Haber: İsmail Zelvi
Türkiye yeni dönemde sadece kendi vatandaşlarının değil dünya mazlumlarının da yükünü alacak. Filistin Gençlik ve Spor Kurulu Başkanı ve Futbol Federasyonu Başkanı Cibril er-Racup, Türkiye’de Erdoğan’ın demokratik yollarla yeniden iktidara gelmesiyle İslam coğrafyasında savaşların, açlığın, zulüm ve işkencelerin bitmesine yönelik büyük bir umut doğduğunu söyledi.
Türk halkanı 14 ve 28 Mayıs’ta dünyaya verdiği demokrasi dersi için tebrik eden er-Racup, başta Filistin direnişi ve esirler olmak üzere dünya mazlumlarının yükünün Türkiye’nin sırtında olduğunu vurguladı.
Türkiye’deki demokratik seçimleri kendilerine örnek aldıklarını belirten er-Racup, “Bu seçimlerde yeniden işbaşına gelen Erdoğan, Filistin’in de umudunu artırdı. Erdoğan’ın Filistin mirasına sahip çıkacağından şüphemiz yok. Erdoğan’ın seçilmesiyle Filistin’e ve mazlum Filistin halkına Türkiye’nin desteğinin devam edeceğine inanıyoruz. Bundan böyle Türkiye’nin ağırlığı mazlum coğrafyalarda daha çok hissedilecek. Erdoğan’dan Türkiye’de birlik ve beraberliği demokratik yollarla sağladığı gibi Filistinliler arasında bölünmüşlüğe son vermesi için girişimlerde bulunmasını istiyoruz. Birlik ve beraberlik kurabilmemiz için bizlere destek vermesini bekliyoruz” şeklinde konuştu.
İsrail zulümleri belgelendiHayatının büyük bölümünü hapishanelerde ve sürgünde geçiren Cibril er-Racub’un Nafha Hapishanesindeki direniş ve açlık grevini kona alan kitabı İslam İşbirliği Gençlik Forumu tarafından Türkçeye kazandırıldı. Kitabın tanıtım toplantısında gazetemize konuşan Er-Racup, 1967 yılından beri 1 milyondan fazla Filistinlinin sırf Filistinli oldukları gerekçesiyle İsrail cezaevlerine tıkıldığını söyledi. Racup iki kardeşinin toplam 56 yıl hapishanede kaldığını dile getirerek Cezaevlerinin Filistinlilerin hayatından bir parça haline getirildiğin dile getirdi.
İsrail’in cezaevlerine işgale direnenleri sindirmek için darağaçlarına alternatif olarak organize ettiğini belirten Racup, “Cezaevleri Filistin direnişinin kırılması için her türlü insanlık dışı işkencenin yapıldığı birer merkez haline getirildi. İnsanların horlanarak, işkence edilerek, öldürülerek hür yaşama idealleri ellerinden alınmak istendi. Bu kitapta Filistin davası için hayatlarından vazgeçen yiğitlerin hikayelerini yazdım” dedi.
Filistinli mahkumların açlık grevleriyle cezaevlerini direnişin adresi haline getirdiklerini vurgulayan Er-Racup, “Filistin davasına 15 yaşında iken özgürlük için savaşan kahramanlara yemek götürüp getirmeyle başladım. Daha sonra Fetih hareketine katıldım. İsrail cezaevlerini direniş iradesini kırmak, psikolojik ve fiili işkence ile Filistin davasına gönül verenleri sindirmek için kullandı. Esirlere yaptıkları işkence ile aileler ve toplumun direncini kırmak istediler” şeklinde konuştu.
‘Filistinin kahraman evlatları Adalet ve özgürlük için hayatları dahil herşeyi verebileceklerini, hatta günlerce süren açlığa razı olarak İsrail zulmüne meydan okuduklarını gösterdiler’ diyen Racup, “Hapishaneler Filistinliler için akademi oldu, inançları perçinledil Açlık grevleri, yaşam koşullarını iyileştirmenin yanı sıra Irkçı, Faşiştlere karşı koymak için yapıldı. Dünya’dan çok ses getirdi. BM, Filistin sorunuyla ilgilenmek zorunda kaldı” şekline konuştu.
Hapishanelerde denetim yokİsrail hapishanelerdeki koşulları denetleyecek hiçbir yapının bulunmadığını belirten Racup, “Hapishaneler İsrail terörünün son örneğidir. Fransa sömürgelerindeki uygulamaları örnek aldılar. 1980 açlık grevine 73 esir katıldı üçü öldürüldü. 61’i devam etti. Ağır işkencelerle 10 kişinin kafaları, kolları ve bacakları kırıldı. 33 gün devam eden açlık grevine diğer cezaevlerinden destek geldi. Konu uluslararası arenaya taşındı. Esirlerin grevi sonucunda kamuoyu harekete geçti. Grevi belgeleyen kitabımız dört kısımdan oluşuyor. Birinci kısımda esirlerin ve İsrail’in duruşu, İsrail’in insanı insanlığından utandıran, insanlığın yok edişi karşısında, insanlığını korumak isteyen Filistin esirlerin mücahedeleri. İkinci kısımda dini duruşu anlattım. 27 yaşında bir gençken katıldığın ve her anından gurur duyduğum olayları anlatırken duygusal değil objektif olmaya çalıştım. Üçüncü kısımda cezaevinde güç kullanarak bizi geri adım attırmak istemelerini, şehitleri, işkence mağdurlarını anlattım. Dördüncü kısımda İsrail’in işlediği suçları örtbas eden sahte komite raporuna cevap verdim” dedi.
