Somali Savunma Bakanı Abdulkadir Muhammed Nur, Somali’de Hasan Şeyh Mahmud döneminin istikrarlı ilerleyişini ve Somali-Etiyopya arasında yaşanan Somaliland krizini AA analiz için kaleme aldı.
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un (HSM) Mayıs 2022’de başlayan ikinci dönemi iç güvenlikten ekonomiye, uluslararası ilişkilerden devlet inşasına kadar birçok alanda atılan adımlarla Somali için istikrarlı bir geleceğin kapısını araladı. Özellikle Eş-Şebab’a karşı yürütülen kararlı mücadele, ulusal birlik ve bütünlüğün sağlanması açısından kritik bir öneme sahip oldu. Somali Silahlı Kuvvetleri’nin fedakarlıkları, Somali halkının inancı ve müttefik devletlerin desteği sayesinde teröre karşı mücadelede önemli kazanımlar elde edildi. Ülkenin kayda değer bir kısmı El-Kaide’nin şu an en dirençli yapılanması olan Eş-Şebab terör örgütünden temizlendi. Fakat Somali devletinin Eş-Şebab örgütünün belini geri dönülemez bir şekilde büktüğü bugünlerde Etiyopya’nın Somali topraklarını ilhak etme çabası bütün kazanımları tehlikeye attı. Uluslararası hukuku hiçe sayan bu tek taraflı arayış teröre karşı verilen bütün çabalara ket vurmakta ve Eş-Şebab’a güç kazandırarak bölgesel ve küresel barışa tehdit oluşturmaktadır.
- Hasan Şeyh Mahmud döneminin anatomisiHSM’nin ikinci döneminin ilk yıllarında bir yandan askeri, ekonomik ve diplomatik kazanımlarla uluslararası alanda itibar elde edilirken diğer yandan bölgesel entegrasyon ve eğitimde atılan adımlarla Somali’nin geleceğe daha güvenle bakması sağlandı.
Bu dönemde Eş-Şebab’a karşı önemli kazanımlar elde edildi. Terör örgütünün beli ulusal seferberlik ruhu sayesinde kırıldı. Yerel halkın desteği ile örgütün kontrol ettiği bölgeler silahlı kuvvetler tarafından daraltıldı. Birçok stratejik nokta geri alındı. Eş-Şebab’a karşı elde edilen eşi benzeri görülmemiş bu başarılar Somali’nin terörle mücadelede uluslararası alanda daha fazla destek kazanmasına yol açtı. Özellikle, Somali’ye uygulanan Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunun kaldırılması, Somali’nin savunma kapasitesini artırarak bölgesel güvenlik ve istikrarı destekleme yolunda tarihi bir adım oldu. Ayrıca, Somali Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın koruması yıllar sonra Afrika Birliği’nden Somali Kuvvetlerine geçti. Afrika Birliği ve BM Güvenlik Konseyi kararı ve planı doğrultusunda Afrika Birliği’nin Somali Geçiş Misyonu (ATMIS) 31 Aralık 2024 tarihinde operasyonlarını sonlandırarak görevini Somali Silahlı Kuvvetlerine devredecektir. Bütün bunlar, Somali’nin iç güvenlik sorunlarıyla başa çıkma ve ulusal güvenlik stratejilerini bağımsız bir şekilde yürütme kapasitesinin bir göstergesidir.
Somali siyasi ve ekonomik arenada da dikkate değer ilerlemeler kaydederek ulusal kalkınma ve uluslararası itibar açısından önemli kazanımlar elde etti. Bu dönemde ülkenin Doğu Afrika Topluluğu’na (EAC) üye olması Somali’nin uluslararası alandaki artan etkinliğinin ve bölgesel işbirliğine olan bağlılığının bir göstergesi oldu. Üyelik, Somali’nin ticaret, yatırım ve altyapı projeleri gibi alanlarda komşu ülkelerle işbirliğini güçlendirme ve bölgesel entegrasyon sürecine aktif olarak katılma fırsatını beraberinde getiriyor.
