Röportaj: Özlem DOĞAN
milat.ozlem@gmail.com
30 Ekim 2000 yılında yayın hayatına merhaba diyen Gerçek Hayat Dergisi geçtiğimiz günlerde 700. sayısını okuyucularıyla buluşturdu. Gerek kadrosu gerekse içeriği açısından okurları tarafından efsane olarak nitelendirilen dergi, siyasete kültür penceresinden bakarak on dört yıldır kalitesinden ödün vermeden yoluna devam ediyor. Edebiyatın usta kalemlerinden Ali Ayçil'la genel yayın yönetmenliğini yaptığı Gerçek Hayat Dergisi'nin dününü ve bugününü konuştuk.
Yazı serüveniniz nasıl başladı?
Yazılarım ilk olarak lisede okurken kendi ilçemizde çıkan Çayırlı Gazetesi'nde yayınlandı. İlk kaleme aldığım yazı, bir şairden beklenmeyecek bir başlık taşıyordu, "Nükleer enerjinin faydaları." Üniversitede müstear isim kullanarak siyasi dergilere yazılar yazdım. Mustafa Kutlu'nun başında bulunduğu Dergah Dergisi yetiştiğim, edebiyatı öğrendiğim ve devam ettiğim bir mektep oldu. Yirmi yıldır onun dışında hiçbir yerde şiir yayınlatmadım. Şiir dışında yazdığım bağımsız deneme ve öykülerim de kitap olarak okuyucularla buluştu.
Ben şair olmak için doğmuşum ve diğer seçeneklerim de bu minvalde olurdu diyor musunuz?
Klişe bir soru vardır; dünyaya bir daha gelseniz ne olmak isterseniz diye. Dünyaya kaç kez gelirsem geleyim yine kalemiyle yaşayan biri olmak isterdim. Şair olmanın, yeryüzünde ikamet etmenin çok ayrıcalıklı bir türü olduğunu düşünüyorum. Kalem adamı olmanın şöyle bir ayrıcalığı var; olan biteni daima insani bir gözle izliyorsunuz. Siyaset ve ekonomi sizi köreltmediği gibi iyilikler ve kötülükler de köreltmiyor. İnsana ait olan ne varsa yine insani bir gözle değerlendiriyorsunuz. Bu da bir edebiyatçının en güzel yönüdür.
YAZILARIMDA İDEOLOJİLERLE İLGİLENMİYORUM
Uzun yıllardır süregelen 'sanat sanat için mi yoksa sanat halk için mi' tartışması hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Bu tartışmanın iki yüz yıllık bir mazisi vardır ve taraflar hiçbir zaman birbirlerine üstün gelememişlerdir. Ahmet Haşim ve Hilmi Yavuz gibi saf sanata düşkün olan insanların yanında Mehmet Akif gibi "Şiirim odun gibi olsun ama hakikat olsun" diyen, elini taşın altına koyan, sanatını, edebiyatını, şiirini, milletin kaderi için bir taşıyıcıya dönüştüren büyük edebiyatçılarımız da mevcuttur. Ben daha şahsi bir sanatçıyım ve yazdıklarımda ideolojilerle ilgilenmiyor, kendimi samimi bir şekilde anlatmaya çalışıyorum. Hem belli oranda sanat yapmış oluyorum hem de takip edenlerin algılayabilecekleri ve kendilerini bulabilecekleri metinler oluşturmaya çalışıyorum. Bir açı gibi düşünürseniz sanat sanat içindir ya da halk içindir. Ben iki ucun birleştiği noktada duruyorum diyebilirim.
ARTIK MUTFAKTA YER ALIYORUZ
Geçtiğimiz günlerde 700. sayısına ulaşan Gerçek Hayat'la nasıl tanıştınız?
Gerçek Hayat, çıktığı zamandan beri takip ettiğimiz, zaman zaman bizimle röportajlar yapan arkadaşlarımızın çıkardığı ve kadrosunda sevdiğimiz yazarların bulunduğu etkin bir dergiydi. 2009'dan beri de Gerçek Hayat'ı biz çıkarıyoruz. Biz içindeyken Türkiye'nin siyasi profili ile birlikte gençlik profili de değişti. Öncesinde dışarıdan bir izleyiciyken artık derginin mutfağında yer alıyoruz.
Gerçek Hayat'la ilgili okuyucu yorumlarına bakıldığında 'Efsane kadro ve efsane başlıklar' gibi övgü dolu sözlere rastlıyoruz. Derginizi bu derece sevilen ve özgün kılan nedir?
