Hayvan, canlılar dünyasının ökaryotlar üst âlemindeki hayvanlar âleminde sınıflanan canlıların ortak adıdır. Peki hayvanlar neyden yaratıldı? Hayvanlar niçin yaratıldı? Hayvanlar niçin önemlidir? Hayvanlar ile ilgili ayetler nelerdir? Hayvanların isimleri, genel özellikleri ve sınıflandırılması…
Hayvanların yaratılması, Allah’ın varlığının delillerindendir. Nûr Sûresi’nde şöyle buyrulur:
“Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür…” (Nûr, 24/45) Hayvanların çok çeşitli olması, bunların kimisinin sürünerek gitmesi, kimisinin iki ayağı üzerinde, kimisinin dört ayağı üzerinde yürümesi, Allah’ın varlığının ve kudretinin eserlerindendir.
Yine Yüce Allah kuşların yaratılışının ve gökyüzünde kanatlarıyla uçuşlarının, kendisinin varlığına delil olduğunu bildirir:
“Göğün hava boşluğunda ve uçmalarına uygun hale getirilen sahada uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Onları orada Allah’tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.” (Nahl, 16/79) Bu âyetten anlaşıldığına göre kuşların gökyüzünde uçmaları Allah’ın kudretinin bir eseridir. Çünkü uçmak için sadece kanatlı olmak yetmez, aynı zamanda hava da gerekir.
Bazı hayvanlar sırf binek olarak kullanılır. Bazılarının hem eti yenir, hem sütü içilir, hem de yünlerinden faydalanılır. Bazılarının sadece etinden ve derisinden yararlanılır. Bütün bunlar, Allah’ın kullarına lütuflarıdır. İnsanlar için en yararlı maddeler tabîî olanlardır. Bunlar hem uzun ömürlü ve hem de insan sağlığına en faydalı şeylerdir.
Hayvanlar âlemi, başka bir âlemdir. Hayvanların incelenmesi, ayrı bir iştir. Biz burada sadece hayvanlar âleminin Yüce Yaratıcı’nın varlığına, kudretine delâlet etmesi bakımından bazı ilginç yönlerine dikkat çekmekle yetineceğiz.
1- HAYVANLARIN İÇGÜDÜLERİ VE İLGİNÇ ÖZELLİKLERİ
Hayvanlar âlemi incelendiği zaman insanı hayrette bırakan çok ilginç şeylerle karşılaşılır. Bunlar o kadar enteresandır ki bunlara sadece bir “içgüdü” deyip geçmek mümkün değildir. Kuşlarda vatanlarına dönme hissi vardır. Meselâ, kırlangıçlar sonbaharda güneydeki ülkelere göç ederler. Ama gelecek ilkbaharda yine bir önceki yuvalarına dönerler. Sadece kırlangıçlar değil pek çok kuş sonbaharda kışın sıcak geçen güney bölgelere göç ederler. Çoğu kez bu kuşlar deniz üzerinden tahminen 1000 mil katederek uçarlar ve üstelik yollarını hiç şaşırmazlar.
Posta Güvercini Özellikleri
Kafes içinde uzun bir yolculuğa çıkarılan posta güvercini, serbest bırakıldığı zaman, önce daha önceden alışmadığı sesler işitmesiyle biraz şaşırır, etrafına, sağa sola döner, bakar, sonra hiç şaşmadan eski yerine doğru yönelir.
Arıların Özellikleri Ve Görevleri
Arı, balözü toplamak için kovanından ayrılırken geçtiği yerlere dikkat ederek kendisine bir rota çizer. Kovanına dönerken geldiği yoldan geri gider ve böylece kovanını bulur. Bazan rüzgâr, ağaç ve bitkiler üzerindeki arının işaretlerini ortadan kaldırmış olsa bile arı yine kovanını bulur.
Doğan ve benzeri bazı kuşların teleskobik gözleri vardır. Çok yüksekten uçarken yerde, otlar, bitkiler arasındaki avını görür ve hızla uçarak onu yakalarlar. At, gece ne kadar karanlık olursa olsun yolunu görür. Sadece at değil pek çok hayvan gece görür. Hayvanların avlarını yakalayabilmeleri veya düşmanlarından kaçıp kurtulabilmeleri için gece karanlıkta görmeleri gerekir. Yüce Allah da onları bu kabiliyette yaratmıştır. Baykuş, gece ne kadar karanlık olursa olsun soğuk ve yeni yeşermiş otun üstünde yürüyen sıcak ve yumuşak fareyi görmekte güçlük çekmez.
Köpeklerin Özellikleri
Bazı hayvanların koku alma duyuları çok gelişmiştir. Meselâ köpek, hassas burnu ile gelip geçen hayvanları bilebilir. Bazı hayvanların kaldıkları evleri ve yuvalarını bulma yöntemlerini anlamak ve bilmek çok zordur. Çocukluğumda evimizde çok kedimiz olurdu. Rahmetli annem bunları azaltmak için bazılarını bir sepete koyar, ağzını bir örtü ile örter ve benden, çok uzak yerlere bırakıp gelmemi isterdi. Ben de annemin bu isteğini yerine getirirdim. Ama bir kaç gün sonra çok uzaklara attığımız kedilerin eve geldiklerini hayretle görürdük.
Aynı şey köpekler ve bazı hayvanlar için de söz konusudur. Birisi uzak bir yerde bulunan birisine bir köpek satar veya hediye eder. Ama bir kaç gün geçince köpeğin eve geldiği görülür. Diyelim ki yürüyerek giden hayvanlar geç tikleri yerlere bir takım işaretler, kokular bırakıyorlar da bunlar yardımıyla geri dönüyorlar. Peki kapalı bir kutuda götürülen bir hayvan nasıl oluyor da evini, yerini buluyor? Demek ki Allah onlara, bizim bilemeyeceğimiz bir idrâk, anlayış ve akıl vermiştir.
Kuşların yaptıkları yuvalara baktığımız zaman hayretler içinde kalırız. Bazı kuşlar yuvalarını yaparken hiç kimsenin ve hiç bir şeyin göremeyeceği yerlere yapıyorlar. Böylece en güzel bir mühendislik örneği sergiliyorlar. Bazıları da yuvalarını çok sağlam bir şekilde yapıyorlar. Bütün bunlar, sadece bir “içgüdü” ile açıklanamaz.
Salomon Balığının Özellikleri
Yavru salomon balığı, yıllarca denizde kaldıktan sonra kendi öz vatanı olan nehire döner, hem de tam doğmuş olduğu küçük ırmağın nehire döküldüğü kıyıya çıkar. O hâlde, salomon balığını böyle noktası noktasına tam eski doğum yerine getiren şey nedir? Nehir boyunca yukarıya doğru yüzen salomon balığını, aynı nehire dökülen başka bir ırmağa koyacak olsanız derhal ırmağın kendi ırmağı olmadığını anlayacak ve tekrar geriye dönüp sonra asıl ırmağa çıkacak, daha sonra da ırmağın aktığı yönün aksine hareket ederek doğduğu nehire doğru yol alacaktır.
Çözülmesi gereken bundan daha zor bir sır vardır; bu da salomon balığının takip ettiği yolun aksini takip eden yılan balıklarının husûsiyetleridir. Zira bu acayip yaratıklar tam olarak büyüyüp nesli üretecek hale geldikleri zaman çeşitli ırmak ve nehirlerden başka yerlere göç ederler.
Yılan Balıklarının Özellikleri
Avrupa’daki yılan balıklarına gelince, bu balıkların hepsi binlerce mil okyanusu aşarak Bermuda adaları güneyindeki büyük derinliklere gelip orada yavrularlar ve ölürler. Bu balıkların yavruları ise, bu büyük derinliklerden hemen anne ve babalarının vatanı olan Avrupa kıyılarına doğru yola çıkarlar ve uzun bir yolculuktan sonra ana vatanlarına kavuşurlar. Tam olarak anne-babalarının yaşadıkları nehirlere, ırmaklara, göllere ulaşırlar. Peki buraları onlara kim öğretti? Burada bir müddet yaşayıp iyice gelişince tekrar geldikleri yere dönerler. Acaba onlara bunu kim ilhâm etti? Bu duygu ve yetenekleri, “içgüdü” gibi basit kelimelerle açıklamak büyük haksızlıktır. Bunları öğreten Yüce Yaratıcı’dır.
Eşek Arılarının Özellikleri
Eşek arısı (sfeks), ot çekirgesini avladıktan sonra toprakta küçük bir çukur açar, iğnesiyle çekirgeyi öyle bir yerinden sokar ki böcek ölmez, fakat kendisini kaybeder, bitkisel hayata girer. Böylece çekirge, çukurda konserve edilmiş bir et gibi korunur. Sonra dişi eşek arısı o şekilde yumurtlar ki, yavrular yumurtadan çıktığı zaman gıdalarını temin eden bu böceği öldürmeden ufak ufak koparıp ısırarak yiyecek vaziyettedirler. Ana arı, ölü et yemenin yavrular için zararlı olacağını bildiği için onlara taze et yedirmek için böyle bir yol seçer. İlim, bu gizli tabiat sırrını açıklamaktan âcizdir.
