İsrail'in 2006’dan bu yana hava, kara ve denizden abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi'nde 365 kilometrekare alanda 2 milyondan fazla insan yaşıyor.
Dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek bölgeleri arasında gösterilen Gazze'de 16 yıldır süren abluka, buradaki Filistinlilerin güvenlik ve ekonomi başta olmak üzere hayatını doğrudan olumsuz etkiliyor.
Birleşmiş Milletlerin (BM) eylülde hazırladığı rapora göre, Gazze nüfusunun yüzde 65'inden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve yüzde 60'tan fazlası işsiz.
Her yıl 26 Ekim’de kutlanan "Filistin Kadınlar Günü", İsrail işgali ve ablukasının mağduru kadınları gündeme alan ulusal bir sembol sayılırken, Gazze’nin güneyindeki Han Yunus kentinde, İsrail sınırındaki duvarın yanı başındaki arazilerinde tarım yapan Gazzeli kadın çiftçiler de bu mağduriyetleri yaşayan Filistinlilerden bazıları.
Genç yaşından itibaren işlediği toprağıyla 13 kişilik ailesini geçindirmeye çalışan 62 yaşındaki Fattum Kudeyh, Filistin Ulusal Kadınlar Günü dolayısıyla Gazzeli kadın çiftçi olarak yaşadıklarını, AA muhabirine anlattı.
Filistinli kadın, İsrail'in tarım alanlarını hedef aldığı sınır hattında, bitmek bilmeyen gergin güvenlik riskine aldırmadan toprağını sürmeye devam ediyor.
Sabahın erken saatlerinden itibaren işe koyulan Kudeyh, akşama kadar yetiştirdiği ürünlerle, Gazze Şeridi'nin maruz kaldığı yoksulluğa karşı ailesini geçindiriyor.
'Onlar yıkıyor, biz yeniden inşa ediyoruz'Tehlikelere rağmen sürdürdüğü bu çabasının tek amacının çocuklarını yetiştirmek olduğunu vurgulayan Gazzeli kadın çiftçi, “Çok eskiden dedem ve babamlarla çiftçilik yapardım. Evlendikten sonra da çiftçiliğe devam ettim, hala aynı işi yapıyorum. Her sabah yiyeceğimi içeceğimi alıp sabah 5 buçukta işe başlıyorum. Çocuklarımı yetiştirebilmek için uğraşıyorum. Hepsini üniversitede okuttum. Çiftçiliğe sahip çıksın ve geliştirsin diye bir kızımı da tarım mühendisliği okuttum.” diye konuştu.
Sınır hattında çiftçilik yapan Gazzeliler olarak İsrail tarafından hedef alındıklarına işaret eden Kudeyh, “(İsrail) İşgal güçleri, 2008 savaşında seralarımı yıktı. Zeytinliklerimiz vardı onları da yıktılar. Seralamızı yeniden kurmak için altınlarımı sattım. Onlar yıkıyor, biz yeniden inşa ediyoruz. Toprağımızda direniyoruz, ekim yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kudeyh, sınırın ortadan kalktığı ve İsrail ordusunun herhangi bir tacizi olmaksızın güvenlik ve barış içinde toprağında yaşamayı umduğunu kaydetti.
'Toprak demek kalp atışım demektir'Sınır hattında tarımla uğraşan Ümmü Nesim de zorlu yaşam koşullarına rağmen toprağını ekmeye ve ürünlerini toplamaya devam ediyor.
Bazen kendisine yardımcı olması için çocuklarının birini de yanına alan Filistinli kadın, neredeyse gününün tamamını toprağını işleyerek geçiriyor.
Toprağın “kendisini temsil ettiğini” ifade eden Ümmü Nesim, “Benim için toprak demek kalp atışım demektir. Filistin toprağı, hayatım ve mirasımdır. Gelir toprağımla ilgilenir, ekerim, biçerim, ona hayat veririm. Ağaçlarıma ihtimam gösteririm, ne ihtiyaçları var bakarım.” dedi.
Gazzeli kadın, çiftçi olarak günlük hayatını, şöyle özetledi:
“Orada işimi bitirince gelip burada kahvaltı yapıyorum. Ateşimi yakıyorum. Geleneksel yemeklerimizi hazırlıyorum. Çay, kahve, tebbule, şakşuka, yağda yumurta yapıyorum. Köy hayatı böyle ve bu hayatı gerçekten çok seviyorum.”
'Filistin mirasına sahip çıkıyor'Sınır hattındaki çiftçiler olarak İsrail’in ihlallerine maruz kalmalarına rağmen topraklarındaki haklarından vazgeçmemekte kararlı olduklarını dile getiren Ümmü Nesim, şöyle devam etti:
“Buradaki çiftçiler sınır hattı boyunda ekim yapıyor. Pazı, ıspanak, domates, zahter, ada çayı, gibi yemek için ihtiyacımız olan her şeyi ekiyoruz. İşgalciler (İsrail), ne kadar saldırsa da gaz sıksa da buradan çıkmıyoruz. Burada kalmaya devam edeceğiz.
Ben sınır hattındaki kadın bir çiftçi olarak, insanlardan, şahsi değil ama genel olarak buradaki kadın çiftçilere destek olmalarını istiyorum. Filistinli kadın çiftçiler köylerine sahip çıkıyor, Filistin mirasına sahip çıkıyor.”