2023 yılı bütçeleri TBMM Genel Kurulunda

Durmuş Yılmaz, "Diliyoruz ki önümüzdeki yıl Meclis'imize dayatılıp onaylanması beklenen değil, Meclis'imizle istişare edilerek geliştirilen ve milletimizin ihtiyaçlarına çok daha iyi cevap veren bir bütçenin ayrıntılarını tartışabiliriz." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, Hazine ve Maliye ile Dışişleri bakanlıklarının 2023 yılı bütçeleri üzerinde İYİ Parti milletvekilleri söz aldı.

İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, 2023 yılı bütçesinin, ek bütçe hariç 2022 yılı bütçesi ödeneklerine göre yüzde 155,9 arttığını, ek bütçe dahil edildiğinde ise artış oranının yüzde 56,2 olduğunu belirtti.

"Yıllık enflasyonun yüzde 80'in üzerinde olduğunu düşündüğümüzde burada reel bir artış söz konusu değil" ifadesini kullanan Yılmaz, "Dolayısıyla bu sene aynı parayla yaptığınız hizmeti, gelecek sene enflasyon böyle devam ettiği sürece aynısını yapmanız pek de mümkün olmayacak gibi görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.

Bütçenin harcama yapısına bakıldığında son derece donuk ödemeler olduğunu anlatan Yılmaz, bu haliyle bütçede savunmadan kısıp eğitime para aktarılamayacağını, cari harcamaların kısılarak yatırımların artırılamayacağını savundu. Yılmaz, bütçenin bütün ödeneklerinin önceden belli olduğunu; ödeneklerin, personel, faiz, SGK ödemeleri, görev zararları ve cari transferlere gideceğini kaydetti.

Bütçenin gelir kalemlerine bakıldığında ise dolaylı vergilerin ön planda olduğunu aktaran Yılmaz, "Dolaylı vergiler bildiğiniz gibi çok adil vergiler değil. Harcamalar vergilendiriliyor. Harcamalarda öne çıkan gelir kalemleri; ÖTV, motorlu taşıt vergileri, alkol, tütün gibi vatandaşın yapması zorunlu olan harcamalar. Gelir vergisi yönünden de kurumlar vergisi ve gelir vergisi, emekçilerin ödedikleri vergiye baktığımızda yük yine de emekçilerin üzerinde." ifadelerini kullandı.

Yılmaz, 1976 yılında Türkiye ekonomisinin dünya sıralamasında 16'ncı sırada olduğunu, geçen sürede uzun müddet 17'nci sırada kaldığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"İddia oydu ki biz 2023'te 10'uncu sıraya gelecektik ama bugün geldiğimiz nokta maalesef 21'inci sıra oldu. Biz, 2013 yılında ulaştığımız milli gelir seviyesinden son 9 yılda maalesef patinaj yapa yapa çok aşağılara geldik. Ülkenin geldiği yer, 700 milyar dolar ile 800 milyar dolar arasında bir bölgede patinaj yapıp duruyoruz. İşin özü, esası bu. İsterse yüzde 50 büyüyün ama milli gelir artmıyor. Ben isterdim ki bundan bir asır önce aziz milletimizin büyük fedakarlıklarla kurduğu bu yüce Meclis'in çatısı altında, millet egemenliğine dayanan Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılı eşiğinde 'daha iyisini nasıl yapabiliriz'' konuşalım."

Meclis'in bütçe hakkı üzerinde söz sahibi olamadığını iddia eden Yılmaz, "Bugün Parlamento'muz bütçe hakkını hukuken olmasa bile fiilen kaybetmiş durumdadır. Şayet bu hak korunabilmiş olsaydı biz burada muhalefet partileri olarak temsil ettiğimiz halkımızın yarıya yakın kesiminin, derin yoksullukla boğuşan geniş kitlelerin, yatağına aç gelen çocukların sesini iktidara duyurabilir; eleştirilerimizin dikkate alındığını görebilir ve halkımızın parasının nereye ve nasıl harcandığının hesabını sorabilirdik." eleştirisinde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi nedeniyle Türkiye'nin başta ekonomi olmak üzere birçok alanda geriye gittiğini ileri süren Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bu yeni rejimin memleketimize verdiği en büyük zararlardan biri de milletin parasının nereye ve nasıl harcandığının bilinmediği, bütçe sürecinde ortak akla ve istişareye imkan tanınmaması, ülkenin kaynaklarını 'ben yaptım, oldu' zihniyetiyle verimsiz ve dolayısıyla toplumsal refahı azaltıcı şekilde dağıtmasıdır. Bunu hepimiz yaşayarak görüyoruz. Zaten sıkıntılı bir durumda Türkiye ekonomisinin getirilen yeni hükümet sistemiyle birlikte son 4,5 yılda çok daha kötüye gittiği gün gibi aşikar değil mi? Türk liramızın değerinin nasıl eridiği, faiz ödemeleri, bütçe açığı ve kamu borçlanmasının nasıl hızla arttığı, özellikle genç işsizliğin ulaştığı boyutlar Merkez Bankası başta olmak üzere en güzide kurumlarımızın düşürüldüğü durum ve genel olarak ekonomi yönetimdeki kurumsal çöküş, açık seçik meydanda değil mi?"

