Hedef alındık, yılmadık

Danıştay saldırısı, Uludere/Roboski katliamı, Zirve baskını, Hrant Dink ve Paris suikastı sonrası Milat yaptığı haberlerle dezenformasyonlara dikkat çekti, komplocu ilan edildi. Ortaya çıkan son gelişmeler Milat'ı haklı çıkardı. Doğru bildiğimizi hep söyledik. Geri adım atmadık. Yılmayacağımızı anladıklarında işi 'ananasa' döktüler, dönüp bakmadık.

ASLAN DEĞİRMENCİ -

İki yıl önce "Danıştay saldırısı, Uludere/Roboski katliamı, Zirve baskını ve Dink suikastında dezenformasyon kimin eliyle yürütüldü?" diye sorduğumuzda kimileri gülmüş, kimileri ise hedefe oturtmuştu. Aynı süreçte "Bu dezenformasyonları yapanlar gerçek failleri gizliyor" sözlerimiz üzerine komplocu ilan edilmiştik.

PARALEL'E DİKKAT ÇEKTİK

Aynı yıl Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Çözüm Sürecinde atılan her adımın ardından maskelilerin sahaya inerek gerçekleştirdikleri provokatif eylemleri "Paralel Devlet ve Beyaz Kuvvetler organizasyonu" operasyonlar dediğimizde de sosyal medya üzerinden hakkımızda karalama kampanyası yürütülmüştü. "Kim bu paralel devlet?" sorusuna, "Küresel Ergenekoncular" cevabı verdiğimde ilk ses Today's Zaman yazarı İhsan Yılmaz'dan gelmiş, twitter'dan bizi hedef almış ancak verdiğim cevaplar karşısında usulca köşesine çekilmişti. Bize Küresel Ergenekoncuları soranlara İhsan Yılmaz'ı açıkça göstermiş, maskeyi düşürmüştük.

OFİSİMİZE, OTOMOBİLİMİZE GİRDİLER

28 Şubat postmodern darbe süreci ile soruşturma başlatıldığında bu konuda en sıkı yayını Milat yaptı. Yayınladığımız belgeler döneme ilişkin hukuksuzlukların aydınlatılmasında mahkeme tarafından değerlendirmeye alındı. Tam o dönemde kim olduğunu bilmediğimiz ama tahmin ettiğimiz bazı karanlık tipler hep Ankara ofisimize hem Ankara Temsilciliğimize ait otomobile girerek dizüstü bilgisayarlarımızı çaldı. Olayı haber verdiğimiz Emniyet'in, konuyla ilgili hiçbir araştırmasından sonuç çıkmadı, bize herhangi bir bilgi verilmedi.

"HEDEF ERDOĞAN" DEDİK

Benzer bir tartışma da 7 Şubat krizi sürecinde yaşanmıştı. Üç yıl önce Ali Adakoğlu, Ahmet Zeki Gayberi ve ben yaptığımız istişare toplantısında hedefin "Başbakan Erdoğan" olduğunu, küresel bir kalkışma planlandığını, kullanılacak yeni yapının küresel Ergenekoncular olduğuna kanaat getirmiş, yazdığımız ve yaptığımız haberlerde tehlikeye dikkat çekmiştik. Israrla "Ergenekon'dan temizlenen sahaya muhafazakar görünümlü sızmalar var" demekten geri durmamıştık. Gezi olaylarının fitili ateşlendiğinde de "Legal olan bir eylemin içerisine sızan illegal gruplar kendilerini legalleştirmeye çalıştılar ama pişti oldular" dedikten sonra, Gezi'yi ateşleyen polislere de dikkat çekmeyi ihmal etmemiştik.

Biz gerçekleri yazmaktan geri durmadıkça, aldığımız tepkiler tavan yapıyor, ilan ve reklamlar da engellemeler karşımıza çıkarılıyor, hatta gazete çalışanları bile tersten propagandaya tabi tutularak fitne oluşturulmaya çalışılıyordu. Bir yandan bunlarla mücadele ediyor bir yandan ayakta durmaya çalışıyor, bir yandan da doğru bildiğimiz yoldan geri adım atmıyorduk. Güne türlü psikolojik harp taktikleri ile başlıyor, bir birimize olan güvenimizden dolayı sorgulamaya bile gerek durmuyor, meydana getirilmek istenen fitneye dostluğumuzla direniyorduk.

ANANAS TEKLİF ETTİLER

İnançlı bir kadroyduk. Bu kadronun geri adım atmayacağını anladıklarında işi ananasa döktüler. Girmedik. Ballı reklamlar önerdiler, dönüp bakmadık. Ortaklık teklif ettiler, duymadık. Maddi sıkıntımız en üst seviyeye geldiğinde gazeteyi tümüyle satın almaya kalktılar, vermedik. Ama hep yalnız bırakıldık. Bizden bildiklerimiz korku imparatorluğundan çekindi, karşı taraf hep bitirme operasyonu denedi. Ama yılmadık. Ayağa kalktık, okuyucularımızdan aldığımız güçle buralara kadar geldik. Ben bugün farklı mecralarda mücadele etsem de hep bu kadronun gönüllüsü oldum. Bir gönüllü olarak Milat'a bugün iftira ve ihbar mektuplarıyla kumpas kurulmaya çalışıldığını öğrendim. Onlara Milat'ın geri adım atmadığı süreçleri hatırlatarak, mücadeleyi daha da ileriye taşıyacağını belirtmek istedim.