Yine aynı şekilde ülkenin uluslararası borç yükünün hafifletilmesi yönünde adımlar atıldı. Dünya Bankası ve (Uluslararası Para Fonu) IMF’nin 4,5 milyar dolarlık borç hafifletme yardımını onaylaması, ülkenin ekonomik reformlarına olan güveni ve uluslararası toplumun Somali’ye olan desteğini gösteriyor. Rusya’nın Somali’nin geçmiş borçlarını silmesi uluslararası alanda kredi itibarının güçlendirilmesine ve gelecekteki finansman kaynaklarına erişimini kolaylaştırdı. Bu tür finansal destekler, Somali’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması, altyapı projelerini geliştirmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerine yatırım yapması ve genel olarak yaşam kalitesini iyileştirmesi açısından hayati öneme sahip.
Eğitim alanında yapılan yatırımlar da HSM döneminde öne çıktı. Özellikle, üç bin öğretmen atamasının yapılması, eğitim sektörünün güçlendirilmesi ve genç nesillere kaliteli eğitim imkanlarının sunulması açısından büyük bir başarıdır. Eğitim yatırımları, Somali’nin kalkınma hedeflerine ulaşmasında ve toplumsal refahın artırılmasında temel bir rol oynuyor.
Yine bu dönemde, 2012 yılından itibaren yürürlükte olan Somali Geçici Anayasası’nın tamamlanmasına yönelik atılan adımlar Somali için önemli bir gelişmedir. Somali meclisi anayasal değişiklikler için izlenecek prosedürleri ve oylama usullerini onayladı. Bütün Somali halkının üzerinde mutabık kaldığı bir anayasanın yapılması siyasi istikrarı pekiştirecek olup ulusal birlik ve bütünlüğün sağlanmasına da hizmet edecektir.
-Etiyopya’nın Somali’den toprak talepleri yeni değil‘‘Hem içeride hem de dışarıda barış’’ sloganı ile seçimleri kazanan HSM döneminde yaşanan bu olumlu gelişmelerin Etiyopya’nın Somali Federal Cumhuriyeti’ne bağlı bir federal yönetim olan Somaliland ile imzaladığı sözde Mutabakat Zaptından da anlaşılacağı üzere Etiyopya’yı rahatsız etmişe benziyor.
Ancak, Etiyopya’nın Somali’den toprak talebi yeni bir süreç değildir. Son yirmi yılda yaşanan görece barış ortamı Etiyopya’nın niyetleri hususunda herkesi yanılttı. Fakat Etiyopya’nın son girişimi gerçekleri tekrardan gün yüzüne çıkardı. Rusların sıcak denizlere inme arzusu nasıl 16. yüzyıldan itibaren Rus-Türk ilişkilerinin temel meselesi olduysa Etiyopya’nın Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na Somali toprakları üzerinden ulaşması arzusu da yüzyıllardır Somali-Etiyopya ilişkilerinin temel konularından birisi oldu. Tarih boyunca Etiyopya’nın Somali üzerinde toprak talepleri devam etti. Batılıların sömürgeci politikalarının bir sonucu olarak bugün hala Etiyopya’da milyonlarca Somalili etnik unsurun bulunması da bu tarihi gerçeğin en temel göstergesidir.
Etiyopya’nın bugünkü kural tanımaz olarak algıladığımız arzularının üç temel nedeni bulunuyor. Birincisi, Etiyopya geçmişten bu yana olduğu gibi bugün de Soğuk Savaş günlerinden kalma eski dünya okumasından yola çıkarak, güçlenen bir Somali’nin kendisine tehdit oluşturacağını düşünüyor. İkincisi, iç siyasette sıkışan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed odağı dağıtarak kendisine iç siyasette alan açabileceği inancındadır. Üçüncüsü, Etiyopya uluslararası sistemdeki kırılmaları ve kaybolan rasyonalitenin kendisine Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na erişim için bir fırsat penceresi araladığını ve (de facto) fiili bir durum yaratabileceğini düşünüyor.
