Hac suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerim'in 22. suresidir. Hac suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Peki Hac suresi kaç ayettir? Hac suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Hac suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 22. suresi olan Hac suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...
Surenin temel konuları
Kıyamet tasvirleri, Tevhid inancının tutarlılığı ve Allah'a ortak koşmanın mantıksızlığı, Hac ibadeti, Müminlerin bazı özellikleri, Allah'ın insanlara olan lütuf ve ihsanları, İnkarcıların kötü akıbeti, İnananlara verilecek mükafatlar.
Hac Suresi'nin Sırları Hakkında Rivayetler
Mahşerin dehşetinden emin olmak için okunur.
Hac suresinin tamamı bir kaba yazılır, içine su konulur ve yazıların silinmesi kadar müddet bekletildikten sonra, bu suyu, devamlı zulmeden bir kimsenin bulunduğu yere serpilirse, bi-iznillah en kısa zamanda o zalimden kurtulunur.
HACC SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1.
Ya eyyühen nasütteku rabbeküm inne zelzeletes saati şey'ün azıym
2.
Yevme teravneha tezhelü küllü mürdıatin amma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase sükara ve ma hüm bi sükara ve lakinne azabellahi şedıd
3.
Ve minen nasi mey yücadilü fillahi bi ğayri ılmiv ve yettebiu külle şeytanim merıd
4.
Kütibe aleyhi ennehu men tevellahü fe ennehu yüdıllühu ve yehdıhi ila azabis seıyr
5.
Ya eyyühen nasü in küntüm fı raybim minel ba'si fe inna halaknaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme mim mudğatim muhallekativ ve ğayri muhallekatil li nübeyyine leküm ve nükirru fil erhami ma neşaü ila ecelim müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme li teblüğu eşüddeküm ve minküm mey yüteveffa ve minküm mey yürüddü ila erzelil umüri li keyla ya'leme mim ba'di ılmin şey'a ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve embetet min külli zevcim behıc
6.
Zalike bi ennellahe hüvel hakku ve ennehu yuhyil mevta ve ennehu ala külli şey'in kadır
7.
Ve ennes saate atiyetül la raybe fıha ve ennellahe yeb'asü men fil kubur
8.
Ve minen nasi mey yücadilü fillahi bi ğayri ılmiv ve la hüdev ve la kitabim münır
9.
Saniye ıtfihı li yüdılle an sebılillah lehu fid dünya hızyüv ve nüzıkuhu yevmel kıyameti azabel harıyk
10.
Zalike bima kaddemet yedake ve ennellahe leyse bi zallamil lil abıd
11.
Ve minen nasi mey ya'büdüllahe ala harf fe in esabehu hayrunıtmeenne bih ve in esabethü fitnetüninkalebe ala vechihı hasirad dünya vel ahırah zalike hüvel husranül mübın
12.
Yed'u min dunillahi ma la yedurruhu ve ma la yenfeuh zalike hüved dalalül beıyd
13.
Yed'u le men darruhu akrabü min nef'ıh lebi'sel mevla ve lebi'sel aşır
14.
İnnellahe yüdhılüllezıne amenu ve amilus salihati cennatin tecrı min tahtihel enhar innellahe yef'alü ma yürıd
15.
Men kane yezunnü el ley yensurahüllahü fid dünya vel ahırati felyemdüd bi sebebin iles semai sümmelyakta' felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yeğıyz
16.
Ve kezalike enzelnahü ayatim beyyinativ ve ennellahe yehdı mey yürıd
17.
İnnellezıne amenu vellezıne hadu ves sabiıne ve nesara vel mecuse vellezıne eşraku innellahe yefdılü beynehüm yevmel kıyameh innellahe ala külli şey'in şehıd
18.
E lem tera ennellahe yescüdü lehu men fıs semavati ve men fil erdı veş şemsü vel kameru ven nücumü vel cibalü veş şeceru ved devabbü ve kesırum minen nas ve kesırun hakka aleyhil azab ve mey yühinillahü fe ma lehu min mükrim innellahe yef'alü ma yeşa'
19.
Hazani hasmanıhtesamü fı rabbihim fellezıne keferu kuttıat lehüm siyabüm min nar yüsabbü min fekı ruusihimül hamım
20.
Yusheru bihı ma fı bütunihim vel cülud
21.
Ve lehüm mekamiu min hadıd
22.
Küllema eradu ey yahrucu minha min ğammin üıydu fıha ve zuku azabel harıyk
23.
İnnellahe yüdhılüllezıne amenu ve amilus salihati cennatin tecrı min tahtihel enharu yühallevne fıha min esavira min zehebiv ve lü'lüa ve libasühüm fıha harır(18. Ayet secde ayetidir.)
24.
Ve hüdu ilet tayyibi minel kavli ve hüdu ila sıratıl hamıd
25.
