Fetullah Gülen'in 25 Aralık'tan haberi yok muydu?

Yeni Akit Gazetesi Yazarı Ali Karahasanoğlu'nun bu haftaki yazısında Gülen'in 25 Aralık dolayısıyla yaptıklarını yazdı.

Fehmi Koru, bir türlü kapağı atamadığı Hürriyet'e, röportaj vermiş.

Gülen'in hükümete yolladığı mektubun arka planını aktarmış.

17 Aralık sonrasında, henüz 25 Aralık operasyonu başlamamış iken.

Fehmi Koru, Pensilvanya'ya gidiyor.

Gülen ile görüşüp, ondan bir mektup alıp, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e getiriyor..

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da, mektuptan bilgisi olmasını istiyor..

Ama o mektup gelirken..

Mektupla çelişen bir gelişme yaşanıyor, 25 Aralık operasyonu başlatılıyor..

İşte bu süreci anlatan Fehmi Koru'nun röportajında, bana en ilginç gelen bölüm şu:

"25 Aralık'ta, ikinci girişim patlayınca en çok ben şaşırdım. Bunun üç-dört gün önce görüştüğüm kişinin talimatıyla olabileceğinden ciddi kuşku duydum, hala bu kuşkuyu taşıyorum. (..) 25 Aralık, sanki Fethullah Gülen'e rağmen, hatta belki barışa doğru giden bu süreci bitirmek için başlatılmış gibime geldi."

Koru'nun sunmaya çalıştığı tabloyu kendi ağzından aktarayım:

"Dershanelerin kapatılmasına yol açacak yasal girişim onu (Gülen'i) çok rahatsız ediyordu. Bu girişimin ortadan kaldırılması durumunda, siyasetin gördüğü bütün yanlışlıkların (17 Aralık operasyonunun) ortadan kaldırılmasını düşündüklerini ifade etmişti."

Buradan iki önemli sonuç çıkarabiliriz:

1) Gülen, yeri geldi başörtüsüne bile füruat diyebildi. İslam'ın kesin emirlerini taviz konusu edebildi. Ama dershanelerde tavize asla yanaşmadı.. Dershaneleri adeta kesin bir farz gibi gördü..

2) Gülen, dershaneler konusunda hükümetin yumuşak bir geri adım atması halinde, 17 Aralık'taki tüm iddialarından da vazgeçmeye hazırdı..

İkisi de, bir müslümana yakışmayan tavır..

Bir müslüman, Allah'ın emretmediği dershaneleri böylesine önemli bir konu gibi göremeyeceği gibi..

Eğer 17 Aralık'ta gerçekten iddia edildiği şekilde bir yolsuzluk var idiyse..

Bir müslüman.. Şu veya bu tavizle de, o yolsuzlukların peşini bırakma sözü veremez..

Öyle ise gerçek ne?

Gerçek şu:

Gülen grubu, dershaneleri, hammadde kaynağı gibi görüyordu.

Fabrikaları var...

Fabrikada kullanacakları hammadde ise, dershanelerden geliyor.

Fabrikayı işletmek için..

Dershaneler zorunlu..

Hem para kaynağı. Hem de orada işledikleri öğrenciler sayesinde, devlette söz sahibi oluyorlardı..

Vatandaşın gelirinin üçte biri dershanelere mi akıyormuş?

Hiç önemli değil..

Dar gelirliler bile, bu adaletsiz sistemde, dershanelerin oyuncağı mı oluyormuş..

Hiç sorun değil..

Başarılı, ancak fakir çocukların hak ettikleri fakültelerde okumaları, bu girdapta hayal olarak mı kalıyormuş.

Onlar için dert değil.

Gülen'in fabrikasına, hammadde lazım.

O da dershanelerden geliyor.

Dolayısı ile, asla ve kata, dershaneler kapatılamaz.

Ama gördük işte..

Gülen grubu...

Dershaneleri kapattırmamak için çıktığı yolda..

Altın madeni şirketlerini, matbaalarını, televizyonlarını, gazetelerini, okullarını, üniversitelerini, kitap dağıtım şirketlerini, teknoloji şirketlerini, kargo şirketlerini ve burada sıralayamayacağım kadar yüzlerce şirketini kaybetti..

Hala gerçeği göremiyorlar. Hala "Yanlış yaptık" diyemiyorlar..

Devamı için tıklayınız!