Gazali - İhyau Ulumiddin - Tedebbür (Düşünmek)

Büyük İslam Alimi Ebu Hamid Muhammed Gazali''nin İhyau Ulûmi''d-Dîn eserinden bölümler: Tedebbür (Düşünmek)

Tedebbür (Düşünmek)

Düşünme, kalp huzurunun ötesinde bir mânâdır. Zira insanoğlu bazan Kur'an'dan başka şey düşünmez. Fakat buna rağmen sadece Kur'an'ı dinlemekle yetinir, mânâlarını düşünce süzgecinden geçirmez. Oysa okumaktan gaye düşünmektir. İşte düşünmeyi teinin etmek için, Kur'an'ı tertîl ile okumak sünnet olmuştur. Çünkü Kur'an'ın zahirini tertîl ile okumak bâtınında tedebbür (düşünme) imkânını bahşeder.

Hz. Ali şöyle buyurmuştur: 'İçinde anlayış bulunmayan bir ibadette hayır olmadığı gibi, içinde düşünme olmayan okumanın da hayrı yoktur'.

Eğer kişi ancak ayetleri tekrar etmek suretiyle düşünme imkânına kavuşabiliyorsa, o zaman ayetleri tekrar ediversin. Ancak bir imama uymuş ise, ayetleri tekrar etmeyi terketmek gerektir. Zira imama uyan bir kimse bir ayeti düşünmeye koyulduğu takdirde imam başka bir ayete geçer, o zaman imamı dinlememiş olur ve böylece günahkar olur. Hâli, tıpkı muhatabının bir kelimesi hoşuna gidip de onunla meşgul olan, konuşmasının diğer bölüm-lerini anlamayan bir kimsenin hâline benzemiş olur... Rükûa vardığında, rükûdan önce okuduğu bir ayetin mânâsını düşünmekte olup rükûda okunan teşbihlerin ne demek olduğundan gafil bulunan bir kimsenin hâli de böyledir. Zira bu hâl, artık vesveseden başka bir şey değildir.

Amr b. Abdülkays 'Namaz içinde beni vesvese kaplıyor' dediğinde kendisine sorulur: 'Seni saran vesvese dünya işlerindeki vesvese midir?' O da şöyle cevap verir: "Bedenimin mızrak darbesiyle delik deşik oluşu, namazda dünya vesvesesinin beni kaplamasından daha sevimli gelir bana. Böyle bir hâl yoktur. Ancak kalbim rabbimin huzurundaki duruşumla meşgul oluyor. Ben nasıl bu huzurdan ayrılacağım diye düşünüyor ve vesveselere kapılıyorum. (Bu huzurdan Allah katında makbul olanlardan olarak mı ayrılacağım, yoksa merdûd olanlardan mı?)'

İşte o böyle bir düşünceyi vesvese olarak kabul ediyordu. Hakîkatte de bu düşünce vesvesedir. Çünkü bu düşünce, insanı yaptığı fiilin mânâsından uzaklaştırır. Şeytan, bu mertebeye varan bir kimseyi, ancak dinî bir maksadla böyle meşgul edebilir. Yani onu daha faziletli bir dinî vazifeden bu şekilde menetmeye muvaffak olur. Hasan Basrî'ye Âmir b. Abdülkays'ın bu hali söylendiği zaman şöyle dedi: Eğer siz Âmir'den naklettiğiniz bu sözde doğru iseniz bilin ki, Allah Teâlâ böyle birşeyi bizde yaratmış değildir.

Hz. Peygamber (s.a) Besmele'yi okuyup yirmi defa tekrar etmiştir,37

Rasûlullah'ın (s.a) Besmele'yi tekrar etmesi, mânâsını düşünmek içindir.

Ebû Zer Gıfâri'den şöyle rivayet edilir: Hz. Peygamber (s.a) bir gece önümüzde namaza durdu. Şu ayeti tekrar tekrar okudu: 'Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır ve eğer kendilerini bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak galibsin ve hükmünde hikmet sahibisin'. (Mâide/118)38

Temim ed-Dârî bir gece sürekli şu ayeti tekrar etti: 'Yoksa o kötülükleri işleyip duranlar kendilerini iman edip, sâlih amel işleyenler gibi mi yapacağımızı, hayat ve ölümlerini bir tutacağımızı mı sandılar? Ne fena hüküm veriyorlar'. (Câsiye/21) Said b. Cübeyr bir gece şu âyeti tekrarladı: 'Ey günahkârlar! Bugün mü'minlerden ayrılın'. (Yasîn/49)

Âlimlerden biri 'Herhangi bir sûreyi açıyorum. O sûrede gördüğüm bazı hakikatler akşamdan sabaha kadar o sûreyi bitirmekten beni alıkoyuyor' buyurmuştur.

Bir âlim de şöyle der: 'Mânâsını anlamadığım ve kalbimin nasibi içinde bulunmayan bir ayeti okuduğum zaman, ondan sevap elde ettiğime inanmıyorum'.

Ebû Süleyman ed-Dârânî'den şöyle hikâye edilir: 'Ben bir ayeti okuyorum, bazan dört veya beş gece o ayeti tekrar edip duruyorum. Buna rağmen eğer o ayet hakkındaki düşüncemi kesmezsem, başka bir ayete geçme imkânı bulamıyorum'. Seleften biri altı ay Hûd sûresini tekrar edip durur. Bir türlü bu zaman zarfında o sûrenin mânâsını düşünmekten kendisini kurtaramaz.

Ariflerden biri şöyle der: 'Her cuma, her ay ve her sene bir hatmim vardır. Aynı zamanda otuz seneden beri başlattığım bir hatmim vardır ki, hâlâ onu bitirmiş değilim'.

İşte bütün bunlar düşünce ve tedkik derecelerine göre cereyan etmektedir. Bu zatlar, aynı zamanda şunu da söylemişlerdir: 'Kur'an'ı okurken nefsimi ameleler yerine koyuyorum. Bazen günü gününe çalışıyorum, bazen aylık, bazen haftalık, bazen de senelik çalışıyorum'.

37) Ebûzer el-Herevî, (Ebû Hüreyre'den zayıf bir senedle) 38) Nesâî ve İbn Mâce, (sahih bir senedle)