Haccın Rükûnları
Şu rükûnlar olmadan hac sahîh olamaz. Bu rükûnlar beş tanedir: 1. İhrama girmek 2. Bayram gününden itibaren Kâbeyi yedi defa ziyaret etmek 3. Bu ziyaretten sonra Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y yapmak 4. Arafat'da. vakfeye durmak 5. Arafat vakfesinden sonra traş olmak Arafat'ta vakfeye durmak hâriç bütün bu rükûnler, Umre'de de lâzımdırlar.
Terkedildiğinde kurban kesmeyi gerektiren vacibler altı tanedir: 1. Mîkatta (belirli yerlerde) ihrama girmek. İhrama girmeden o belirli yerleri geçenin bir koyun kesmesi gerekir. 2. Cemrelere taş atmak. Buraya taş atmayı terketmek bir kavle göre kan akıtmayı (kurban kesmeyi) icab ettirir. 3) Arafat 'da güneş batıncaya kadar vakfeye durmak. 4) Müzdelife'de gecelemek. 5) Minâ'da gecelemek. 6) Vedâ ziyaretini yapmak Bu vaciblerin son dört tanesi, İmam Şafii'nin bir kavline göre terkedildiği takdirde kurban kesmekle giderilir. İkinci kavline göre ise, bunların terkinde ancak kan akıtmak müstehabdır, vâcib değildir.
Hacda Okunan Hutbeler
İmam (devlet başkanı) için, bayram günü zevalden sonra hutbe okumak sünnettir. Bu hutbe, Rasûlullah'ın vedâ hutbesidir. Bu bakımdan hacda dört hutbe vardır: 1. Zilhiccenin yedinci gününde okunan hutbe 2. Arefe gününde okunan hutbe 3. Kurban bayramı gününde okunan hutbe53 4. Birinci ayrılış hutbesi
Bütün bu hutbeler, zevalden sonra okunur. Arefe hutbesi hâriç, bütün bu hutbeler tektir. Ancak Arefe hutbesi iki hutbeden ibârettir ve aralarında hafifçe oturulur. Tavaf bittikten sonra Mekke'den Minâ'ya döner, geceyi orada geçirir ve şeytanları taşlar. O geceye, onun sabahında insanlar orada karar kıldıkları için 'Karar gecesi' denir. Bayramın ikinci gününde güneş zevale erdiği zaman taş atmak için gusletmelidir. Önce birinci cemreye, yani Arafat'a, en yakın olana varır, ki bu cemre yolun sağına düşer. (Müellifin zamanında böyleydi). Oraya yedi taş atar. Birinci cemreyi geçtikten sonra, yolun biraz sağ tarafına geçer, yüzünü kıbleye çevirir, Lâ il-âhe illâllah Allahu Ekber der, huzur-u kalp ile dua eder. Âzaları titrer bir halde duaya devam eder. Bakara sûresini okuyacak kadar kıbleye yönelip duaya devam etmelidir.
Sonra ikinci cemreye gider. Birinci cemrede olduğu gibi burada da taşları atmalıdır ve birinci cemreyi geçip dua ettiği gibi, orada da aynı şekilde hareket etmelidir. Sonra üçüncü ve Cemret'ül-Akabe denilen cemreye gelir. Oraya da yedi taş attıktan sonra hiçbir şeyle meşgul olmaksızın doğru konakladığı yere gelmelidir. O gece Minâ'da. kalmalıdır. Bu geceye Birinci nefr gecesi denilmektedir. Üçüncü gün öğle namazını kıldıktan sonra yine bayramın ikinci gününde olduğu gibi yirmi bir taş atmalıdır. Bu taşları attıktan sonra isterse Minâ'da kalır, isterse Mekke'ye döner. Eğer bayramın üçüncü gününde güneş batmazdan evvel Minâ'yı terkederse, kendisine herhangi bir kan akıtmak lâzım gelmez.