İnnellezıne keferu ve yesuddune an sebılillahi vel mescidil haramillezı cealnahü lin nasi sevaenil akifü fıhi vel bad ve mey yürid fıhi bi ilhadim bi zulmin nüzıkhü min azabin elım
26.
Ve iz bevve'na li ibrahıme mekanel beyti el la tüşrk bı şey'ev ve tahhir beytiye littaifıne vel kaimıne ver rukkeıs sücud
27.
Ve ezzin fin nasi bil hacci ye'tuke ricalev ve ala külli damiriy ye'tıne min külli feccin amıyk
28.
Li yeşhedu menafia lehüm ve yezkürüsmellahi fı eyyamim ma'lumatin ala ma razekahüm mim behımetil en'am fe külu minha ve at'ımül baisel fekıyr
29.
Sümmelyakdu tefesehüm velyufu nüzurahüm velyettavvefu bil beytil atiyk
30.
Zalike ve mey yüazzım hurumatillahi fe hüve hayrul lehu ında rabbih ve ühıllet lekümül en'amü illa ma yütla aleyküm fectenibür ricse minel evsani vectenibu kavlez zur
31.
Hunefae lillahi ğayra müşrikıne bih ve mey yüşrik billahi fe keennema harra mines semai fe tahtafühüt tayru ev tehvı bihir rıhu fı mekanin sehıyk
32.
Zalike ve mey yüazzım şeairallahi fe inneha min takvel kulub
33.
Leküm fıha menafiu ila ecelim müsemmen sümme mehıllüha ilel beytil atiyk
34.
Ve li külli ümmetin cealna mensekel li yezkürüsmellahi ala ma razekahüm mim behımetil en'am fe ilahüküm ilahüv vahıdün fe lehu eslimu ve beşşiril muhbitın
35.
Ellezıne iza zükirallahü vecilet kulubühüm ves sabirıne ala ma esabehüm vel mükıymis salati ve memma razaknahüm yünfikun
36.
Vel büdne cealnaha leküm min şeairillahi leküm fıha hayrun fezkürüsmellahi aleyha savaf fe iza vecebet cünubüha fe külu minha ve at'ımül kania vel mu'terr kezalike sehharnaha leküm lealleküm teşkürun
37.
Ley yenalellahe lühumüha ve la dimaüha ve lakiy yenalühüt takva minküm kezalike sehharaha leküm li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve beşşiril muhsinın
38.
İnnellahe yüdafiu anillezıne amenu innellahe la yühıbbü külle havvanin kefur
39.
Üzine lillezıne yükatelune bi ennehüm zulimu ve innellahe ala nasrihim le kadır
40.
Ellezıne uhricu min diyarihim bi ğayri hakkın illa ey yekulu rabbünellah ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dıl lehüddimet savamiu ve biyeuv ve salevatüv ve mesacidü yüzkeru fıhesmüllahi kesıra ve le yensurannellahü mey yensuruh innellahe le kaviyyün azız
41.
Ellezıne im mekkennahüm fil erdı ekamus salate ve atevüz zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akıbetül ümur
42.
Ve iy yükezzibuke fe kad kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve semud
43.
Ve kavmü ibrahıme ve kavmü lut
44.
Ve ashabü medyen ve küzzibe misa fe emleytü lil kafirıne sümme ehaztühüm fe keyfe kane nekır
45.
Fe keeyyim min karyetin ehleknaha ve hiye zalimetün fe hiye haviyetün ala uruşiha ve bi'rim müattaletiv ve kasrim meşıd
46.
E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubüy ya'kılune biha ev azanüy yesmeune biha fe innehü la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubülletı fis sudur
47.
Ve yesta'ciluneke bil azabi ve ley yuhlifellahü va'deh ve inne yevmen ınde rabbike ke elfi senetim mimma teuddun
48.
Ve keeyyim min karyetin emleytü leha ve hiye zalimetün sümme ehaztüha ve ileyyel mesıyr
49.
Kul ya eyyühen nasü innema ene leküm nezırum mübın
50.
Fellezıne amenu ve amilus salihati lehüm mağfiratüv ve rizkun kerım
51.
Vellezıne seav fı ayatina müacizıne ülaike ashabül cehıym
52.
Ve ma erselnamin kablike mir rasuliv ve la nebiyyin illa iza temenna elkaş şeytanü fı ümniyyetih fe yensehullahü ma yulkış şeytanü sümme yuhkimüllahü ayatih vallahü alımün hakım
53.
Li yec'ale ma yülkış şeytanü fitnetel lillezıne fı kulubihim meraduv vel kasiyeti kulubühüm ve innez zalimıne le fı şikakım beıyd
54.
Ve li ya'lemellezıne utül ılme ennehül hakku mir rabbike fe yü'minu bihı fe tuhbite lehu kulubühüm ve innellahe le hadillezıne amenu ila sıratım müstekıym
55.
Ve la yezalüllezıne keferu fı miryetim minhü hatta te'tiyehümüs saatü bağteten ev ye'tiyehüm azabü yevmin akıym
56.