Fakat bu hayal dünyasının ürünü olan düşünceler bölgesel ve küresel gerçeklerden oldukça uzaktır. Etiyopya’nın bu işgal arzusunun hiçbir hukuki temeli olmadığı bu konuda uluslararası toplumun Somali’nin yanında çok güçlü bir şekilde durmasından da anlaşılabilir. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın kuruluş prensiplerinden olan toprak bütünlüğüne saygı ilkesi, devletlerin egemen eşitliği, sınırların dokunulmazlığı ve iç işlerine karışmama prensipleri Etiyopya tarafından bir kez daha çiğnendi. Etiyopya’nın isteği ticareti geliştirecek limanlara ulaşım olmayıp aksine kendisini dünyanın en stratejik bölgelerinden birisi olan Aden Körfezinde askeri deniz üstleri elde etmektir. Hem uluslararası toplum hem de Etiyopya yönetimi mevzu bahis ticaret olduğunda Somali limanlarının Etiyopya’ya her zaman açık olduğunu bilmektedir. Etiyopya’nın aksine Somali ‘‘hem içeride hem de dışarıda barış’’ istemekte ve Etiyopya ile ilişkilerine de bu çerçevede bakmaktadır. Uluslararası hukuk çerçevesinde birlikte çalışmak isteyen bütün devletlere Somali’nin kapıları açıktır.
Fakat tarih bize göstermektedir ki hukuksuz bir şekilde bunun aksini yapan, Somali’nin iç işlerini kendisine bir silah olarak kullanan her devlete karşı Somali halkının sonuna kadar direnme arzusu bulunuyor. Somali halkı, sömürgeciliğin getirdiği yıkımın oluşturduğu fiziksel ve manevi sınırlara direnerek daha fazla parçalanmayı reddediyor.
- Sözde mutabakat zaptı Eş-Şebab’a güç veriyor2006 yılında Etiyopya işgalinin Eş-Şebab’ı ortaya çıkaran temel dinamiklerden birisi olduğu gerçeği bütün uluslararası toplum tarafından kabul görüyor. Etiyopya’nın ulusal ve uluslararası hukuku görmezden gelerek imzaladığı sözde mutabakat zaptı sonu yaklaşan Eş-Şebab terör örgütüne bir kez daha can simidi oldu. Çünkü Eş-Şebab Etiyopya’nın kural tanımaz tavrını fırsat bilip bazı kesimlerin dini ve milli duygularını sömürüyor. Etiyopya’nın kural tanımaz tavrına karşı Somali toplumunda oluşan öfkeyi örgüte eleman devşirmek için kullanıyor. Bu sözde zapt, Eş-Şebab tarafından yerel memnuniyetsizlikleri istismar ederek grubun davasını meşrulaştıracak bir anlatı olarak sunuluyor. Diğer yandan ise güç boşluğu ve istikrarsızlığın artması ihtimalini doğuran bu sözde zapt teröre karşı mücadelede odağı dağıtıyor. Oluşması muhtemel bir güç boşluğunun aşırılık yanlısı Eş-Şebab tarafından istismar edileceği muhakkaktır. Bu da terörizm ve korsanlık faaliyetlerinde artışa neden olacak olup Aden Körfezi’nde zaten sıkıntıda olan uluslararası ticareti daha fazla sekteye uğratabilir.
Etiyopya izlediği bu siyaset ile kendisi ile de çelişiyor. El-Kaide’nin en dirençli ve aktif yapılanması Eş-Şebab’ın terörist aktiviteleri sadece Somali’nin güvenliğine tehdit oluşturmamakta olup başta Etiyopya olmak üzere bütün bölgenin güvenliğini tehdit ediyor. Etiyopya’nın bu tavrına devam etmesi durumunda ayarını bozduğu kantar bir gün Etiyopya’yı da tartacaktır. Stratejik konumu gereği Somali’de yaşanan her olumsuzluğun hem bölge ülkelerini hem de küresel güvenliği etkileme potansiyeli taşıdığı açıktır. Bu nedenle de Somali ile mücadele etmek yerine Somali’nin bölgede ayakları yere basan bir devlet olarak güç boşluğunu doldurmasına yardımcı olmak hemEtiyopya hem bölge devletleri hem de uluslararası toplumun bir görevidir.
Etiyopya’nın bu odak dağıtan girişimleri dünya barışına ve bölgesel güvenliğimize tehdit olan Eş-Şebab’ın yaklaşan sonuna engel olamayacaktır. Her geçen gün içte ve dışta daha fazla güçlenen, halkı ile uyumu artan ve geleceğe umutla bakan Somali bundan önce olduğu gibi bundan sonrada Eş-Şebab’a karşı kararlı mücadelesine devam edecek ve Etiyopya’nın kural tanımazlığına her ne pahasına olursa olsun karşı duracaktır.