Yılmaz, "Diliyoruz ki önümüzdeki yıl Meclis'imize dayatılıp onaylanması beklenen değil, Meclis'imizle istişare edilerek geliştirilen ve milletimizin ihtiyaçlarına çok daha iyi cevap veren bir bütçenin ayrıntılarını tartışabiliriz." dedi.

"Dicle'deki çoban artık sizden umudunu kesti"

İYİ Parti Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı da çok kapsamlı ama çoğunluğu hükümetin aczinden kaynaklanan bir ekonomik tufanın temel sorumlusu olan Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesini konuştuklarını söyledi.

İktidarın defalarca açıkladığı ekonomi programlarının hikayede kaldığını savunan Sıdalı, "Yürüttüğünüz ekonomi politikaları refahı değil yokluğu, kalkınmayı değil yoksulluğu yaratıyor. 'Açız, umutsuzuz' diyenler gün geçtikçe artıyor. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener kapı kapı dolaşırken bu sessiz çığlıklara karşı siz ne yapıyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

Türkiye'de derin yoksulluk olduğunu iddia eden Sıdalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"100 haneden 36'sı kazandığından daha fazla harcıyor. Bu, hane borcunun her ay katlanarak artması demek. Peki, bir yerden sonra tekrar borçlanmayınca ve mevcut borçları da ödeyemeyince ne olacak? Yok saydığınız ekonomik kriz ve yol verdiğiniz gelir adaletsizliği yeni bir boyutuyla yani toplumsal bozulmayla karşımıza çıkacak. Gördüğünüz gibi, yanlış politikalarınızdaki ısrarınız, yalnızca tutmayan hedeflerden ibaret değil yani değerlerimizi de bozuyor. Meselenin tüm bu ciddiyetine rağmen konuya Titanik batarken keman çalmaya devam eden adam rahatlığıyla yaklaşan kabine üyelerinin varlığı durumu daha da kaotik bir hale getiriyor."

Sıdalı, Bakan Nebati'nin "Çok hızlı düzelecek ekonomi, yeter ki bize güvenilsin. Ben eve boynu bükük dönemem. Öyle dönersem bilirim ki sokaktaki vatandaş, Dicle'deki çoban artık benden umudunu kesmiştir." şeklinde sözler sarf ettiğini dile getirerek, "Sayın Bakan bugün burada, yani hala evine dönmedi ancak çiftçi, işçi, memur, işsiz genç, sokaktaki vatandaş ve Dicle'deki çoban artık sizden umudunu kesti." dedi.

TÜİK'e eleştiri

İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur ise TÜİK'i eleştirerek, açıkladığı yanlış istatistikler sayesinde devletin bir kurumunun adının kötü anılmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi.

TÜİK'in, Ocak 2003'ten beri de düzenli açıklanan Madde Sepeti ve Ortalama Madde Fiyatları Listesi'ni artık açıklamadığını öne süren Cesur, "Peki ne var bu listede? Ekmek var, peynir var, süt var, yumurta var ve birçok temel gıda maddesinin ortalama fiyatları var. TÜİK aslında bunları açıklamayarak vatandaşın hakkını gasbetmiştir." ifadelerini kullandı.

TÜİK'in, enflasyonu düşük göstererek görevini yerine getirmediğini öne süren Cesur, şunları kaydetti:

"Üzülerek ifade edeyim ki enflasyonu düşük göstermek Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük alım gücü hırsızlığıdır. Ayrıca TÜİK her ay Türkiye'nin 81 ilinden, 225 ilçesinden, 27 bin 261 iş yeri, 4 bin 274 konuttan 904 madde çeşidi için yaklaşık 560 bin 392 fiyatı derliyor ve bunu 2 bin kişilik bir ekiple yapıyor. Yazık o insanların emeklerine. İki bin kişinin emeğini gasbediyorsunuz aynı zamanda. Sadece insanların maaşlarıyla vergileriyle oynuyorsunuz ve onların, milletin emekleri de hepsi heba oluyor."

"Bu, utanılacak bir tablodur"

İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan Türkiye'nin dış politikadaki tutumunu eleştirdi.

Daha önce "kavga edilen" İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerle ilişkilerin yeniden normale döndürülmesi için çaba gösterildiğini dile getiren Erozan, "Şimdi bunların hepsiyle yeniden bir kucaklaşma arayışı içindesiniz ve bu geçen süre içinde bütün yaptıklarınızın ülkemize maliyetinin ne olduğunun hesabını da vermek durumunda olduğunuzu ben size hatırlatmak isterim." dedi.

Türk güvenlik unsurlarının Katar'da görevlendirilmesine tepki gösteren Erozan, "Dünya futbol turnuvası uğruna emniyet güçlerimizi de bir hizmet sözleşmesiyle mevsimlik işçi konumuna getirdiniz. Bu, utanılacak bir tablodur." eleştirisinde bulundu.