Elmülkü yevmeizil lillah yahkümü beynehüm fellezıne amenu ve amilus salihati fı cennatin neıym
57.
Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina fe ülaike lehüm azabüm mühın
58.
Vellezıne haceru fı sebılillahi sümme kutilu ev matu le yerzükanne hümüllahü rizkan hasena ve innellahe lehüve hayrur razikıyn
59.
Le yüdhılennehüm müdhaley yerdavneh ve innellahe leallımün halım
60.
Zalik ve men akaba bi misli ma ukıbe bihı sümme büğıye aleyhi le yensirannehüllah innellahe le afüvvün ğafur
61.
Zalike bi ennellahe yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehar fil leyli ve ennellahe semıum besıyr
62.
Zalike bi ennellahe hüvel hakku ve enne ma yed'une min dunihı hüvel batılü ve ennellahe hüvel aliyyül kebır
63.
E lem tera ennellahe enzele mines semai maen fe tüsbihul erdu muhdarrahv innellahe latıyfün habır
64.
Lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve innellahe lehüvel ğaniyyül hamıd
65.
E lem tera ennellahe sehhara leküm ma fil erdı vel fülke tecrı fil bahri bi emrih ve yümsiküs semae en tekaa alel erdı illa bi iznih innellahe bin nasi le raufür rahıym
66.
Ve hüvellezı ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm innel insane le kefur
67.
Li külli ümmetin cealna menseken hüm nasikuhü fe la yünaziunneke fil emri ved'u ila rabbik inneke le ala hüdem mustekıym
68.
Ve in cadeluke fe kulillahü a'lemü bima ta'melun
69.
Allahü yahkümü beyneküm yevmel kıyameti fıma küntüm fıhi tahtelifun
70.
E lem ta'lem ennellahe ya'lemü ma fis semai vel ard inne zalike fı kitab inne zalike alellahi yesır
71.
Ve ya'büdune min dunillahi ma lem yünezzil bihı sültanev ve ma leyse lehüm bihı ılm ve ma liz zalimıne min nesıyr
72.
Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin ta'rifü fı vücuhillezıne keferul münker yekadune yestune billezıne yetlune aleyhim ayatina kul efe ünebbiüküm bişerrim min zaliküm ennar veadehellahüllezıne keferu ve bi'sel mesıyr
73.
Ya eyyühen nasü duribe meselün festemiu leh innellezıne ted'une min dunillahi ley yahlüku zübabev ve levictemu leh ve iy yeslübhümüz zübabü şey'el la yestenkızuhü minh daufet talibü vel matlub
74.
Ma kaderullahe hakka kadrih innellahe fe kavviyyün azız
75.
Allüh yastafı minel melaiketi rusülev ve minen nas innellahe semıum besıyr
76.
Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve ilellahi türceul ümur
77.
Ya eyyühellezıne amenürkeu vescüdu va'büdu rabbeküm vef'alül hayra lealleküm tüflihun
78.
Ve cahidu fillahi hakka cihadil hüvectebüküm ve ma ceale aleyküm fid dıni min harac millete ebıküm ibrahım hüve semmakümül müslimıne min kablü ve fı haza lı yekuner rasulü şehıden aleyküm ve ketunu şühedae alen nas fe ekıymüs salate ve atüz zekate va'tesımu billah hüve mevlaküm fe nı'mel mevla ve nı'men nesıyr
HACC SURESİ TÜRKÇE MEALİ
1.
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.
2.
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; halbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
3.
İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı halde Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer.
4.
Şeytan hakkında, "Her kim onu dost edinirse mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler" diye yazılmıştır.
5.
Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir "alaka"dan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir "mudga"dan3 yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.
6.
Bu böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O ölüleri diriltir ve O her şeye hakkıyla kadirdir.
7.
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah kabirdeki kimseleri diriltecektir.
8, 9.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olduğu halde kibirlenerek insanları Allah'ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.
10.
(Ona), "İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah kesinlikle kullara zulmedici değildir" (denir.)
11.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.
12.
O, Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin sapıklığın ta kendisidir.
13.
Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır!
14.
Muhakkak ki Allah iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
15.
Her kim ona (Muhammed'e) Allah'ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), öfkelendiği şeyi giderecek mi?
16.
Böylece biz Kur'an'ı apaçık ayetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola iletir.
17.
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sabiiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve Allah'a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.
18.
Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah dilediğini yapar.
19.
İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir. Bunlardan inkar edenler için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür.
20.
Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.
21.
Onlar için bir de demirden topuzlar vardır.
22.
Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, "Tadın yangın azabını" denilir.
23.
Şüphesiz, Allah iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.
24.
Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye layık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir.
25.
İnkar edenler ile Allah'ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) Kim de orada zulmederek haktan sapmak isterse biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız.
26.
Hani biz İbrahim'e, Kabe'nin yerini, "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rüku ve secde edenler için temizle" diye belirlemiştik.