Eğer o gün geceye kadar kalırsa artık Mekke'ye çıkıp gitmesi câiz değildir. O gece orada yatıp ikinci nefr günü diye anılan teşrikin üçüncü ve bayramın dördüncü gününde öğleden önce, daha önce de söylendiği gibi, yirmibir taş atıp Mekke'ye gider. Taş attığı günlerin gecesi, Minâ'da kalmayı veya taş atmayı terkederse, kan akıtmak mecburiyetindedir. Bu niyetle kesilen kurbanın etini fakir fukaraya sadaka olarak vermelidir.
Minâ'da yattığı geceler de Mekke'de kalmamak şartıyla gidip Kâbe'yi ziyaret edebilir. Ancak tekrar dönerek Minâ'da bulunması şarttır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) böyle yapardı. Minâ'da olduğu günlerde Mescid-i Hifte cemaatla kılınan namazı kesinlikle terketmemelidir. Zira bunun fazileti çok büyüktür.54
Minâ'dan Mekke'ye doğru yola çıktığı zaman, el-Muhasseb denilen ve Minâ'dan sayılan yerde konaklaması, orada ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılması ve orada sünnete uymak için biraz uyuması evlâdır. Bu keyfiyeti tâbiînden bir cemaat, sahabîlerden rivâyet etmiştir.55 Böyle yapmayıp direk Mekke'ye gelirse de herhangi birşey lâzım gelmez.
VIII. Kim, ister hacdan önce, isterse hacdan sonra umre yapmak isterse, önce gusletmeli, ihramını giymeli, hacda olduğu gibi her çeşit ihram mahzurlarından uzaklaşmalıdır. Umre için, umre yerinde ihrama girmelidir. Umre'nin en faziletli mîkatı Cir'âne'dir, sonra Tenim, daha sonra da Hudeybiye'dir.
İhramını bağlar, Umre'ye niyet eder ve Lebbeyk'i okur. Bunu yaptıktan sonra Ta'nîm de bulunan Âişe vâlidemizin mescidine gitmelidir. Orada iki rek'at namaz kılmalı ve dilediği duayı okumalı, sonra Mekke'ye gelmelidir. Yolda gelirken, Mescid-i Haram'a, varıncaya kadar Lebbeyk'i sık sık getirmelidir. Mescid-i Haram'a girdiği zaman, Lebbeyk'i terketmeli. Umre niyetiyle yedi tur tavaf yapmalı. Daha evvelce de söylediğimiz gibi Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y etmeli. Sa'y bittikten sonra başını traş etmelidir. Böylece umresi tamamlanmış olur.
Mekke'de oturan bir kimse fazla umre ve tavaf yapmalıdır. Kâbei Muazzama'ya. bakmalıdır. Kâbe'nin içine girdiği zaman, iki direk arasında iki rek'at namaz kılmalıdır. Böyle yapmak daha faziletlidir. Kâbe'ye, yalın ayak ve ta'zim ederek girmelidir.
Bir âlime 'Sen bugün, rabbinin beytine hiç girdin mi?' denilir, o âlim de 'Allah'a yemin ederim, ben bu iki ayağımı Kâbe'nin etrafını ziyaret etmeye dahi lâyık görmüyorum. Nasıl olur da onlara rabbimin beytinin içini çiğnemeyi lâyık görürüm. Çünkü ben, bu ayakların nerede yürüdüğünü biliyorum' diye cevap verir.
Zemzem suyunu bolca içmelidir. Eğer mümkünse kendi eliyle kuyudan suyu çekmeli ve kana kana içmelidir. İçerken şu duayı okumalıdır: Ey Allahım! Zemzemi her hastalık ve sakame şifâ kıl. Bana ihlâs, yakîn, dünya ve ahirette mükâfat ihsan et.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Zemzem suyu, hangi maksatla içilirse ona şifâ olur.56
IX. Ne zaman ki, hac ve umre amellerinden boşalıp memleketine dönmek isterse, önce Mekke'deki işlerini görmeli, yüklerini güzelce hazırlamalı, Kâbe'nin vedâ ziyaretini en son olarak yapmalıdır. Kâbe'nin vedâ ziyareti daha önce de söylediğimiz gibi yedi tur, Kâbe etrafında dönmek demektir. Ancak bu turlarda Remel ve İzdibâ hareketleri yoktur. Bu ziyareti bitirdikten sonra Makam-ı İbrahim'in arkasında iki rek'at namaz kılmalı, zemzem suyundan kana kana içmelidir.
Sonra el Multezim denilen yere gelerek şöyle duâ ve niyâzda bulunmalıdır: Ey Allahım! Beyt senin beytin, kul senin kulundur. Ben senin kölenle senin câriyenin oğluyum. Bana musahhar kıldığın mahlûklarına beni bindirdin. Beldelerinde beni gezdire gezdire nimetlerine kavuşturdun. İbâdetlerimin ifâsında bana yardım ettin. Eğer sen benden razı olmuşsan, o rızanı daha da artır. Eğer benden razı değilsen, şu anda beytinden uzaklaşmadan önce bana minnet et. Şu an benim dönüş zamanımdır. Eğer senin iznin varsa... Seni başka birşeyle değiştirmeksizin, senin beytinin yerine herhangi bir şeyi koymaksızın, senden ve beytinden yüz çevirmeksizin dönüyorum.
Ey Allahım! Bedenime âfiyeti, dinime ismeti arkadaş et. Dönüşümü güzel yap. Ebedîyyen ve kaldığım müddetçe sana itaat etmeyi bana rızık olarak ihsân eyle. Dünya ve âhiret hayrının ikisini birden bana ihsan eyle. Sen herşeye kâdirsin Yârab!
Ey Allahım! Şu ziyaretim, senin Beyt-i Haram'ını ziyaret etmemin sonuncusu olmasın. Eğer bunu ziyaretimin en sonuncusu olarak kılmışsan, beytinin ziyâreti yerine bana cenneti ihsân eyle...57
En iyisi ayrılırken Kâbe gözünden kayboluncaya kadar gözünü Kâbe'den ayırmamaktır.
X. Bu şıkta da Medine-i Münevvere'nin ziyareti ve âdâbı hakkında beyanda bulunulacaktır.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır: Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sanki beni sağlığımda ziyaret etmiştir. Kim imkân bulur, eli geniş olduğu halde beni ziyarete gelmezse, muhakkak beni ta'ciz etmiş ve bana cefâ vermiş olur.58
Kim sadece beni ziyaret etmeyi düşünerek ziyaretime gelirse, beni ona şefaatçı kılmak Allah Teâlâ'ya (lûtf-u ilâhîsi olarak) hak olur.59
Medine-i Münevvere'nin ziyaretine niyet eden bir kimse, yolda bol bol salâvat-ı şerife getirmelidir.
Ne zamanki Medine'nin duvar ve ağaçlarını uzaktan görürse şöyle demelidir: Ey Allahım! Şu görünen, senin rasûlünün haremidir. Onu bana ateş için siper yap, azap ve kötü hesap için de emniyet yeri kıl.
Sonra Medineye girmeden önce Hirre kuyusundan su çekerek gusletmelidir. Güzel kokuları bedenine sürmeli, elbiselerinin en güzelini giymelidir. Medine'ye girdiği zaman, mütevazi ve Medine'yi ta'zîm ederek girmelidir.
Medine'ye ayak basar basmaz şöyle demelidir: Allah'ın ismiyle Medine'ye giriyorum. Rasûlüllah'ın dini üzerine Medine'ye giriyorum. Ey rabbim! Beni doğru bir girişle Medine'ye girdir ve doğru bir çıkışla Medine'den çıkar. Nezdinden bana yardım edecek bir kuvvet ihsân eyle.
Sonra Mescid-i Nebeviye gider, mescide girer, Rasûllullah'ın minberinin yanında iki rek'at namaz kılar. Minber direğini tam sağ omuzunun hizasına alır. Sandûkanın yanında bulunan direği karşısına alır. Mescidin kıblesinde bulunan daire şeklindeki çizgiyi de gözlerinin tam ortasına alır ve öylece namaza durur. Çünkü Rasûlullah'ın mescidi, restorasyon (tâdilat) öncesi Hz. Peygamberin namaz kıldığı yerdi. Rasûlullah zamanındaki mescidde kılınan namazı dikkate almalıdır. Sonra Hz. Peygamber'in kabr-i şerifine gelerek, yüzünün hizasında durmalıdır. Bu durum, ancak sırtını kıbleye çevirmek ve kabir duvarına yüzünü döndürmekle mümkün olabilir. Kabir duvarının zâviyesinde bulunan direkten dört zîra kadar uzakta durmalıdır. Kabir üzerine asılan kandil, tam başının hizasına gelmelidir. Duvarlara dokunmak veya öpmek, sünnet değildir. Uzakta durup vazifelerini yapmak hürmete daha yakın bir durumdur.
Uzakta durarak şöyle demelidir: Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'ın peygamberi, Allah'ın emînî, Allah'ın Habîbi, Allah'ın seçkin kulu, Allah'ın en hayırlı kulu, selâm sana! Ey Ahmed, ey Muhammed, ey Ebu'l-Kasım, ey Mâhî, ey Âkid, ey Hâşir, ey Beşir, ey Nezir, selâm sana! Ey Tahir, ey âdemoğullarının en şereflisi, peygamberlerin efendisi, peygamberlerin en sonuncusu, rabbilâleminin elçisi, selâm sana! Ey haşrın önderi, iyiliklerin fâtihi, rahmetin nebîsi, ümmetin hâdisi, selâm sana! Ey abdestten ötürü alacalı olarak haşrolunan ümmetin önderi, selâm sana! Selâm, sana ve senin ehl-i beytine olsun. O ehl-i beyt ki, Allah Teâlâ onlardan necâseti uzaklaştırmış ve onları pâk kılmıştır. Selâm sana, selâm senin pâk ashabına, mü'minlerin anneleri olan pâk zevcelerine olsun. Allah Teâlâ, herhangi bir peygambere, ümmetlerinden ötürü vermiş olduğu mükâfatın en faziletlisini bizden ötürü sana ihsân eylesin. Sen, seni zikredenler tarafından hatırlandıkça, gafiller senden gafil oldukça, Allah Teâlâ rahmet deryâlarını senin üzerine boşaltsın. Evvelinin ve âhirinin en faziletli, en kâmil, en âli, en yüce, en tayyib ve en temiz olması sebebiyle Allah sana salâvat etsin. Öyle salâvat ki, kullarının üzerine yaptığı salâvatların en âlâsı olsun. Nasıl ki, bizi sayende dalâletten kurtarmış ve yine sâyende bize cehaleti göstermiş ve sâyende bizi cehaletten kurtarmış ise...
Allah'tan başka ilah olmadığına, Allah'ın bir ve ortaksız olduğuna şehadet ederim ve yine şehadet ederim ki, sen, Allah'ın kulu ve rasûlü'sün. Allah'ın emîrıi ve seçkin kulusun. Mahlukât içerisinde en hayırlı kulusun. Şehadet ederim ki sen, risâlet vazifeni hakkıyla tebliğ ettin. Allah'ın sana yüklediği emaneti yerli yerine getirdin. Ümmete nasihatta bulundun. Düşmanlarınla cihâd ettin. Bu bakımdan Allah sana, senin tertemiz ehl-i beytine rahmet deryâlarını coştursun. Seni her türlü kötülüklerden uzak tutsun, şeref versin, kerem versin ve sizi yüceltsin!
Eğer biri kendisine Hz. Peygamber'e selâm götürmeyi söylemişse o zaman, şöyle demelidir: Filân ve falanın sana selâmları var ey Allah'ın Rasûlü! Rasûlullah'a karşı vazifesini bitirdikten sonra bir zira' kadar gerileyip. Hz. Ebubekir Sıddîk'a (r.a) selâm vermelidir, Çünkü Hz. Ebubekir'in başı, Rasûlullah'ın omuzları hizasındadır. Hz. Ömer'in başı da, Hz. Ebubekir'in omuzları hizasındadır. Hz. Ebubekir'e selâm verdikten sonra bir zira' kadar gerileyerek Hz. Ömer'ul-Fâruk'a selâm vermeli, sonra ikisine hitaben şöyle demelidir: Ey Allah'ın Rasûlü'nün halifeleri! İkinize de selâm olsun! Ey hayat boyunca din işlerini yerine getirmek hususunda Allah'ın Rasûlü'ne yardım eden iki zat! Selâm size! Allah'ın Rasûlü'nün ölümünden sonra ümmetinin içinde dinî emirleri ayakta tutan zatlar! Selâm sizlere! Siz bunu yaparken, Rasûlullah'ın yolunu takip eder, onun sünnetle-riyle amel ederdiniz. Allah Teâlâ, herhangi bir peygamberin iki halifesine dinini tebliğ ettiklerinden ötürü vermiş olduğu mükâfatın en hayırlısını size ihsân eylesin.
