FETÖ’cülere geçit vermeyen kahramanların mücadelesi unutulmayacak

FETÖ’nün darbe girişiminde vatan için şehit düşen evlatları için 4 yıldır gözyaşı döken aileler, “Bizim derdimiz vatan ve bayrak. Onlar şehitlik makamındalar. Bu vatanı hainlere bırakmadılar” dedi.

Ezgi ÇELİK-ANKARA

FETÖ’nün kanlı darbe girişiminin üzerinden 4 yıl geçti. 15 Temmuz 2016’da TSK içerisindeki uyuyan hücrelerini uyandıran hain şebeke, demokrasiyi ayaklar altına almak için düğmeye bastı. Kendilerinden o kadar emin olan FETÖ’cülerin hesap etmedikleri tek şey ‘milli irade’ oldu. Başkan Erdoğan’ın ‘Kimse mille iradenin karşısında duramaz’ sözlerinden sonra halkı sokağa çağırması FETÖ’nün planlarını yerle bir etti. Ellerine bayrakları alarak tankların, kurşunların üzerine hiç düşünmeden yürüyen vatandaşlar, kurulan oyunları bozdu. Meclis’i bombalayan, tankla seyir halindeki araçları ezen, hedef gözetmeksizin sivillere ateş açan üniformalı alçaklar, 15 Temmuz’da 251 vatandaşı şehit etti, 3 bine yakın kişiyi de gazi.

Kansız FETÖ’nün kanlı kalkışması

Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ mensubu ve bu örgütü destekleyen 8 binin üzerinde askeri personel, 35 uçak, 3 gemi, 37 helikopter, 74'ü tank 246 zırhlı araç ve 4 bine yakın hafif silahın kullanıldığı darbe girişimi, Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak düştü. Girişimin yönetim merkezi Akıncı Üssü'nün de bulunduğu başkentte, İstanbul’da ve yurt genelinde 15 Temmuz 2016'da kara bir gece yaşandı.

‘Oğlumla helalleşemedim’

Darbe girişimini televizyon ekranlarından öğrenen 17 yaşındaki Rüstem Resul Perçin, Başkan Erdoğan’ın sokağa çıkma çağrısını beklemeden Beştepe’ye koştu. Darbeci hainlerin kurşunlarının hedef olan Resul Rüstem Perçin, o gecenin en genç şehitlerinden biri olarak tarihe kazındı. Şehidin babası Necmi Perçin, ailesinin ilk göz ağrısı olan Rüstem Resul Perçin’i ve 15 Temmuz gecesi yaşananları Milat’a anlattı.

Oğlu Rüstem’in 5 çocuğundan en büyüğü olduğunu dile getiren baba Perçin, o gece evladına son kez sarılamamanın acısını yaşıyor. Hasta olduğu için Rüstem’le konuşamadığını kaydeden Perçin, “Annesiyle konuşmuş. Annesi ‘nereye gidiyorsun?’ diye sorduğunda ‘şimdi çıkmazsam bir daha çıkamayız’ diye yanıt vermiş. Ama benimle hiç konuşamadı. En büyük pişmanlığım ve hüzünlendiğim noktalardan biri bu zaten. Son kez sesini duyamadım. Oğlumla vedalaşamadım. Helalleşemedim bile, birbirimize bir ‘Hakkını helal et’ diyemedik” ifadelerini kullandı.

Şehit olmak istiyordu

Oğlunun sürekli şehit olmak istediğini aktaran baba Perçin, “Ben oğlum okusun istedim hep. Resul, hep ‘Askere gideceğim ve orada şehit olacağım’ derdi. İstediği gibi doğuda şehit olmadı ama Ankara’da şehit olmak nasip oldu. Artık oğlum için üzülmüyorum. Kendim için üzülüyorum. Onlar, şehitlik makamındalar. Biz ne yapacağız? Gerçekten özlemi ciğerimizi yakıyor. Onu çok özlüyoruz. Ama yapacak bir şey yok. İnna Lillâhi ve İnna İleyhi Raciun. Şüphesiz biz Allah’tan geldik ve ona döneceğiz. Onlar güzel bir şekilde döndüler” diye konuştu.

“Bizim derdimiz vatan ve bayrak” diyen baba Perçin, 15 Temmuz gecesine hala inanmayanlara tepki göstererek, şöyle konuştu: “O geceye ‘tiyatro’ diyenler, keşke kafalarını çıkarıp dışarıya bir baksaydı. Eğer hastane önlerine veya sokağa çıkıp bir baksalardı, ortalığın şehitlerimizin ve gazilerimizin kanıyla yıkanmış olduğunu görürlerdi. Bunların ya gözleri kör ya da görmek istemiyorlar. Görmek istemeyenlere biz bir şey anlatamayız. Ben çocuğumu iyi bilirim. Çocuğumun tek derdi vatandı. Bu vatanı hainlere bırakmadı. Biz bu acıyı yaşadık. Rabbim kimseye yaşatmasın. Bizim yaşadığımız acıya ‘tiyatro’ diyenleri ve gülenleri Allah’a havale ediyorum” dedi.

Bu acıyı kimse yaşamasın

“Allah devletimizi ve milletimizi ilelebet payidar kılsın” diyen baba Perçin, “İsteyen istediğini söylesin. Bizim derdimiz vatan kardeşim. Başka bir derdimiz yok! Herkes gibi bir yaşantımız var. Bizde bir insan evladıyız. Bizi Allah bilsin, kul bilmesin ne yapalım. Bizler başkalarının acısına zil çalıp oynayacak insanlar değiliz” açıklamalarında bulundu.