27.
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
28.
Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde5 (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
29.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'i (Kabe'yi) tavaf etsinler.
30.
Bu böyle. Kim Allah'ın hükümlerine saygı gösterirse bu Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında6 bütün hayvanlar size helal kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.
31.
Allah'a yönelen, ona ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir
32.
Bu böyle. Her kim de Allah'ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah'a karşı gelmekten sakınmasından)dır.
33.
Sizin için onlarda belli bir zamana kadar bir takım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kabe)'dir.
34.
Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!
35.
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
36.
Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.
37.
Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
38.
Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.
39.
Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeğe gücü yeter.
40.
Onlar, haksız yere, sırf, "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
41.
Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah'a aittir.
42.
Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nuh, u00c2d ve Semud kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.
43, 44.
İbrahim'in kavmi ile Lut'un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Musa da yalanlandı ve nihayet o inkarcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkar etmek nasılmış, (gördüler).
45.
Halkı zulmetmekteyken helak ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular, nice muhteşem saraylar vardır!
46.
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.
47.
Bir de senden acele azap istiyorlar. Halbuki Allah asla va'dinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.
48.
Zalim oldukları halde, mühlet verdiğim, sonra da kendilerini azabımla yakaladığım nice memleket halkları vardır. Dönüş yalnız banadır.
49.
De ki: "Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım."
50.
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama, güzel bir nimet (cennet) vardır.
51.
u00c2yetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir.
52.
Senden önce hiçbir resül ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah ayetlerini sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
53.
Allah şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler derin bir ayrılık içindedirler.
54.
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah iman edenleri doğru yola iletir.
55.
İnkar edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün8 azabı gelip çatıncaya dek o Kur'an'dan bir şüphe içinde kalırlar.
56.
İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah'ındır. O, insanların arasında hükmünü verir. Artık iman edip salih ameller işlemiş olanlar Naim Cennetleri'ndedirler.
57.
İnkar edip ayetlerimizi yalanlamış olanlara gelince, onlar için de alçaltıcı bir azap vardır.
58.
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59.
Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
60.
Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır.
61.
Bu böyle. Çünkü Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
62.
Bu böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O'nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.
63.
Allah'ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmedin mi? Şüphesiz, Allah çok lütufkardır, hakkıyla haberdardır.
64.
. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye layıktır.
65.
Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
66.
O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.
67.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O halde din işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin.
68.
Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: "Allah yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir."
69.
Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.
70.
Bilmez misin ki kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i mahfuz'da)dır. Şüphesiz bu Allah'a göre çok kolaydır.
71.
Onlar, Allah'ı bırakıp, hakkında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
72.
Kendilerine ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman o kafirlerin yüz ifadelerinden inkarlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: "Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş... Allah onu kafirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!"
73.
Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de aciz, istenen de.
74.
Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
75.
Allah meleklerden de resüller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
76.
Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. Bütün işler hep Allah'a döndürülür.
77.
Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
78.
Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur'an'da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahitt (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!
HACC SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
HACC SURESİ TEFSİRİ
Mushaf'taki sıralamaya göre kita-bımızın 22, nüzul sıralamasına göre 103, üçüncü miun grubunun üçüncü suresi olan Hacc suresi bazı ayetleri müstesna Mekke'de nazil olmuş olup ayetlerinin sayısı 78 dir.
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla"
Hamd yalnız ve yalnız alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat ve selam Allah'ın Resulüne ve Onun pak aile halkına ve ashabına olsun. Rabbi-miz bizden kabul buyur. Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.
Adını Rabbimizin Hz. İbrahim'e Kabe'nin ziyaret edilmesiyle ilgili emrini ihtiva eden 27. ayetindeki "Hac" kelimesinden almış, Mekke'de nazil olmuş 178 ayetlik bir mübarek sure ile yüz yüzeyiz. Medine'de inmiş olduğuna dair de rivayetler vardır. Din konusunda, kitap konusunda söz söyleme hakkına sahip alimlerimizce, müfessirlerimizce nüzul zamanı ihtilaflı bir suredir. Mekki'dir diyenler olmuş, Medenidir diyenler olmuş, kimileri de surenin bir bölümünün Mekki, diğer bölümünün de Medeni olduğunu söylemişler.
Surede genel olarak tevhid, Allah'ın tekliği, kıyametin mutlak kopacağı, öldükten sonra hesap kitap için tekrar dirilmenin ve Allah huzurunda toplanmanın kesin vukua geleceği vurgulandıktan sonra dinin özünden ve haccın amacından sapmaların ortaya konup kınandığına şahit olmaktayız. Çünkü Mekke müşrikleri Hanif dininin vazgeçilmez tevhid ilkesinden sapmışlar, haccın gözettiği yüce amaçlardan da uzaklaşmış olup onu bir çeşit toplu eğlenceye, festivale ve panayıra dönüştürmüşlerdi. Bu yönüyle surenin vurgularına bakılırsa muhataplarının Mekke müşrikleri olduğunu ve surenin de Mekke'de inmiş olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Surede hac ibadetinin ruhundan, amacından, bazı ilke ve me-nasikinden bahsedilmektedir. Aslında bu ayetler haccın farz kılınışını değil Hz. İbrahim aleyhisselam döneminde hangi yüce amaçları gerçekleştirmek için ortaya konduğunu belirtmektedir. Bu cümleden olarak haccın en önemli hedeflerinden birinin tevhid inancını yerleştir-mek, yaşatmak bu inanç etrafında insanları kaynaştırıp toplumsal ba-rışı sağlamak olduğuna dikkat çekilmektedir.