Bunu söyledikten sonra gerisin geriye dönerek Rasûl-i Zişân'ın (s.a) başucunda ve kabir ile bugünkü üstüvânenin arasında durmak, yüzünü kıbleye çevirip Allah'a (c.c) hamdetmelidir. Rasûlullah'a bolca salât ve selâm okumalı ve sonra şu şekilde duaya devam etmelidir: Ey Allahım! Sen şöyle buyurdun ki senin dediğin haktır: 'Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günâhlarına Allah'tan mağfiret dileseler, peygamber de kendileri için af dileseydi, elbette Allah'ı, tevbeleri ziyâde kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı'. (Nisâ/64)
Ey Allahım! Biz, senin sözünü dinledik, senin emrine itâat ederek senin peygamberine geldik. Onu, nezdinde günâhlarımızın affı için şefaatçı kıldık. Belimizi büken günâhlarımızın ağır yükünü kaldırmak için onu şefaatçı getirdik. Sapmalarımızdan tevbe ettik. Günâh ve kusurlarımızı itiraf ettik.
Ey Allahım! Tevbemizi kabul eyle. Şu peygamber-i zişân'nı bize şefaatçı kıl. Onun, nezdindeki derecesiyle ve nezdindeki hakkıyla bizi yücelt. Ey Allahımız! Muhacir ve Ensâr'ı affeyle. Bizleri ve bizden önce iman ile huzur-u ilâhine gelen kardeşlerimizi affeyle.
Ey Allahım! Bu ziyaretimizi, nebiy-i zişân'ın kabr-i şerifini en son ziyaret olarak kılma!
Ey Erhamurrahimîn! Bu ziyaret, hareminin de son ziyareti olmasın!
Bu vazifeleri yaptıktan sonra, Ravza-i Mutahhara'ya. gelir. Orada iki rek'at namaz kılar ve gücü yettiği kadar da dua eder.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Kabrim ile minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim, havuzumun üzerinde kurulmuştur.60
Rasûl'ün minberi yanında dua etmelidir. Hz. Peygamber'in hutbe esnâsında elini üzerine koyduğu en alt düğüme elini koymalıdır.61
Perşembe günü Uhud dağına gitmesi ve oradaki şehidlerin kabirlerini ziyaret etmesi müstehabdır. Bu bakımdan perşembe gününün sabah namazını Mescid-i Nebevide kıldıktan sonra Uhud'a. gitmek üzere çıkar, öğle namazını yine dönüp gelerek Mescid-i Nebevide kılar.
Her gün, Medine'nin mezarlığı el-Baki'ye, Rasûlullah'a selâm verdikten sonra gitmelidir ve bu gidiş müstehabdır. Orada bulunan Hz. Osman'ın kabrini, Hz. Hasan b. Ali'nin (r.a) kabrini ziyaret etmelidir. Baki'de aynı zamanda Hz. Hüseyin'in oğlu Ali Zeynelâbidin'in, onun oğlu Muhammed'in, onun da oğlu Cafer-î Sadık'ın kabirleri de bulunmaktadır. Allah cümlesinden razı olsun! Hz. Fâtıma'nın orada bulunan mescidinde namaz kılmalı, Rasûlullah'ın oğlu İbrahim'in kabrini ziyaret etmelidir. Bütün bu kabirler, Baki'de bulunmaktadır.
