Gazali - İhyau Ulumiddin - Cum''anın Diğer Sünnet ve Edepleri

Büyük İslam Alimi Ebu Hamid Muhammed Gazali''nin İhyau Ulûmi''d-Dîn eserinden bölümler: Cum''anın Diğer Sünnet ve Edepleri

Cum'anın Diğer Sünnet ve Edepleri

Bu sünnet ve edebler, sadece cum'a namazı ve hutbe ile değil, bütün cum'a günüyle ilgilidir. Bunlar yedi tanedir.

1. Cum'a sabahında veya ikindi namazından sonra ilim meclislerine gitmelidir, Kıssacıların meclislerindense, uzak durmalıdır; çünkü onların konuşmalarında hayır yoktur. Allah'ı arayan bir kimsenin, cum'a günlerinde hayırlı işlerden ve dualardan uzak kalması uygun değildir. Cum'a günündeki şerefli saat geldiği zaman, kendisinin hayırlı bir işte olması gerekir. Namazdan önce zikir halkalarına gitmesi uygun değildir;

çünkü Abdullah b. Ömer' den şöyle rivayet edilmektedir. Hz. Peygamber, cum'a günü, namazdan önce halka çevirip zikretmeyi yasaklamıştır.177

Ancak halkayı idare eden, Allah'ı bilen bir âlim olup cemaati, yaptıklarıyla irşad etmeye çalışıyorsa böyle bir toplantıya katılmak caizdir. Camide öğleden önce konuşup da dini öğreten kimsenin yanında oturmak hem sabahın erken saatlerinde camiye gitmek ve hem de vâ'z u nasihat dinlemek gibi iki vazifeyi bir arada yapmaya vesile olur. Ahirete yararlı ilmin dinlenilmesi, nafile namazlarla meşgul olmaktan daha efdâldir.

Ebu Zer'den rivayet edildiğine göre: İlim meclisinde bulunmak, bin rek'at namazdan daha efdâldir'.

Enes b. Mâlik "Namazı (cum'ayı) kılınca yeryüzüne dağılın ve Allah'ın fazlından rızık arayın! (Cum'a,10) ayetindeki 'aranması emrulunan dünyalık değil, hastaları ziyaret ve cenazelerin kaldırılmasına iştirâk ve ilim öğrenmek ve Allah yolundaki bir kardeşini ziyaret etmektir" demiştir.

Nitekim Allah Teâlâ Kur'an'ın birçok yerinde ilmi 'fazl' olarak ifade etmektedir: O sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın senin üzerindeki fazlı çok büyüktür. (Nisâ/113)

Andolsun ki biz Dâvud'a tarafımızdan bir fazl verdik. (Sebe/10)

Bu ayetlerde geçen fazl kelimesi ilim anlamındadır ve Allah'a yaklaştırıcı hareketlerin en üstünüdür.

Kıssacıların meclisinde oturmaktansa, namaz kılmak daha efdâldir; çünkü selef-i Sâlihîn, vaizlerin kıssa anlatmalarını bid'at görürlerdi. Hatta böylelerini camiden kovarlardı.

Nitekim İbn Ömer bir gün sabahın erken saatlerinde camideki yerini almak üzere gitmişti. Bir de ne görsün, bir kıssacı, yerine oturmuş hikâye nakletmektedir. Ona "Yerimden kalk!' dediyse de kıssacı 'Hayır kalkmayacağım; çünkü senden önce gelip oturdum', karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Ömer zaptiye âmirine haber vererek onu yerinden kaldırttı.

Eğer kıssa anlatmak sünnetten sayılsaydı, o kişiyi yerinden kaldırmak câiz olmazdı; çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Sakın, herhangi biriniz müslüman kardeşini yerinden kaldırıp kendisi oraya oturmasın. Ancak birbirinize yer aç-mak üzere sıkışınız.178

İbn Ömer, bir meclise geldiğinde kendisine hürmeten ayağa kalkan ve yerini vermek isteyenin yerine oturmadığı gibi, o ayağa kalkan adam yerine oturmadıkça, da oturmazdı.

Bir kıssacı Aişe validemizin hücre-i saadetinin dış avlusunda otururdu. Âişe validemiz, İbn Ömer'e haber göndererek 'Bu adam rivayet ettiği hikâyelerle beni tâciz edip tesbih ve nafile ibadetlerime mâni oluyor' dedi. Bunun üzerine İbn Ömer (r.a), kaburgasını kırıncaya kadar asâsıyla onun sırtına vurdu ve onu oradan kovdu.