Örümceklerin Özellikleri
Örümcekler, yemek için her gün taze ete muhtaç olduklarından, insanların henüz başaramadıkları bir metodla en çok ihtiyaç duydukları böceklerden avladıklarını, saklarlar. Örümcek, avladığı avının üzerine vücudundan çıkardığı bir madde salgılayarak onu öldürmeden uyuşturmaktadır. Böylece gıdalar devamlı olarak taze ve lezzetli, hatta yeninceye kadar canlı kalmaktadır.
Yarasaların Özellikleri
Yarasalar, kış günlerini karanlık mağara köşelerinde, maden ocaklarının bodrumlarında geçirirler. Avlanmayı da gece yaparlar. Acaba bu hayvanlar karanlıkta göremedikleri hâlde mağaraların dar karanlıklarında nasıl uçar? Bir yere çarpmadan yollarını nasıl bulurlar? Yarasalar, deyim yerinde ise, kulaklarıyla görürler. Yani yollarını bulmaları, işitme duyguları ile sıkı sıkıya ilgilidir. Şayet kulakları tıkansa uçarken, önlerine gelen engellere çarparlar. Duvarı bile fark edemezler. Peki bu hayvanlarda nasıl bir cihaz var ki duvar gibi ses çıkarmayan cansız maddeleri duyarlar? Nasıl bir organa sahipler ki gece karanlıkta hızlı, fakat o derecede hesaplı uçuşlarıyla sağa sola hızla kaçan gece kelebeği, küçücük meyve sineği gibi hayvanları yakalarlar. Yarasaların bizi hayrete düşüren cihazlara sahip oldukları anlaşılmıştır.
Yarasalar saniyede 30000’den 100000 hertz’e kadar varan çığlıklar atarlar. Bu güçteki sesleri insanlar duymazlar. Bunlara ultrason ses dalgaları denir. Yarasalar, yaydıkları bu ses dalgalarının yansımasından çevrelerini tanırlar. Meselâ, bu sesler küçük bir sineğe çarpar, yansıyarak yarasaya gelir ve yarasa bununla sineğin yerini anlar ve onu yakalayıp yer. Yarasalar gönderdikleri ses dalgalarının yansımasından faydalanarak bir iki metrelik mesafeden milimetrenin beşte biri inceliğindeki telleri fark edebilirler. Bir milimetre uzunluğundaki meyve sineklerini yarım metre mesafeden tesbit ederek yıldırım hızıyla uçuş yönünü değiştirerek bu küçücük sinekleri ağızlarıyla yakalarlar. Yarasaya bu tekniği verenin Yüce Yaratıcı olduğunda şüphe yoktur.
Yarasanın küçücük gözleri vardır ama bu gözler görmediği için işe yaramaz. Fakat bu gözlerin vazifesini yarasanın vücudunda bulunan, radara benzeyen ve tehlikeler karşısında kendisini uyaran ışınlar görür. Yarasanın vücudundan çıkan bu ışınlar titreşimlerle yarasanın önüne çıkan engelin, duvarın, cismin şeklini, vasfını ona bildirir. Yarasa böylece hiç bir yere çarpmadan uçar, gezer ve tekrar yuvasına döner.
Kelebeklerin Özellikleri
Kelebek, ilkbaharda doğar ve tek başına yaşar, yumurtlar ve bir müddet sonra ölür. Böylece anne kelebek yavrularını göremez ve nasıl yaşadığını bilemez. Yavrular tek başlarına yaşamaya başlarlar ve ancak bir yılda kendi başına gıdasını alabilecek güç ve kabiliyete gelebilirler. İşte bunun için anne, bir ağaç parçasına çukur kazar ve topladığı şekerli maddelerden ve yapraklardan ona kafes (ev) gibi dış etkenlerden korunması için bir yuva ve barınak yapar. Ancak bu yuvayı (kozayı) yaptıktan sonra yumurtlar ve ölür. Tırtıl çıktıktan sonra yuvasının (kozanın) dışında annesinin bırakıp gittiği yiyecekleri kendisine saklamak için başka bir tabakanın örüldüğünü görür ve onunla beslenir. Canlanmaya başlar başlamaz tırtıla annesinin sakladığı gıdayı arama ve bulma kabiliyeti veren kimdir? Şüphesiz Allah Teâlâ’dır.