Medine'de kaldıkça, her cumartesi günü Kubâ mescidine gitmeli ve orada namaz kılmalıdır.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Kim evinden çıkıp Mescid-i Kûba'ya gelir, orada namaz kılarsa, o, bir umrenin dengi sevab elde eder.62
Kûba'da bulunan Eris kuyusunu ziyaret etmelidir. Çünkü Hz. Peygamber'in bu kuyuya tükürdüğü rivayet edilmektedir.63
O kuyu, Mescid-i Kûba'nın yanında bulunmaktadır. Ondan abdest almalı ve suyunu içmelidir.
Medine'de bulunan kimseler, Hendek'in yakınında bulunan Fetih mescidine de gitmelidir. İşte böylece Medine'nin bütün mescid ve ziyaret yerlerini gezmelidir.
İmkân dahilinde bunları ziyaret etmelidir. Hz. Peygamber'in abdest aldığı kuyuları da gezmelidir. Çünkü onlardan Hz. Peygamber abdest alır, yıkanır ve içerdi. Onlar da yedi kuyudur. Bunları şifâ niyetiyle ve Rasûlullah'ın feyzinden bereketlenmek için gezmelidir.64
Eğer Medine'nin hürmetini gözetebiliyorsa, Medine'de oturmakta büyük bir fazilet vardır.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Kimin Medine'de ölmeye gücü yetiyorsa, orada ölünceye ka-dar ikâmet ederek ölsün. Çünkü Medine'de ölen bir kimse için kıyâmet gününde, şefaatçı (veya şâhid) olurum. 65
İşlerini bitirdikten ve Medine'den çıkmak istediğinde en güzel hareket şudur: Kabr-i şerife gelip daha önceden söylediğimiz gibi ziyaret duasını tekrarlamalı ve Rasülullaha vedâ etmelidir. Allah Teâlâ'dan ikinci defa gelmeyi istemelidir. Seferinde sağ ve selâmet evine dönmeyi de istemelidir. Sonra Rasûlullah'ın makamı bulunan küçük ravzada, iki rek'at namaz kılmalıdır. Zira bu yer, mescidin maksûresi binâ edilmezden evvel Rasûlullah'ın ikâmet yeriydi. Mescid-i Nebeviden çıkarken, evvelâ sol ayağını, sonra sağ ayağını dışarı atmalıdır ve çıkarken şu duayı okumalıdır: Yâ rabbî! Muhammed'e ve onun âline rahmet deryâlarını coştur. Bu ziyaretim, peygamberi son ziyaretim olmasın. Peygamberin ziyaretinin (yüzü suyu) hürmetine bütün gün-âhlarımı affeyle. Seferimde selâmeti bana arkadaş eyle. Ehlime ve vatanıma sağ ve selâmet dönmemi nasip et, ey erhamerrahîmîn!.. İmkân dahilinde Hz. Peygamber'in komşularına bolca sadaka vermelidir. Mekke ile Medine arasında bulunan ve yirmiye ulaşan mescidlere giderek oralarda ibâdet etmelidir.
53) Buharî, (Ebu Bekre'den) 54) Ebu Dâvud, el- Merâsil, (Tavus' dan) 55) Buharî, (Enes'ten) 56) İbn Mâce, (Câbir'den zayıf bir senedle); Dârektunî ve Hâkim, (İbn Abbas'tan) 57) Taberânî ve Dârekûtnî, (İbn Ömer'den) 58) İbn Adiy ve Dârekutnî, Garâib'ul-Mâlik İbn Hibban ve Hâtib 59) Taberânî, (İbn Ömer'den) 60) Müslim ve Buharî, (Ebu Hüreyre ve Abdullah b. Zeyd'den) 61) Irâkî bu hadîse tesâdüf etmediğini kaydeder. 62) Nesâî ve İbn Mâce, {Sehl b. Hanefî'den sahih bir senedle) 63) Irâkî, bu hadîsi görmediğini fakat Resûlullah'ın el-Besse ve Garez kuyularına tükürdüğü hakkında hadîs vârid olduğunu söyler. 64) Tirmizî, Taberânî ve İbn Adiy, (Ebu Saîd el-Hudrî'den) 65) Daha önce geçmişti.