2. Cum'a günündeki eşref saatini güzelce gözetlemelidir; çünkü meşhur bir hadîste şöyle buyurulmaktadır: Cum'a gününde bir saat vardır ki müslüman kul o saatte neyi isterse, Allah Teâlâ ona istediği şeyi ihsân eder.179

Namazın o saate tesadüf etmesi, kılanın isteklerinin verilmesine vesile olur.180

Bu eşref saatinin tâyininde ihtilâf edilmiştir. Kimisi güneşin doğuşu sırasında, kimisi zevalde iken, kimisi ezan okunduğu zaman, kimisi imamın minbere çıkıp hutbe okumaya başladığı zaman, kimisi halkın namaza başladığı an, kimisi de ikindi namazının en uygun vaktinin sonu, kimisi ise güneşin batış anıdır demiştir.

Rasûlullah'ın kızı Fâtıma (r.a), cum'a günündeki eşref saatini güneşin batışı anında arar; bunun için de câriyesine 'Güneş batmak üzereyken bana haber ver!' derdi. Câriye gelip haber verdiğinde de güneş tamamen batıncaya kadar dua ve istiğfarda bulunurdu. Hz. Fâtıma, babasından cum'anın eşref saatinin bu vakitte olduğunu rivayet etmiştir. Allah'ın salât ve selâmı hem babasının ve hem de onun üzerine olsun!181

Bazı âlimler, kadir gecesinin bütün ramazanda gizli olması gibi, eşref saatinin de bütün cum'a gününde gizli olduğunu ve bu gizliliğin de, iştiyâkla aranması ve cum'a gününün ihyâ edilmesi hikmetine dayandığını söylemektedir.

Bazı âlimler de, 'Kadir gecesinin Ramazan'da gezdiği gibi, cum'a gününün şerefli saati de cum'a gününün saatleri içinde gezmektedir' demişlerdir. En uygunu da bu son hükümdür; çünkü bunun bir sırrı vardır. Ancak bu sırrı muamele ilminde zikretmek uygun değildir. (Onun için biz de zikretmiyoruz). Fakat Hz. Peygamber'in şu sözlerini tasdik etmek gerekir:

Yaşadığınız günlerde rabbinizin nefhaları (tecellileri) vardır. Dikkatli olunuz ve bu nefhalardan istifade etmeye bakınız.182

Cum'a günü de bu günler arasındadır. O halde kişi cum'a günü boyunca huzur-u kalbi sağlamak, zikre devam etmek ve dünya vesveselerinden uzaklaşmak suretiyle bu rahmeti beklemelidir. Umulur ki, bu tecellilerden birisine erebilir.

Ka'b'ul-Ahbar şöyle diyor: 'Cum'a gününün eşref saati o gü-nün en son saatidir. Bu saat tam güneşin batışına tesadüf etmektedir'.

Ebu Hüreyre, Ka'b'a "Ey Ka'b! Eşref saati nasıl olur da cum'anın son saati olabilir? Halbuki ben Hz. Peygamber'in 'O sa-atte namaz kılan kul isteğini elde eder' buyurduğunu duydum... Günün son saati ise, namaz vakti değildir" dedi. Ka'b da, "Hz. Peygamber 'Oturup namazı bekleyen, namazda sayılır' demedi mi?" karşılığını verdi Ebu Hüreyre 'evet' deyince. Ka'b İşte o bekleyiş namazdır' dedi. Bunun üzerine Ebu Hüreyre (r.a) sükût etti.183

Ka'b (r.a), bu saatin cum'a gününü hakkıyla değerlendirenlere rahmet olduğunu ve bu rahmetin de ancak amelin tamamlanmasından sonra gönderildiğine kâildir.

Kısacası, ikindi namazından güneşin batışına kadar olan vakit, imamın minbere çıkıp hutbe irâd ettiği vakitle birlikte şerefli saatlerdir. Bu saatlerde bolca dua etmek gerekir.

