M.Ö. 3 bin yıllarında yerleşimin başladığı Harput Kalesi, Urartu Krallığı döneminde surlarla çevrildi. Bu tarihi kalenin surları içinde Roma, Bizans, Sasani, Artuklu, Selçuklu, Dulkadiroğulları, Safeviler ve Osmanlı gibi pek çok medeniyetin izleri bulunmaktadır. Şu an ise arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları kademeli olarak devam etmektedir.
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan kale, özellikle Sarayönü adı verilen bölümünde yürütülen kazı çalışmaları sonucunda önemli buluntulara ulaşılmıştır. Bu bölümde yapılan kazılar neticesinde, o dönemde kale yöneticileri ve devlet adamları için yemek ve ekmek pişirilen mutfağa ait kalıntılar bulunmuştur.
Yakın zamanda tamamlanan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda, tahminen 1000 yıl öncesine tarihlenen saray mutfağında, 8 tandırın yanı sıra çoğu kırık durumda olan sırlı servis tabakları, çömlekler ve mancınık güllesi gibi tarihi eserler gün yüzüne çıkarılmıştır.
Harput Kalesi Kazı Başkanı olan Prof. Dr. İsmail Aytaç ve ekibi, buldukları saray mutfağı ve mancınık güllesi gibi değerli eserlerle ilgili bir yazıtın yanı sıra bölgenin tarihini anlatan bilgileri de içeren bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmaların ardından, restorasyonun tamamlanmasının ardından buluntuların yer aldığı bölüm ziyarete açılacak ve böylelikle turizme kazandırılmış olacak.
"1860'lara kadar kullanıldığı tahminAytaç, AA muhabirine, kazı çalışmaları sonucu gün yüzüne çıkarılan saray mutfağının, Ankara Ticaret Odası ve Ankara Patent Bürosunun yaptığı çalışmayla çeşit ve lezzet bakımından Türkiye'nin Gaziantep'ten sonra en fazla yemek çeşidine sahip Elazığ'ın en eski mutfağı olduğunu belirtti.
Saray mutfağının kentin gastronomi kültürünün tarihi derinliğini göstermesi bakımından da önemli bir keşif olduğunu ifade eden Aytaç, şöyle konuştu:
"Harput Kalesi'nin mutfak bölümünün yaklaşık 1000 yıllık olduğunu tahmin ediyoruz, Geç Bizans döneminden Artuklu, Selçuklu beylikleri ve Osmanlı dönemine kadar burada kap kaçak ve buluntular elde ettik. Kalenin terk edildiği 1860'lara kadar bu mutfağın faaliyette olduğunu tahmin ediyoruz. Burada 8 tandır ve 2 küllük bölümü belirledik. Tandırlardan iç içe geçmeli olanlar da var. Çıkan buluntular arasında küçük ve büyükbaş hayvan kemikleri de var."
"Tandırlardan birinin tam ortasında mancınık güllesi çıktı"Aytaç, mutfakta yer alan tandırların 7'sinin toprak kalıntılarını aldıklarında birinin içinde mancınık güllesini bulduklarını söyledi.
Güllenin 13. yüzyıl tarihçisi İbni Bibi'nin Farsça Muhtasar Selçuknamesi'nde bahsettiği, 1234 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın kaleyi kuşatması esnasında askerler tarafından atılan ve sarayın mutfağına düşerek tandırda pişen kuzuyu deviren mancınık güllesi olabileceğini anlatan Aytaç, şöyle devam etti:
"İbni Bibi'nin eserinde yazılanlara göre miladi 1234 yılında Harput hükümdarı Nurettin Artuk Şah bağlı bulunduğu Eyyübi meliklerini kendini koruması için kaleye davet eder ve o yıl Alaaddin Keykubad kaleyi kuşatır. Kalenin çevresine 18 mancınık yerleştirir ve kaleyi taş güllelerle dövmeye başlar. Bu taş güllelerden biri İbni Bibi'nin nakline göre, içinde kuzu pişirilen tandırın ortasına düşer ve bu olay kalede korkuya neden olur. İbni Bibi yazısında şöyle diyor, 'Bu olaydan sonra melikler ve Nurettin Artuk Şah çok korktu, çekindi ve kaleyi teslim etti.' Bulduğumuz tandırlardan birinin tam ortasında mancınık güllesi çıktı, bu durum İbni Bibi'nin anlattığı hikayeyle örtüşüyor. Biz de bu mancınık taşını mutfak bölümünde içini boşaltmadığımız tandırın üstünde sergileyeceğiz ve bunun hikayesini de kısaca burada anlatacağız."
Aytaç, kalenin Sarayönü bölümünde ortaya çıkarılan mutfağın alt katmanlarının da olabileceğini tahmin ettiklerini ancak üst katmanların bozulmaması için daha derine inmediklerini anlattı.
Bu bakımdan mutfağın alt katmanlarının daha da eski olabileceğini vurgulayan Aytaç, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından saray mutfağını ve mancınık taşını hikayesini de anlatan bir yazıtla turizme kazandıracaklarını sözlerine ekledi.