Hava durumu tahmin edilebilir mi? Kur''anda hüküm var mı?

Hava durumu kişinin günlük hayatını planlamasında çok önemli bir etken. Ne giyeceğinden, nereye ve nasıl gideceğine, nerede ne kadar vakit geçireceğine kadar pek çok konuda karar alırken hava durumuna da bakıyoruz. Peki hava durumu Kur''an''da geçiyor mu? Hava durumu konusunda yapılan tahminler ne derece gerçekçi? Hava durumu tahmin edilebilir mi, her şeyi belli bir ölçüye göre yaratan Allah, biz kullarına hava durumu ile ilgili ne buyuruyor? İşte hava durumu ile Kur’an ilişkisi.

Hava durumu hepimizin günlük hayatımızı planlamamızda çok önemli bir etken. Kişi ne giyeceğinden, nereye ve nasıl gideceğine, nerede ne kadar vakit geçireceğine kadar pek çok konuda karar alırken hava durumuna da bakıyor. Peki hava durumu Kur'an'da geçiyor mu? Hava durumu konusunda yapılan tahminler ne derece gerçekçi? Hava durumu tahmin edilebilir mi, her şeyi belli bir ölçüye göre yaratan Allah, biz kullarına hava durumu ile ilgili ne buyuruyor? İşte hava durumu ile Kur’an ilişkisi.

HAVA TAHMİN RAPORU DÜZENLEMEK GAYBI BİLMEK MİDİR?

Lokman suresinin 34. Ayetinde mealen şöyle buyurulmaktadır: “Kıyametin ne zaman kopacağını, yağmurun ne zaman yağacağını, ana rahmindeki çocuğun mahiyeti ve ceninin istidadının ve manevi simasının ne olduğunu, insanın hayır ve şer olarak yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini ancak Allah bilir ve haberdardır.”

Bu ayet mealinden de anlaşılacağı gibi, mugayyebat-ı hamseden (bilinemeyen beş şey) olan hava tahminlerinin hükmü nedir? Acaba hava tahmin uzmanları bilinmeyeni mi biliyorlar?

Cenab-ı Hak yağmurun yağma zamanını, sebeplere ve alışılmış kanunlara bırakmayıp, doğrudan doğruya kendi ilahi kudretine ve iradesine bağlamıştır. Hâlbuki, genel olarak diğer fiillerinde sebepleri ve kanunları, kudretine perde yapmıştır.

Yağmur, hayata kaynak ve rahmete vesiledir. Diğer nimetler gibi bizlere ulaşmasında araya kesin kanunlar konmamıştır. Yani insanlara dua kapısı kapanmaması için, ilahî hikmet böyle perdeleri araya koymamıştır. Eşref-i mahlukat ve hâlife-i zemin olan insanın hayatını devam ettirebilmesi için gerekli olan su; hidrolojik devr-i daim diye tarif ettiğimiz, yer ile atmosfer arasındaki gel git hareketi ile insanlara ulaşmaktadır. Bir bölgeden atmosfere yükselen su buharı, yine aynı yere yağış olarak düşmemektedir. Başka bölgelere de ne zaman yağış olarak düşeceği bilinmemektedir.

Bu durumda meteoroloji ilminin hakikati nedir? Hava tahmin raporlarının hazırlanması için yapılan bunca masraf beyhude midir? Yoksa bu raporlar hazırlanmamalı mıdır?