3. Cum'a gününde Rasûlullah'a çokça salât ve selâm getirmek müstehabdır; çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 'Allah Teâlâ cum'a gününde bana seksen defa salât ve selâm getiren kimsenin seksen senelik günâhını bağışlar'. Bunun üzerine kendisine 'Ey Allah'ın Rasûlü! Sana nasıl salât getirilir?' diye soruldu. Rasûlullah buna şöyle cevap verdi:

'Yâ rabb! Kulun, peygamberin, Rasûlün, mekteb ve medrese görmeyen nebiyyi zîşânın Hz. Muhammed'in üzerine rahmet deryâlarını akıt!' dediğin takdirde bir defa salavât-ı şerife getirmiş olursun. Dilersen "Ey Allahım! Muhammed'e ve onun âline öyle bir salât gönder ki, senin için rıza, Hz. Muhammed'in hakkı için edâ olsun. Muhammed'e Vesile' adlı dereceyi ihsân eyle! Onu kendisine va'dettiğin makâm-ı mahmûd'a. gönder. Haketmiş olduğu mükâfatı bizden taraf ona ihsân eyle. Bize vekâleten ona herhangi bir peygambere ümmetinin yerine verdiğin mükâfatın daha üstününü ver! Ey merhametlilerin en merhametlisi... Ona, onun kardeşleri olan bütün peygam-berlere ve sâlih kullarına rahmet deryâlarını coştur!" de ve bunu da yedi defa tekrar et!

Bu salavât-ı şerîfeyi her birinde yedi defa olmak üzere yedi cum'a okuyana, Hz. Peygamber'in şefaat edeceğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Daha fazla salavat getirmek isteyen, rivâyet edilen şu salavât-ı şerîfeyi okusun:

Ey Allahım! Salâvâtımın faziletini, artan bereketlerini, zekâtlarının şereflilerini, şefkatini, rahmetini ve tahiyyetini, Rasûllerin efendisi, hayra götürücü kumandan, iyiliğin kapısını açan kahraman, rahmet peygamberi ve ümmetin efendisi Hz, Muhammed'e tahsis et! Ey Allahım! Muhammed'i makâm-ı mahmûd' a gönder. Bu makamla onun zât-ı ulûhiyyetine yaklaşmasını sağla ve onun gözünü nûrlandır, geçmiş ve geleceklerin gıpta edebileceği bir şekilde nûrlandır! Ey Allahım! Muhammed'e fazl, fazilet, şeref, vesile ve yüce dereceler, yüksek ye şerefli mertebeler ihsân eyle. Ey Allahım! Muhammed'e istediğini ver. Onu umduğuna erdir ve. kendisini ilk şefaat eden ve şefaati herkesten daha çok kabul olunan kıl. Ey Allahım! Bizi onun cemaatiyle haşr ve şefaatıa mazhar eyle. Onun milleti üzerine öldür ve sünneti üzerine dirilt! Bizi onun kevser havzına ilet ve bu havzın suyundan, mahcup etmeksizin içir. Bizleri pişman olanlardan, şikayet edenlerden, dinini değiştirenlerden, fitne çıkaranlardan ve fitneye düşenlerden eyleme! Ey âlemlerin rabbi! Bu duamızı kabul eyle.184

Kısacası kişi bu konuda vârid olan hangi rivayeti (velev ki teşehhüdde okunan meşhur rivayet de olsa) okusa, salavât-ı şerife getirmiş sayılır. Salavât-ı şerife ile beraber istiğfar etmesi de uygundur. Çünkü bu mübarek günde istiğfar etmek de müstehaptır.

4. Kur'an okumalıdır: Mü'minin cum'a gününde Kur'an'ı çok okuması gerekir. Özellikle Kehf sûresini okumalıdır. Çünkü İbn Abbas ve Ebu Hüreyre'den (r.a) şöyle rivayet edilmektedir: Cum'a gecesinde veya gününde Kehf sûresini okuyan kimseye, bulunduğu yerden Mekke şehrine kadar olan mesafeyi aydınlatabilecek bir nûr ihsân edilir. O cum'adan gelecek cum'aya kadar olan (küçük) günâhları ve ayrıca da fazladan üç günlük günahları affolunur. Sabahlayıncaya kadar da yetmişbin melek kendisine rahmet ve af talebinde bulunur. Hastalıktan, urdan, zatülcenpten, alaca hastalığından, cüzzamdan ve deccâlin fitnesinden emin olur.

Mümkünse cum'a günü ve gecesinde Kur'an'ı bir defa hatmetmesi müstehabdır. Eğer geceleyin Kur'an okumuşsa kalanını sabah namazının iki rek'atında veya akşam namazının birinci ve ikinci rek'âtlarında ya da cum'a için verilen ezân ve kamet arasında tamamlamalıdır. Böyle yapmanın büyük bir fazileti vardır.

Abidler cum'a gününde İhlâs-ı şerifi bin defa okumayı müstehab görürlerdi. Denildiğine göre, on veya yirmi rek'atta bin İhlâs-ı şerif okumak, bir hatimden daha üstündür. Âbidler, cum'a gününde bin salavât-ı şerife getirirlerdi.

(Kitab'ın ilerdeki bölümlerinde de geleceği gibi) kişi meşhur altı tesbih duasını, cum'a gününde ve gecesinde okursa güzel bir zikir yapmış olur.

Cum'a günü ve gecesi hâriç, Hz. Peygamber'in hiçbir gün ve gecede muayyen sûreleri okuduğu rivayet edilmemektedir. Hz. Peygamber cum'a gecesinin akşam namazında Kâfirûn ve İhlas sûrelerini; aynı gecenin yatsı namazında ise Cum'a ve Münâfikûn sûrelerini okurdu.185

Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber Cum'a ve Münâfikûn sûrelerini cum'a namazında da okurdu. Cum'a gününün sabah namazında ise, Lokman ile İnsan sûrelerini okurdu.

5. Namaz kılmalıdır. Cum'a gününde, cum'a namazını kılmak maksadıyla da, camiye giren kimse, dört rek'at namaz kılmadan oturmamalıdır. Kıldığı bu dört rek'at namazın her rek'atında ellişer tane olmak üzere ikiyüz ihlâs okumalıdır; zira Hz. Peygamber'den şöyle nakledilmektedir: 'Bu dört rek'at namazı kılan kimse, cennetteki makamını görmedikçe ölmez'.186

'Kendisine cennetteki yeri gösterilmedikçe ölmez' şeklinde de rivayet edilmiştir. Mescide giren kimse, imam hutbede olsa bile iki rek'at mescid namazını mutlaka kılmalıdır. Ancak hutbe okunurken kıldığı takdirde hafif geçiştirmelidir; çünkü Hz. Peygamber böyle emir buyurmuştur.187

Garib bir hadîste Hz. Peygamber'in mescide girip de iki rek'at tahiyyet'ül-mescid kılan bir kimse namazını bitirinceye kadar hutbeye ara verdiği rivayet edilmektedir.138

Kûfeliler 'Camiye sonradan gelen kimse imam kendisi için hutbesini keserse, cami hediyesi tâbir edilen iki rek'at namazı kılmalı; aksi takdirde kılmamalıdır' demişlerdir. Cum'a gününde veya gecesinde dört rek'at namaz kılıp bu namazda En'am, Kehf, Tâha ve Yasin sûrelerini okumak müstehabdır. Bu sûreleri bilmeyenlerinse Yâsin, Lokman, Duhan ve Mülk sûrelerini okuması güzel olur. Cum'a gecesinde bu dört sûrenin okunmasını ihmal etmemelidir; çünkü bunların bu gecede okunmasında çok büyük fazilet olduğu rivayet edilmektedir. Kur'an okumayı iyi bilmeyen kimse hangi sûreleri biliyorsa onları okur ve bu da kendisi için hatim yerine geçer. İhlâs-ı şerîfi bol bol okumalıdır.

Cum'a günü tesbih namazı kılmak müstehabdır. Tesbih na-mazının keyfiyeti nafile namazlar bahsinde gelecektir. Hz. Peygamber, amcası Hz. Abbas'a 'Her cum'a tesbih namazı kıl!'189 diye tavsiyede bulunmuştur.

İbn Abbas (r.a) her cum'a zevâlden sonra tesbih namazı kılar ve bunun çok faziletli olduğunu söylerdi. En iyisi cum'a gününü zevâle kadar namaza, cum'a namazından ikindi namazına kadar ilim dinlemeye ve ikindiden akşam namazına kadar da tesbih ve istiğfara tahsis etmelidir.

6. Sadaka vermelidir. Bu günde sadaka vermek hassaten müstehabdır. Çünkü bu günde, (hutbe esnasında, dilencilik yapanlara verilenler hâriç) fakirlere verilen sadaka kat kat fazlasıyla kabul edilir.

İmam hutbe okurken, istemek suretiyle dilenmek mekruh olduğu gibi, böyle bir kimseye sadaka vermek de doğru değildir. Salih b. Ahmed (b. Hanbel)190 şöyle demiştir: 'Bir cum'a günü imam hutbedeyken, cemaattan birisi babama, yanında oturan ve sadaka isteyen bir fakire vermesi için para uzattı; fakat babam ondan bu parayı almadı'.

İbn Mes'ud (r.a) şöyle der: "Camide dilenen kimseye sadaka vermemek gerekir. Bir de, Kur'an okuduğunuz sırada birisi gelip sizden birşeyler dilenirse vermeyiniz'.