Sureyi dört ana bölüm olarak ele alıp anlamaya çalışabiliriz. Birinci bölümde (ayet 1-24) tüm insanlığa takvayı, Allah'a karşı kulluklarının bilincinde olup, O'nun koruması altında olmayı ihtar eden bir emirle söze başlanır ve hemen akabinde kıyametin korkunç bir sarsıntıyla kopacağı haber verilir. O gün korkudan her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutacak, her hamile kadın çocuğunu düşürecek ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi görüneceklerdir. (ayet 2). Daha sonraki ayetlerde bir kısım zır cahil kimselerin Allah hakkında tartışmalara girmesi ve şeytana uyup yoldan çıkması gündeme getirilir, şiddetle kınanır. Sonra ölüm ötesi hayatı reddeden, öldükten sonra dirilişin imkansızlığını iddia eden kafirlere, onların akıllarını erdirmek için bir insanın yaratılışındaki aşamalar hatırlatılarak bunun insanların gözleri önünde sürekli olarak tekrar edildiğine dikkat çekilir. Yine ölü toprağa hayat veren Allah'ın hak olduğu ve üstün kudretiyle ölüleri tekrar diriltmeye güç yetireceği anlatılır. Sonra herhangi bir bil-gisi, herhangi bir rehberi, vahye dayalı aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde sırf kendisini ve insanları Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayan inkarcılara hem dünyada rezilliği tadacakları, hem de ahi-rette yakıcı bir ateşin kucağına gidecekleri ihtar edilir. Buna karşılık Allah'a, Allah'tan gelen hayat programına iman edip hayatını bu imana dayalı bir şekilde yaşayanlara cennete gidecekleri, orada hoş bir hayatı elde edecekleri müjdelenir. Yani bir insanın inancını, bu dünyadaki hayatını işte bu kar ve zarar hesabına göre kurması gerektiğine işaret edilir (ayet 11). Sonra (ayet 12) de de hiçbir zarar vermeye ve fayda sağlamaya güç yetirmeyen aciz putlara, güçsüz tanrı taslaklarına tapınmanın anlamsızlığı ortaya konur.
Sonra Allah'a güvenmenin, O'na sığınmanın, O'nun için bir hayat yaşamanın önemi vurgulanır (ayet 15). Sonra Rabbimizin bu Kur'an'ı ayetler halinde indirdiği; onun mü'minler, yahudiler, sabiler ve müşrikler hakkında kıyamet günü ayrı ayrı hükümler vereceği; ay, güneş, dağlar, ağaçlar, hayvanlar gibi akıl ve şuurdan mahrum tüm varlıklar Allah'a secde ederlerken insanların bir kısmının O'nu inkara kalkıştığı ve bu yüzden de azabı hak ettiği anlatılır. Sonra bu inkarcı güruhun cehennemde karşılaşacakları dayanılmaz azap tasvir edilirken mü'minlerin cennette kavuşacakları mükafatlar tekrar edilir. Ve bu bölüm mü'minler hakkındaki, "Onlar sözün en güzeline yönelmişlerdir, övgüye layık olan Allah'ın yoluna hidayet edilmişlerdir" mealindeki ayetle son bulur.
Surenin ikinci bölümünde (ayet 25-41) inkar enlerden inkarla yetinmeyip insanları Allah yolundan saptırmak ve haccı engellemek suretiyle küfür ve zulümde ileri gidenler gündeme getirilir. Kabe'nin in-şasında gözetilen tevhid akidesi gibi kutsal amaçlar ve haccın sağladığı dünyevi ve uhrevi faydalarla kurban konusu ele alınır. Allah'ın koyduğu kurallara ve yasaklara karşı saygılı davrananların önemi üzerinde durularak asıl amacın kalplerde takvayı yerleştirip pekiştirmek olduğu vurgulanır (ayet 32). Sonra bu dünyada iyilerin, Salihlerin kötülere ve müfsitlere karşı mücadeleleri olmasaydı yeryüzündeki mabedlerin yıkılıp yok edileceği, bundan dolayı zulme maruz kalan mü'minlerin kendilerini ve inançlarını savunmak için savaşabilecekleri bildirilir. Bu bölüm bütün işlerin sonunun Allah'a ait olduğunu vurgulayan bir ayetle son bulur.