Şu bir gerçektir ki; meteoroloji ilminin bildiği gayba ait şeyler değildir. Bu ilim Allah'ın insanlara lütfettiği akıl ve ilim nimetlerini birleştirerek, çok yaklaşmış olan yağmur olayını bir müddet önceden tahmin etmektedir. Bu tahmin işi de semaya bakılarak değil, meteorolojik haritalara bakılarak yapılmaktadır. Bu konuyu biraz daha açarsak mesele anlaşılacaktır:

Halihazırda bütün ülke meteorolojileri bir aile gibidir. Meteoroloji saati, uluslararası rasat kodları, meteorolojik hadiselerin sembolleri... Hepsi bütün ülkelerde aynıdır. Âdeta meteoroloji tek dil, tek ülke gibidir. Ana sinoptik rasat saati diye ifade ettiğimiz 00, 06, 12, 18 gmt (greenwich mean time) saatlerinde bütün dünya meteoroloji istasyonlarındaki vazifeli rasatçılar, istasyonlarının o anki hava durumunu, uluslararası rasat kodlarına uygun olarak şifreleyip kendi ülkelerindeki merkezlere, ülkeler de bu rasatları kontrol edip dünyanın belli noktalarındaki ana toplama merkezlerine gönderirler. Bu toplama merkezleri, rasat bilgilerini belli saatlerde bütün dünyaya radyofax ve bilgisayar aracılığı ile ulaştırır. Bu bilgiler, ülkelerin ve istasyonların sadece kod numaraları ile temsil edildiği meteorolojik haritalara bilgisayar tarafından işlenir ve eş basınç eğrileri çizilerek farklı hava kütlelerini temsil eden cephe sistemlerinin yönü ve hızı belirlenir.

Bu noktadan sonra sıra tahmin yapmaya gelmiştir artık. Görüldüğü gibi gaybi olan hiçbir şey yoktur. Meteorolojik haritalardan okunan ve yorumlanan bilgiler, her istasyon için aynı saatte ölçülmüş ve kaydedilmiş bilgilerdir. Yani, gaybdan çıkmış, herhangi bir noktaya göre daha batı boylam derecelerinde emareleri görülmüş bir yağışlı hava kütlesini taşıyan hava akımlarının hızı ölçülerek, hava tahmini yapılacak olan noktaya ne zaman ulaşacağının tespit edilmesinden ibarettir. Şu anda gelişmiş ülkelerde radar teknolojisi ile cephe sistemleri ve buna bağlı hava hareketleri, anında radar ve bilgisayar ekranından izlenebilmektedir.

Meteoroloji ilmindeki bu gelişmelere rağmen yüzde yüz doğru tahmin çok zordur. Özellikle tahmin süresi uzadıkça tutarlılık yüzdesi düşmektedir. Meteorolojistleri en çok yanıltan hava olaylarından birisi de hâlk arasında kırk ikindi yağmurları olarak bilinen, bahar aylarının kararsız yağışlarıdır. Bu dönemlerde hava tahminlerinin tutarlılık yüzdesi, yüzde altmışlara kadar düşmektedir.

Sadece meteoroloji ilminin penceresinden bakıldığında dahi, ilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeler, insanın ancak aczini anlamasına vesile olmaktadır. Netice olarak ilim, mugayyebat-ı hamse denilen, yalnız Allah'ın bildiği gayba ait şeyleri değil, emareleri görünmüş, maddi âlemde belirmiş olanları tespit edebilir.

YÜCE KİTABIMIZ KUR’AN-I KERİM’DE YAĞMUR KELİMESİ GEÇEN AYETLER ŞÖYLE

Kuranda yağmur ile alakalı tahmini 17 ayet geçiyor:

2:19 - Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.

2:22 - O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın.

2:264 - Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.

2:265 - Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür.

4:102 - Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

6:6 - Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Ve kendilerinden sonra başka bir nesil yarattık.

12:49 - "Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak."

24:43 - Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasında yağmur çıkıyor. O, gökten, sanki oradaki dağlardan da dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; bu bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

25:40 - (Resulüm!) Andolsun ki, (bu Mekke'li putperestler), bela ve fenalık yağmuruna tutulmuş olan beldeye uğramışlardır. Peki onu da görmüyorlar mıydı? Hayır! Onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.

26:173 - Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!

27:58 - Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki, ne kötü idi uyarılanların yağmuru!

30:48 - Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler.

31:34 - Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.

42:28 - İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur.

46:24 - O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman: "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hud ise: "O sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab vardır.

57:20 - Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.

71:11 - "Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın."