Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde canını darbecilere karşı siper eden sayısız vatandaşlardan birisi olan ve o dönem Milat Gazetesi'nin muhabiri olarak görev yapan TRT muhabiri Enes Babacan, darbecilerin kurşununun hedefi olarak göğsünden vuruldu. Kalbinin 1,5 buçuk santim yukarısına isabet eden mermi, sol kolunun kaslarını parçalayarak çıktı. Babacan, 15 Temmuz 2016'da yaşadıklarını, vurulduğu yerde AA muhabirine anlattı.
15 Temmuz günü, daha önce yayımladığı FETÖ ile ilgili bir haberinden dolayı bir davası olduğunu, o sebeple saat 17.00'de duruşmaya gittiğini söyleyen Babacan, adliyede kimsenin olmadığını, duruşmanın o gün yapılmayacağını öğrenmesi üzerine eve döndüğünü kaydetti.
Akşam saatlerinde askerlerin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü kapatmalarıyla ilgili haberi duyduğunu belirten Babacan, o anları şöyle anlattı:
"Ben bu olayın farklı bir yere gideceğini düşündüm. Çünkü darbeden birkaç ay önce konuştuğum bir uzman, FETÖ'cülerin Türkiye'de son umudu olarak askeri darbeye kalkışacağını söylemişti. Ben de bu konuyu haberleştirmiştim. İlerleyen saatlerde darbe girişimi netleştikten sonra ne yapabileceğimi düşündüm. Evim Atatürk Havalimanı'nın yakınındaydı. Önce Sefaköy meydanına çıktım. Her şey normal gözüküyordu. Eve geldim, abdest alıp 2 rekat namaz kıldım. Kız kardeşim evdeydi, o da Kur'an okumaya başladı. Kardeşime, 'Ben havalimanına gideceğim, sen de dua et' dedim ve evden çıktım."
Evden çıktığında dışarıda "Darbe oluyor, vatanını seven gelsin, FETÖ'cüler darbe yapıyor, bunlara karşı duralım" diye bağırarak vatandaşlara seslendiğini belirten Babacan, ilk başta kimsenin ne olduğunun farkına varmadığını ancak ilerleyen dakikalarda çok fazla kişinin toplandığını ve havalimanına doğru yürüdüklerini söyledi.
Babacan, "Havalimanına gelirken ilk başta sayımız 25-30 kişiydi. İlerledikçe her görüşten insanlar aramıza katılıyordu. Atatürk Havalimanı girişine geldik, saat 22.00 sularıydı. Havalimanında şehit olan 16 yaşındaki Mahir Ayabak ve yanındakiler de Yenibosna'dan bu tarafa gelmişlerdi ve sayımız bayağı artmıştı. Hep birlikte tekbirler getirdik." ifadelerini kullandı.
Havalimanının dış hatlar bölümüne girdiklerini belirten Babacan, burada turistlerin darbeciler tarafından tartaklandığını gördüklerini ve turistlere de yardım ettiklerini kaydetti.
'Dış hatlardan aprona kadar FETÖ'cü darbecileri kovaladık'
Babacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz hiçbir havalimanı çalışanına zarar vermeden, oradaki herhangi bir mala zarar vermeden darbecilere müdahale ettik. FETÖ'cüler tarafından işgal edilmiş bir yeri kurtarıyorduk hissi oluştu bizde. Bu vatan bizim. O sırada askerleri kovalıyoruz. Garip bir ruh halimiz vardı. Çoğumuz gençtik, ama hiçbir şiddet girişiminde bulunmadık. Dış hatlardan aprona kadar FETÖ'cü darbecileri kovaladık. Oradan darbeciler ikiye ayrıldı, bir kısmı havalimanı kulesine kaçtı, diğer kısmı aprona çıktı."
Saat 23.00'da askerleri kovalamaya devam ettiklerini kaydeden Babacan, içeriden bazı vatandaşların bağırarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklama yaptığını ve havalimanına geleceğini söylediğini aktardı.
Bunun üzerine hızlı bir şekilde havalimanını darbecilerden temizlemek istediklerini ifade eden Babacan, "Biz FETÖ'cüleri kovalarken karanlık bir yerden bir silah sesi duyduk. Herkes yere yattı. Özel harekatçı polisler de kuleye operasyon yapacaklarmış, 'Halk da bize yardımcı olsun' demişler. Kuleye doğru yürümeye başladık, ateş sesleri yoğunlaşmaya başladı. Ben üçüncü ateşten sonra vurulduğumu hatırlıyorum. Vurulunca kolum geriye gitti, yere düştüm. Kolumun koptuğunu düşündüm. Yanımda biri yatıyordu, 'Kolum koptu mu?' diye sordum. Göremediğini söyledi. Silah sesleri devam ediyordu, o sırada Mahir Ayabak da şehit olmuş." dedi.
'Özel harekatçı göğsümden akan kanı durdurdu'
Vurulduktan sonra kısa süreli bilinç kaybı yaşadığını anlatan Babacan, sadece havalimanının içindeki sağlık odasına götürüldüğünü hatırladığını söyledi.
Babacan, şöyle devam etti:
"Ben artık öleceğimi düşündüm, kelime-i şehadet getirdim sürekli. Koluma serum bağladıklarını gördüm. İlk bindiğimiz ambulanstan indirildiğimizi hatırlıyorum. Ambulansta kolumu bir özel harekatçı tutuyordu. Özel harekatçı kolumu kendi kemeriyle omzuma bağlamıştı, kendi kemerimle de göğsümden vurulduğum kısmı bağlamış. Bu sayede benim hem kolum kopmamış oldu hem de kemeri doğru bağladığı için kanamayı durdurmuş."
'Kolum koptu mu?' diye sordum
Babacan, hastane odasında doktorla yaşadığı diyaloğu da şöyle aktardı:
"Hastanede gözümü ilk açtığımda, 'Cumhurbaşkanı Erdoğan hayatta mı?' diye sordum. Doktor da şaşırdı, 'Oğlum kendi halini bir sor' dedi. Ben öleceğimi düşünmüştüm. Kolumu hala göremiyordum, doktora, 'Kolum koptu mu?' diye sordum. Kopmadığını, ameliyata gireceğimi söyledi."
Daha sonra kolundan ameliyat olduğunu belirten Babacan, önce kalp ve kol için tedaviler gördüğünü, daha sonra fizik tedaviye başladığını anlattı.
Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
"İnsan hayatta birçok şeyini kaybedebilir, ekmeğini kaybedebilir, işini kaybedebilir ama vatanını kaybederse her şeyini kaybeder ya da her şeyiniz var ama vatanınız yoksa bir hiçsiniz."