Bu ikinci bölümde yer alan 30-32. ayetler Kur'an'ın ortaya koyup tavsiye ettiği iman ve ahlakın en mühim temellerinden biri olan "takva" kavramına açıklık getirmesi bakımından özel bir anlam taşır. Burada tüm hayatı Allah kontrolünde yaşamak, tüm hayatta Allah'ı kale almak, O'nun emir ve yasaklarına saygılı olmak, Allah dışındaki varlıkların hatırı adına yaşamaktan, yani putperestlikten uzaklaşmak, yalancı şahitlikten kaçınmak, tevhide bağlanmak ve İslam'ın alametlerinden, sembollerinden, şiarlarından olan temel değerlere tazim göstermekten söz edildikten sonra, "İşte bunların kalplerin takvasındandır" buyurulmakta ve böylece takva kavramının, "Allah tarafından konulan kurallara gönülden saygı gösterme ve böylece Allah için bir hayat yaşama" anlamına geldiği bildirilmektedir. Aynı yaklaşım surenin bu bölümünde yer alan, "Kurbanlarınızın etleri de kanları da asla Allah'a ulaşmaz; fakat O'na sizin takvanız ulaşır" buyurularak (ayet 38) de de dikkat çekilmektedir. Bir rivayete göre Medine'de indiği söylenen 39. ayetle Müslümanlara ilk defa müşriklere karşı silahlı mücadeleye girişmelerine izin veriliyordu. 40. ayette ise Müslümanların mescidleriyle birlikte manastırlar, kiliseler ve havraların da dokunul-mazlığına işaret edilmektedir.
Üçüncü bölümde (ayet 42-57) Resul-i Ekrem efendimize karşı inkarda direnen müşriklerin durumları ele alınır. Lakin bunun sadece son peygambere karşı bir tavır olmayıp, Hz. Nuh'tan beri tüm peygamberlerin buna benzer direnişlerle karşılaştıkları ortaya konarak hem peygamber efendimize teselli verilir, hem de inkarcılar uyarılır. Önceki beldelerin inkar, kötülük ve zulüm yüzünden yıkıldığı, gezip dolaşanların yeryüzünün bir çok bölgesinde hala görülen o harabelerden ders almaları gerektiği hatırlatılır. Bunun yanında hiçbir peygamberin kötülerin şerrinden ve şeytanın vesvesesinden uzak kalmadığı ancak bu kötü tesirlerin Allah'ın yardımıyla etkisiz hale geldiği bildirilir. İlim ehlinin esasen bu Kur'an'ın Allah katından gelmiş bir gerçek olduğuna inanacakları ve onların hidayete erdirilecekleri ifade edilerek insanların ilme davetleri gerçekleştirildikten sonra cehalete dayalı inkarın da çok tehlikeli ve çıkmaz bir yol olduğuna işaret edilir. Bu bölümün son iki ayetinde inkarcılarla iman ehlinin durumları, akıbetleri şöylece ortaya konur: "O gün mülk Allah'ındır. O insanlar arasında hüküm verir. Bu hüküm gereği iman edip iman kaynaklı bir hayat yaşayanlar naim cennetlerindedirler. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar için de alçaltıcı bir azap vardır" (ayet 56-57).
Dördüncü bölüm (ayet 58-78) sanki surenin bir özeti mahiyetindedir. Bu bölüm Allah yolunda öldürülen veya hicrete zorlanan, bu uğurda akçıl, yokluk, meşakkat çeken insanlara Allah'ın yardımını va-ad eden ayetlerle başlar. Hakka tapanlarla batıla tapanların asla bir tutulmayacakları vurgulanır. Allah'ın her şeye gücü yettiği hatırlatılır. Bundan şüphe edenlerin göklerde ve yeryüzünde O'nun kudretini ser-gileyen kainat hadiselerine, kainat ayetlerine dikkat etmeleri tavsiye edilir ve ilahi kudretin kevni delillerinden bazı örnekler verilir. Birinci bölümde dile getirilen, Allah'ın her şeye kadir olduğuna ve kendisinden başka ilah bulunmadığına delalet eden tevhid gerçeği (ayet 6) burada da tekrar beyan edilir. Evet böyledir, çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O'nun berisinde insanların tapındıkları ise batılın ta kendileridir. Bu kainatta Allah'ın sözü dinlenecek tek Rab ve İlah oluşu, bizim de sadece O'na kul köle oluşumuz gerçeği gerçeklerin en büyüğüdür, tek gerçektir. Görmedin mi ki Allah gökten yağmur indirdi de bu sayede yeryüzü canlanıp yeşeriyor. Gerçekten Allah kullarına karşı çok lütufkardır ve her şeyden haberdardır. Göklerde ve yerde canlı ve cansız ne varsa hepsi O'nundur. Hepsini var eden ve hepsi üzerinde sözü geçen egemen O'dur. Hakikaten sadece Allah zengindir. Bu bakımdan övgüye, hamde, hatırı kazanılmaya, çektiği yere gitmeye layık olan sadece O'dur (ayet 62-64).
Allah'tan başka tapınılan, sözü dinlenilen, arzuları ve yasaları uygulanan varlıkların tamamı bir araya getirilse bir sinek bile yaratma-ya güçlerinin yetmeyeceği haberi verilerek putperestleri aşağılayıcı bir misal gündem getirilmektedir. Anlayabildiğimiz kadarıyla bu ayetler hicret önceki Mekke'de müşriklere yapılan son ihtarlar gibi görünmektedir. Bu akılsızlara bilgi ve akıl yürütme yoluyla yapılabilecek bir tebliğin artık bir fayda sağlamayacağı görüldüğünden, öldürülen ve hicrete zorlanan Müslümanların artık bundan böyle savaş yoluyla haklarını korumaları gerektiği ilan edilir. Allah'ın kadrini ve kudretini idrakten aciz olan müşriklerin Allah'a inanan mü'minlerin haklarını da gözetemeyeceği anlatılır. Allah'a karşı sorumluluklarının bilincine ere-meyen bu adamların size karşı saygılı davranmaları beklemeyin ey Müslümanlar, kendi haklarınızı kılıçlarınızla söke söke alın buyurul-maktadır.
Daha sonra mü'minlere secde etmeyi, rükua varmayı, Allah karşısında boyun büküp teslim olmayı, birbirlerine karşı iyilik yapmayı, Allah yolunda gayret gösterip cihad etmeyi emreden, Müslümanların Allah tarafından bu işleri gerçekleştirmek için seçilmiş olduklarını, Allah'ın asla onları zora koşmak istemediğini, ancak Müslüman olmanın, İbrahim'in dininden sayılmanın gereğinin bunları yerine getirmek olduğunu bildiren ayetlerle devam eden sure, "Artık namazı kılın, zekatı verin, Allah'a sımsıkı sarılın, sizin yariniz O'dur; O ne güzel bir yar, ne güzel bir yardımcıdır" öğüdüyle sona erer.
Böylece gördüğümüz gibi surede ifade edilen iman, şirk, iba-det, itaat ve cihad gibi konuların üç ana çerçevede anlatılmıştır. Bunlar hicret, savaş ve hacdır. Her üçünde de Allah adına bir müslüma-nın vatanını, yerini, yurdunu, imkan ve fırsatlarını terk edip uzaklara gitmesi, rahatını bozması, çeşitli sıkıntılara katlanması söz konusu-dur. Bu konuda inananların kader birliği yapması da ümmet olmanın, cemaat halinde bulunmanın temel şartıdır. Müslümanlar kendileri gibi inanmayan müşriklerden gördükleri işkence, zulüm ve eziyetler, can ve mal kaybı sonunda ülkelerinden, konumlarından hicret etmeye ya-naşmasalardı elbette aralarındaki sevgi, saygı ve dayanışma bu kadar kuvvetli olmayacaktı. İnsanların Allah yolunda kader birliği yap-ması daha önceleri birbirlerine düşman kabileler olmalarına rağmen onları tek yumruk haline getirmiştir. Şimdi artık özetle tanımya ça-lıştığımız surenin tek tek ayetlerini tanımaya başlayabiliriz.
1. "Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir."
Ey insanlar, Rabbinizden ittika edin, Rabbinize karşı muttaki davranın. Rabbiniz için bir hayat yaşayın. Yolunuzu Rabbinizle bulunun. Hayat programınızı Rabbinizin kitabına ve O'nun elçisine sorarak yaşayın. Hayatınıza hakim olan Rabbiniz olsun. Hayatınıza Allah karışsın. Hayat çizginizi Allah belirlesin. Yemenizi içmenizi, giyiminizi kuşamınızı, kazanmanızı harcamanızı, hukukunuzu eğitiminizi, savaşınızı barışınızı, namazınızı orucunuzu, evlenmenizi boşanmanızı Allah belirlesin. Hayatınız Allah için olsun.
Muhakkak ki kıyamet çok büyük bir şeydir. Kıyametin başlangıcı ve habercisi olan o zelzele çok azıym bir hadisedir. Zelzele çok şiddetli sarsıntı demektir. Vakıa suresinin beyanıyla yeryüzü çok şedit bir sarsıntıyla sallanacak. Yeryüzü şiddetli bir depremle sallanacak. Ama Rabbimizin haber verdiği bu zelzele, şu zaman zaman yeryü-zünün bazı bölgelerinde meydana gelen bölgesel depremler gibi değil, arz tümüyle sarsılacak, tümüyle sallanacak. İşte tüm dünyanın düzeninin yıkılacağı şedit sallanma gelmeden önce akıllarınızı başlarınıza alın da gelin Rabbinizden ittika edin diyor Rabbimiz. Gelin o gün gelmeden Rabbinizin koruması altına girin. Gelin O'nun rububi-yetini kabul edin de O'nun istediği gibi bir hayat yaşayın. Değilse ba-kın o gün şunlar şunlar olacak diye Rabbimiz o günün dehşetini gözler önüne seriverir:
2. "Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün, oysa sarhoş değillerdir, fakat bu sadece Allah'ın azabının çetin olmasındandır."
O gün her emzikli kadın emzirdiğini unutur. O gün öyle dehşetli, öyle korkunç bir gündür ki; emzikli kadın emzirdiğini bile hatır-layamaz olur. O müthiş karışıklık içinde kadın can ciğer yavrusunu, en çok sevdiğini bile unutur. Halbuki insanların en şefkatlisi annedir. Kimse kimseye bir kadının çocuğuna şefkat ettiği gibi şefkat edemez. Bakın o bile çocuğunu unutuyor.
Her yüklü yükünü doğurma zamanından önce onu düşürüverir. İnsanları sarhoş olmuş gibi görürsün, halbuki onlar sarhoş değillerdir. İçinde bulundukları durumun şiddetinden dolayı sarhoş gibi zihinlerini kaybetmişlerdir insanlar. Akılları gitmiştir. Sarhoşlar gibi ne yapacaklarını bilmez bir vaziyette düşüp kalkmaktadırlar. Aslında on-lar sarhoş değillerdir de Allah'ın azabı çok şedittir, ondan korku içindedirler.
Ey insanlar, öyleyse gelin o gün gelip çatmazdan önce akıl-larımızı başlarımıza alalım. Gelin kime kulluk edeceksek, kime teslim olacaksak, kimin hatırını kazanacak, kime kendimizi beğendireceksek kendimizi O'na beğendirmeye çalışalım. Boyunlarımızdaki kulluk ipinin ucunu kime vereceksek, kime kul olacaksak bugünden onu iyi belirleyelim. Hayatımızı kimin için Yaşayacaksak, kime teslim olacaksak onu iyi kararlaştıralım. Eğer hayatın ve ölümün sahibi olan, kıyametin sahibi olan Allah'a kulluk edeceksek, eğer kendimizi sadece O'na beğendireceksek, sadece O'nun için ve O'nun belirlediği ölçülerde bir hayat yaşayacaksak hemen o yola girelim ve sakın geç kal-mayalım. Aksi takdirde bir an bile hatırımızdan çıkarmayalım ki kıyamet de, onun habercisi olan zelzele de çok büyük, çok azıym bir hadisedir. En şefkatli kadınlar çocuklarını terk edecekler, yavrularını unutacaklar, çocuklarını atacaklar, onlara şefkat edemeyecekler.
Gerçi şu anda bireysel kıyamet dediğimiz, her gün yaşadığı-mız ölüm anında bile hangi dişi yavrusunu terk etmiyor ki? Hangi kadın ölüm anında çocuğuna merhamet ve şefkat edebiliyor ki? Öyle değil mi? Ölümle pençeleşen hangi kadın çocuğunu düşünebiliyor? Ölüm anında karnındakini düşünebilen bir kadın gördünüz mü? Ölüm sarhoşluğu içinde kıvranan bir canlı, bir insan etrafındakileri düşünebiliyor mu? Mümkün mü? Adam kendi can derdine düşmüş bir durumda nasıl düşünebilsin çocuklarını? Öyleyse yarın mutlak surette başımıza gelecek Allah'ın bu şedit azabı gelmeden önce muttakiler olmak zorunda değil miyiz? Hayatımızı Allah için yaşamak zorunda değil miyiz? Hal böyleyken:
3. "Allah hakkında bilmeden tartışan ve her azılı şeytana uyan insanlar vardır."
İnsanlardan kimileri Allah hakkında bilgisizce tartışırlar. Bil-gileri olmadığı halde Allah konusunda tartışmalara girerler. Hiç bir bilgileri olmadığı halde, Allah'ın kitabından, peygamberinin sünnetinden zerre kadar nasipleri olmadığı halde Allah hakkında, Allah'ın sıfatları hakkında, Allah'ın yetkileri hakkında ileri geri ağızlarına geldiği gibi, akıllarına estiği gibi tartışmaya girerler. Ve bu konuda da her inatçı, azgın şeytana uyarlar. Şeytanların peşi sıra giderler.
Allah hakkında, Allah'ın dini hakkında, Allah'ın yetkileri hak-kında, Allah'ın yolu, Allah'ın hayat programı hakkında, Allah'ın kitabı, Allah'ın elçileri hakkında saçma sapan şeyler söylerler. Hiçbir bilgileri olmadığı halde şeytanlara uyarak, şeytanların fısıltılarına kulak vererek iftiralarda bulunurlar. Halbuki Allah'ın kitabının kapağını bile açmamışlardır. Veya Allah elçilerine bir kerecik bile sormamışlardır. Ka-falarına estiği gibi ahkam keserler.
Bana göre Allah şöyle olmalıdır. Bana göre Allah böyle buyurmaktadır. Bana göre Al