişilerin cemaatin en üst düzey yöneticileri, bu kirli kumpasların propagandalarını en iyi uygulayanlar olduğunu kaydetti. Küçük, "Şimdi bunların hesabı soruluyor. Bu işin medyayla özgürlükle zerre kadar ilgisi yok. Türkiye'nin çıkarlarını düşünen kişinin bütün dünyaya 'medya susturuluyor' diye algı vermez. Polis davet ettiğinde gidip emniyete ifadesini verir. Bunu yapmıyorlar. Bide vatana, millete böyle bir bağlılıkları yok "dedi. Bütün dertlerinin Türkiye'ye nasıl zarar verebiliriz, hükümeti nasıl kötüleyebiliriz düşüncesi olduğunu vurguladı.

Herkes yargı önünde eşittir

İstanbul merkezli "paralel yapı" operasyonu gazetemize değerlendiren bir başka isim Aslan Değirmenci oldu. Gazeteci Yazar Aslan Değirmenci, "Herkes yargı önünde eşittir. Makam ve mevki kimseye suç işleme özgürlüğü vermez. Kimse makam ve sıfatı ne olursa olsun hukuk önünde, yargı önünde kendisine ayrıcalık beklememelidir" dedi.

Kayıt dışı siyasete izin verilemez

Hukuk çerçevesinde kalınarak tüm delil ve bilgilerin derinlemesine incelenerek sonuna kadar gidilmesi gerektiğinin altını çizen Aslan Değirmenci, "Kayıt dışı siyasete izin verilmemeli, milli iradeye sahip çıkılmalı, eski Türkiye arayışı içerisinde olanlarla hukuk önünde hesaplaşılmalıdır" diye konuştu.

Bireyin özgürlüğü, güvenliği dikkate alınmalı

Soruşturma sürecinde bireyin haklarına dikkat edilmesi gerektiğine özel vurgu yapan Aslan Değirmenci, "Herkes, yargı önünde "hukuk devleti" ilkesine uygun, eşit muamele görmelidir. Soruşturmaya müdahale anlamına gelecek söz, fiil ve davranışlardan kaçınmak, adaletin tecellisi açısından büyük önem arz etmektedir. Soruşturmanın her aşamasında hukukun üstünlüğü, bireyin güvenliği ilkeleri dikkate alınmalıdır" dedi.

Operasyonun yapılacağı belliydi

Hukuk ve Değişim Derneği Başkanı Samir Altunkaynak, Paralel yapı meselesi'nin özellikle MİT'e karşı yapılan operasyon Adana'daki Tırlara yapılan operasyon ve 17-25 Aralık'la zirveye çıkan bir mesele olduğunu değerlendirdi. Hem yürütme hem bir kısım yargı tarafından bunun büyük bir darbe olduğuna dair ciddi şüpheler olduğunu belirten Altunkaynak, "Özellikle 12 Ekim 2014'de yapılan HSYK seçimlerinden sonra yargının Yargıda Birlik Platformu tarafından kazanılması ve yargı camiasının büyük bir oranda temizlenmesinden sonra 17-25 Aralıkla zirveye ulaşan yargı üzerinden bir darbe girişimi yapıldığı kanaati oluşturulmuştu. Operasyonun yapılacağı belliydi zaten. Dolayısıyla hukuk içerisinde bir soruşturma var. Cumhuriyet savcılarının talimatı hakim kararı ile bir takım aramalar ve gözaltılar yapıldı" dedi. Olayı hukuksal açıdan değerlendiren Altunkaynak, paralel yapı operasyonu'nun hukuk çerçevesine girmekte olduğunu, belgeler kamuoyu ile paylaşıldığında neler yaşandığını daha net görebileceğimizi ifade etti.

Medyaya yapılmış bir müdahale gibi gösterildi

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim ÜyesiProf. Dr. Bilal Sambur, Hükümet'in devleti ele geçirmek, devlet imkanlarını devlet kurumlarını kendi amaçları için kullanıp bunun üzerinden siyaset ve topluma hükmetmeye çalışan bu yapı ile mücadele etmekte olduğunu söyledi. Paralel yapı dediğimiz şey'i bu anlamda organik bir bütün olarak değerlendiren Sambur, "Dershaneleri ile yurtdışı örgütlenmesi ile diplomatik faaliyetleri ile bir bütün olarak düşünmemiz lazım. Hükümet paralel yapı ile mücadele bağlamında paralel medya ayağına bir operasyon düzenlemiştir. Bu operasyonu medya ve ifade özgürlüğüne yapılan bir operasyon olarak değil, paralel yapının medya ilişkisi içerisinde yürüttüğü çalışmalara yönelik bir operasyon olarak düşünmek lazım. Ancak Zaman Gazetesinin merkezinin basılması gazetecilerin gözaltına alınması Dünyaya bir basın yayın grubuna yapılmış bir müdahale gibi gösterildi. Bu görüntü doğal olarak Türkiye'de basın özgürlüğü tartışmasını gündemine taşımıştır "dedi. Medya organları ve medya çalışanlarına yönelik operasyonların olayların yanlış yansıtılmasından dolayı Türkiye'ye zarar vermekte olduğunu belirtti.