Dünya kamu oyunun Filistinlilere yapılan zulümler konusunda sessiz kaldığını, bunun da ABD’nin BM’nin daimi üyesi olmasından kaynaklandığını belirten Racup, “Dünya Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesine bile yetirince ses çıkarmadı. Çıkan cılıs ses Ebu Akile’nin Hristiyan olmasından kaynaklı. Müslüman olsa idi hiç gülmezdi. Filistin’de her gün onlarca insanlık dramı yaşanıyor. Mazlumun ahı indirir şahı. Zalim İsrail’in de sonu yakındır” diye duygularını ifade etti.
Cezaevlerini, savaş, sabır, umut ve direnişin öğretildiği birer okul olarak tarif eden Racup, “Hepimiz hapishanede, hepimiz Filistinliyiz. Milli birlik olmadan geleceğimiz yoktur. Milli ortaklığı sağlayan davalar başarılı olur” şeklinde konuştu.
Direnişin belgeleri kitaplaştı15 yaşından itibaren El Fetih hareketinin içinde yer alan, 2000’li yıllarda da Yaser Arafat’ın ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapan Filistin Gençlik ve Spor Yüksek Kurulu (HCYS) Başkanı General Jibril Rajoub, 1980’li yıllarda Nafha Cezaevi’ndeki açlık grevi anılarını bir kitapta topladı. Rajoub, İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) tarafından Türkçe’ye çevrilen kitabın lansmanında İstanbul’da okuyucularıyla buluştu. El Halil yakınlarındaki Dura kasabasında doğan ve daha 15 yaşındayken kaçan Mısırlı subaylara yardım ettiği için cezaeviyle tanışan Jibril Rajoub, serbest kaldıktan sonra El Fetih saflarında mücadele etmeye başladı. 17 yaşında yeniden tutuklanarak ömür boyu hapse mahkum edilen Rajoub, Nafha Cezaevi’ndeki açlık grevlerinin öncüsü oldu.
1985'te üç İsrailli rehine karşılığında serbest bırakılan 1150 Arap mahkumdan biri olan Rajoub, sonrasında birçok kez tutuklandı. 2003 yılında Yaser Arafat tarafından ulusal güvenlik danışmanı olarak atanan Rajoub, bugün artık Filistin Gençlik ve Spor Yüksek Kurulu (HCYS) Başkanı ve Filistin Futbol Federasyonu Başkanı olarak görev yapıyor.
Jibril Rajoub, Nafha Cezaevi’ndeki açlık grevi direnişindeki anılarını bir kitapta topladı. ICYF tarafından Türkçe’ye çevrilen kitabın ön sözünde Rajoub, “Bu kitap hapishanemizin çatısındaki küçük, yüksek bir penceredir. Dünyanın her yerinde özgürlüğün havasını rahatlıkla soluyanların Filistin'in nefes alma ve yaşama biçimine bir an için de olsa bakmasını sağlayan benzersizliği ve baskı duygusuna uyum sağlama konusundaki inanılmaz yeteneğini ortaya koyan belgedir. Bu kitap aracılığıyla her okuyucuya iradenin mahkûmlara saldırısını, dar tecrit hücrelerin köşelerinde kendi şartlarını dayatmasını ve gözlerimizin önünde, ruhumuzda ve kalp kıvrımlarımızda büyüyen asil bir sakinliği anlatmak istedim. Sevgiyle size şunu söylemek istedim: Hepiniz gibi biz de bu hayatın aşığıyız ama bu toprağı canımızdan çok seviyoruz” demektedir.
Filistin sınav kağıdıICYF Başkanı Taha Ayhan, “Bugün Filistin meselesi ve Filistin’de yaşanan acı olaylar tüm insanlığın önünde bir sınav kağıdı olarak durmaktadır. Fakat ne yazık ki, Filistin işgalinin tarihi adaletsizlik ve yasadışılıklarla doluyken bu sınavın başarıyla verildiği söylenemez. İşgalci yerleşimciler bölgede yasa dışı yerleşim faaliyetlerinin başlamasından bu yana, Filistin topraklarında bütün dünyanın şahit olduğu şey, bir halkın en temel bireysel ve sosyal haklarının ve uluslararası hukukun sistematik bir şekilde ihlalidir. Bu yönüyle, Filistin meselesi artık sadece siyasi bir mücadele alanı değil, hukuki bir mücadeleye dönüşmelidir. Filistin’de yaşanan kederin, zulmün ve onurlu mücadelenin acı bir vesikası olan bu eser, yeryüzünde kıyameti yaşamış bir özgürlük savaşcısının halkının maruz kaldığı hukuksuzlukları dünyaya ve gelecek nesillere haykırdığı önemli bir kanıt, güncel bir çağrıdır.”