Derginin ilk sayısı çıktığında Türkiye 28 Şubat sürecinden yeni çıkmıştı. Bir koalisyon hükümeti vardı. Erbakan ve onun siyasi kadrosu bir şekilde siyasetin kenarına itilmişti. Ak Parti'nin kurulma çalışmaları vardı. Müslümanlar post modern darbenin ağır yükü altında eziliyordu. O tarihlerde dergi hem Türkiye'de Müslümanların sesi hem de İslam dünyasında Ümmetin sesi olmak iddiasıyla yola çıkmıştı. Bunun içi iyi dolduruldu. O dönemin genç Müslüman entelektüellerin çoğu Gerçek Hayat'ta yazı yazdı. O dönemlerde internet henüz yok denecek kadar etkisizdi. Ak Parti siyasetin merkezinde değildi. Aradan geçen yıllar içinde matbu dergilerin yerini dijital dergiler almaya başladı. Gençler artık her şeyi sosyal ağ üzerinden takip ediyor. Gerçek Hayat dergisinde yazanlarda farklı kadrolara geçti. Türkiye'de büyük bir değişim yaşandı. Bugün bu ortama rağmen Gerçek Hayat dergisine benzeyen yayınlar çıktıysa da tutunamadı ama dergimiz 700. sayısıyla birlikte yayın hayatına tam gaz devam ediyor. Demek ki bunun okunup takip edilme gibi bir karşılığı var.
ÜMMET SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİNDEYİZ
Derginin olmazsa olmazları ve prensipleri nelerdir?
Birincisi Gerçek hayat bağımsız bir dergidir. İkincisi ise yerli bir dergidir. Bu toprakların varoluşunu, kültürünü, dilini, bu toprakların dünyaya sunacağı imkanları kendine dert edinmiştir ve komplekse kapılmaz. Üçüncüsü entelektüel bir dergidir. Arabeskten, banal yayıncılık ve ucuz sloganlardan uzak durur. Dördüncüsü ve en önemlisi; ümmetçi bir dergidir. İslam dünyası üzerinde yürütülen kara propagandalar ne olursa olsun İslam dünyasının kaderi, kederi, yarını, İstanbul'dan nasıl düşünülmesi gerekiyorsa Gerçek Hayatta da öyle düşünülür. Ümmet sorumluluğunu hiçbir zaman kulak ardı etmez. Derginin bu bağımsız, entelektüel, yerli ve İslamcı yanı dergiyi hala Türkiye'de biricik yapan vasıflarıdır.
Gerçek hayat için bir okul diyebilir miyiz?
Gerçek Hayat edebiyat dergisi olmamasına rağmen edebiyatçıların yoğun bir şekilde kalem oynattıkları, siyaset yaptıkları kültürel ve siyasi bir dergidir. Bundan dolayı on dört yıl boyunca bugün Türkiye'de şiiriyle, hikayesiyle, romanlarıyla edebiyatta parlamış isimlerin pek çoğunun Gerçek Hayat'tan geçtiğini görürsünüz. Mesela İsmet Özel bir dönem burada 'Cuma Mektupları'nı yazmıştır. Murat Menteş derginin ilk dönemlerinde yer almıştır. İhsan Eliaçık, Selahattin Yusuf, Cihan Aktaş ve Yusuf Kaplan da dergideki kalemler arasında idiler. Dergimiz yerli, İslami ve entelektüel birikimin son on dört yıldaki kavşağı oldu. Hiçbir gazete ya da matbuatta böyle bir kadro göremezsiniz. Bugün Gerçek Hayat'ta yazan genç arkadaşlar da çok güzel makaleler ve yazılar kaleme alıyorlar ve Gerçek Hayat yıllardır bu yönüyle okul olmaya devam ediyor.
SÖYLENMESİ GEREKEN YENİ SÖZLER VAR
Geleceğe yönelik olarak Gerçek Hayat'ın ve dolayısıyla sizin hedefiniz nelerdir?
Gerçek Hayat'ın 2014 yılı Türkiye'sinin ve dünyanın yeni koşullarını kavramış bir kuşak tarafından hem siyasi hem de entelektüel olarak güçlü bir merkez olmasını istiyorum. Bu çağın yeni söylenmesi gereken sözleri var ve bu sözlerin söylenmesi için Gerçek Hayat çok uygun bir yer.
*Şair Ali Ayçil Atatürk Üniversitesi KKEF "Tarih" bölümü mezunu. Halen Gerçek Hayat dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmakta olup Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları, Kovulmuşların Evi, Naz Bitti, Sur Kenti HikayeleriveYenilgiden Dönerkenyayınlanmış eserleridir.
*Eski meşhur Gerçek Hayat dergisi söylemi, yaşamın kederli söylemlerinden biridir. İyi şeylerin hep geçmişte kaldığı algısı insanda vardır. Ama dergiyi, o günkü ve bugünkü koşullarıyla birlikte değerlendirmek gerekir. Biz değişmemeyi önemsiyoruz.
*Eğer kitaplarla aralarındaki ölü bir ilişki değilse, insanların kitaplıkları, hayat hakkındaki fikirleri ve zihin işleyişlerinin bir aynası olarak şekillenir. (Ali Ayçil/Yenilgiden Dönerken)