Fransız makamları 1990'lı yıllarda Hutu yönetimiyle yakın ilişkiler içerisinde olmasına rağmen uzun yıllar 800 binden fazla Tutsinin öldüğü 1994 Ruanda Soykırımı'nda sorumluluğu olmadığını savunuyor.
Ardından ülkede 100 gün süren katliamda 800 binden fazla Tutsi hayatını kaybetti.
AA muhabiri, Fransa'nın, Ruanda Soykırımı sırasındaki tutumunu ve ardından soykırımdaki sorumluluğuna dair tartışmaları derledi.
Fransa, soykırımı yapan Hutuların kurduğu hükümete uzun süre yakın olurken, Belçikalı araştırmacı Olivier Lanotte'a göre, soykırım başlamadan önce Fransa'nın desteğiyle 1990'lı yılların başında Ruanda ordusundaki asker sayısı 5 bin 500'den 35 bine yükseldi.
Soykırım sürecinde Fransa, 23 Haziran 1994'te ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu'nu başlattı.
Soykırımcılara silah ve mühimmat desteği sağlayan Fransa'nın, Hutu hükümetine, Fransız ordusunun kontrolü altında olan bölgeden kaçması için "diplomatik telgraf" ile emir verdiği ortaya çıktı.
Ruanda Soykırımı'nda suça bulaşan çok sayıda kişinin 1994'te Fransa'ya gelmesiyle ülke soykırım şüphelileri için bir tür "sığınak" haline geldi.
Özellikle dönemin sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın soykırım boyunca yaptıkları ve verdiği emirler, Ruanda'da işlenen suçlara katkı sağlamış olabileceği gerekçesiyle eleştiriliyor.
Dönemin Ruanda Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'yı defalarca Paris'te ağırlayan ve yakın dost olduğu bilinen Mitterrand, soykırım başlamadan evvel Fransız ordusu bünyesindeki istihbaratın Ruanda'da Tutsilerin öldürüldüğüne dair bilgi vermesine rağmen Ruanda makamlarıyla olan yakın ilişkiyi 1994'te de bozmadı.
- Mitterand, Fransa'nın soykırımda sorumluluğu olmadığını savundu
François Mitterand, aynı yıl bölgede soykırım yaşandığını kabul etse de Fransa'nın bölgede yaşananlarla ilgili hiçbir sorumluluğu olmadığı değerlendirmesinde bulundu.
Eski Fransa Cumhurbaşkanı ülkenin önde gelen gazetelerinden Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği röportajda ise "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil." ifadesini kullandı.
Fransız Parlamentosu bünyesinde Mitterand'a yakın olan Fransız Milletvekili Paul Quiles'in başkanlığında bir grup parlamenter, Ruanda hakkında bilgi toplamak ve soruşturma yürütmek için 1998'de görevlendirildi.
Quiles yürütülen parlamento soruşturmasıyla ilgili basına yaptığı açıklamada, Fransa'nın Ruanda'daki soykırıma hiçbir şekilde katkıda bulunmadığını savundu.
Ancak Quiles'in vardığı bu sonuç, Ruanda Soykırımı konusunda çalışan dernekleri tatmin etmedi.
Farklı dernekler ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) 2004'te bir araya gelerek Fransa'nın Ruanda Soykırımı'nda nasıl bir katkı sağladığını araştırmak için Sivil Araştırma Komisyonu kurdu.
Komisyon, bir yılın sonunda yaptığı basın toplantısında "Yüzümüze Çarpılan Dehşet. Fransız Devleti Ve Ruanda Soykırımı" başlığı altında Fransa'nın bu soykırımda üstlendiği role işaret eden yaklaşık 600 sayfalık bir rapor sundu.
2 Fransız avukat da 2005'te Fransa'nın başlattığı Turkuaz Operasyonu'ndan görev alan Fransız askerleri hakkında "soykırıma suç ortağı olduğu" gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Fransız makamları, Hutu yönetiminin Tutsilere karşı işlediği insanlığa karşı suçların ardından uzun yıllar bu soykırıma suç ortaklığı yapmadıklarını savundu.
- Sarkozy'ye göre, ülkesi 1994'te "bir çeşit körlük yaşadı"
Fransa'da Ruanda'da 1994'te işlenen suçlarla ilgili çok sayıda dava görülürken, eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ülkesi ve Ruanda arasındaki buzları eritmek için Ruanda'nın başkenti Kigali'ye 2010'da ziyaret gerçekleştirdi.
Sarkozy, bu ziyaret sırasında 1994'teki soykırım sırasında Fransa'nın "çok ciddi hatalı değerlendirmeler" yaptığını söyledi ve "bir çeşit körlük yaşadığını" vurguladı.
Böylelikle soykırımından 16 yıl sonra, Fransız makamları bu olayda üstlendikleri sorumluluğu kabul etme yönündeki ilk adımı atmış oldu.
- Fransız rapor, Fransa'nın soykırımdaki ağır sorumluluğunu ortaya koydu
İki ülke arasındaki ilişkileri farklı bir konuma taşıyan adım ise 2019'da ülkenin en genç Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan geldi. Macron, o yıl Ruanda Soykırımı'na ilişkin Fransız arşivleri üzerinde araştırma yapılması için tarihçi Vincent Duclert'in başkanlığını bir komisyon görevlendirdi.
Araştırma Komisyonunun oluşturduğu raporda, Fransa'nın soykırımda ağır sorumluluğunun bulunduğunu ancak suç ortağı olduğunu gösteren bir şey olmadığı belirtildi.
Raporda, Mitterrand'ın, soykırımda önemli rol oynadığı vurgulanırken, "Fransa, ırkçı katliamları teşvik eden rejime uzun zaman yatırım uyguladı. Fransa, soykırım hazırlığı konusunda kör davrandı." değerlendirmesine yer verildi.
Fransa'nın soykırım sırasında sorumlularla ilişkisini kesmekte geciktiği kaydedilen raporda, Paris'in Turkuaz Operasyonunu başlatmakta gecikmesi nedeniyle Tutsilerin çoğunluğunun yaşamını yitirmesine neden olduğu vurgulandı.
Öte yandan Macron, 27 Mayıs 2021'de Kigali'de Ruanda'da soykırım anıtında yaptığı konuşmada, "Sorumluluklarımızı tanımaya geldim." dedi.
Bu açıklamayla ülkesinin söz konusu soykırımdaki sorumluluğunu kabul eden Macron, dönemin Fransız hükümetinin soykırım uygulayan Ruanda yönetiminin fiilen yanında olduğunu belirtti.
Emmanuel Macron aynı konuşmada, Fransa'nın bu soykırımda suç ortağı olmadığını savundu.
- Paris, soykırımı durdurabilecekken "bunu yapacak iradeyi göstermemiş"
Öte yandan Fransız basını, Macron'un Ruanda Soykırımı'nın 30. yıldönümü vesilesiyle 7 Nisan'da sosyal medya platformlarında paylaşacağı videodaki konuşmasının içeriğini paylaştı.
Buna göre Macron, videoda, ülkesinin Batılı ve Afrikalı müttefikleriyle 1994 Ruanda Soykırımı'nı durdurabilecek güce sahip olduğunu ancak bunu yapacak iradeyi göstermediğini ifade etti.