Âlimlerden bazıları, camilerde cemaatın omuzlarına basa basa sadaka toplamaya çalışanlara sadaka vermeyi mekruh görmüşlerdir. Ancak camiin bir yerinde ayakta durur veya oturur da, hiç kimseye eziyet vermeden sadaka isterse verilebilir.

Ka'b'ul-Ahbar şöyle demiştir: "Kim cum'a namazından döner-ken iki ayrı malından sadaka verir ve sonra da dönüp rükûunu, secdesini ve huşûunu tamamlamak sûretiyle iki rek'at namaz kılar; daha sonra da 'Ey Allahım! Senden Rahmân ve Rahîm, olan isminle ve kendisinden başka mâbud bulunmayan, Hayy ve Kayyûm olan, uykudan ve uyuklamadan münezzeh bulunan isminle istiyor ve rahmetine sığınıyorum' derse (Allah, onun bu meşrû isteğini kabul eder). Çünkü bu dua ile neyi istersen Allah ihsân eder".

Seleften bâzıları şöyle demiştir: Kişi cum'a günü bir fakire birşeyler yedirir, sonra erken saatlerde cum'a namazına gider, hiç kimseye eziyet vermez ve imam selâm verdikten sonra da şu duayı okursa, isteği kabul olunur:

Bismillâhirrahmânirrahim! el-Hayy, el-Kayyûm! Yâ rabb! Senden bana merhamet etmeni; beni affeylemeni ve ateşten âzâd etmeni istiyorum. Bundan sonra istediği duayı edebilir. Çünkü kabul olunmasına kesin gözüyle bakılır.

7. Haftanın günlerinden cum'ayı âhiret işlerine tahsis edip, o günde bütün dünyevî meşgalelerden uzak durmalı, bol bol tesbih, tehlil ve zikir yapmalıdır. Cum'a günü sefere çıkmamalıdır;

Çünkü Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Cum'a gecesi sefere çıkan kimseye iki meleği beddua ederler.191

Cum'a günü sabah olduktan sonra sefere çıkmak ise haramdır. Ancak çıkmadığı takdirde arkadaşlarından geri kalacaksa hüküm değişir.

Bazı âlimler, camilerde alış-veriş yapılmış olmaması için içmek veya dağıtmak amacıyla sakalardan su satın almayı kerih görmüşlerdir. Çünkü camide alış-veriş yapılması mekruhtur. Bazı âlimlere göre de, parayı caminin dışında verir; fakat suyu camide içer veya dağıtırsa bir beis yoktur.

Kısacası, cum'a günü tesbihlerini ve hayırlı işlerini artırmalıdır; çünkü Allah Teâlâ bir kulunu sevdiği takdirde onu faziletli vakitlerde faziletli ameller işlemeye muvaffak eder. Buğzettiği kulunu ise daha acı azaplara çarptırmak, gazabına daha şiddetle mâruz bırakmak ve vaktin bereketinden mahrum bırakmak için kötü amellerle uğraştırır. Çünkü bu kişi, vaktin hürmetini ayakları altına almaktadır... Cum'a günü, Dualar bahsinde zikredilecek duaların okunması da müstehabdır.

Allah, kulları arasından seçtiği kuluna rahmet deryalarını coştursun! Âmin!

177) Ebu Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce, (Amr b. Şuayb'dan) 178) Buhârî ve Müslim, (İbn Ömer'den) 182) Hakîm Tirmizî, Nevadir) Taberânî, Evsat, (Muhammed b. Mesleme'den); İbn Abdilberr, Temhid, (Enes'den) 183) Ebu Dâvud, ,Tirmizî ve İbn Hibban, (Ebu Hüreyre'den); İbn Mâce, (Abdullah b. Selâm'dan ) Irâkî bu münazaranın Ebu Hüreyre ile Ka'b arasında değil, Abdullah b. Selâm ile Ebu Hüreyre arasında cereyan ettiğini kaydetmektedir. 184) İbn Ebî Âs, (İbn Mes'ud'dan zayıf bir senedle ve fakat mevkûf olarak) 185) İbn Hibban ve Beyhakî, (Semure'den) 186) Hatib, (İbn Ömer'den) 187) Müslim, (Câbir'den) ve Buhârî 188) Dârekutnî, (Enes'den) 189) Ebu Dâvud, İbn Mâce ve İbn Huzeyme vc Hâkim, (İbn Abbas'tan) Ali el- Karî ve başka muhaddisler, bu konuda sahih bir hadîs olmadığını söylemişlerdir, 190) Ahmed b. Hanbel'in oğludur. 191) Dârekutnî, el-İfrad, (İbn Ömer'den garib olarak)