Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Hava Harp Okulunda görevli subayların da aralarında bulunduğu 32'si tutuklu 43 sanığın yargılandığı davada bazı tanıklar dinlenildi.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu'nda yapılan 10. duruşmada dinlenilen tanık eski Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, sabah saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk Havalimanı'ndan ayrılmasının ardından Hava Harp Okulu'na bağlı ikmal deposundan çift kabinli aracın çıktığını gördüğünü söyledi.
Aracın içinde silahlı askerler olduğunu belirten Kadıoğlu, "Ben o saatte ne işi var diye araca baktım. Çünkü darbe girişimi engellenmişti. Biz araçlardan aşağı indik. Sonra o araç tekrar içeri girdi. Herkesin elinde silah vardı. Bize yöneltilen silahlar da vardı. Benim tek düşündüğüm sabah 06.00'da bunlar nereye gidiyordu?" diye konuştu.
Eski albaydan "gerekirse sıkacağız" konuşması 15 Temmuz'da nöbetçi astsubay olduğunu anlatan tanık Emrah Yurtbaş da başka davada tutuklu sanık olan Albay Yusuf Özdemir'in askerlerin VIP bölümünde toplanmalarını emrettiğini söyledi.
Bu bölgeye giderken telefonuna baktığını, birşeylerin yanlış olduğunu fark ettiğini aktaran Yurtbaş, "Akabinde bir helikopter indi, o bölgeye. Helikopterden inenler, helikoptere ateş açıldığını söylüyordu. Helikopterin incelemesini falan yaptılar. Bu esnada bizim askerlerimizi, uçak bakım hangarlarının olduğu bölgeye çektik. Hiçbir olaya karışmadan burada beklemelerini söyledik. Albay Yusuf Özdemir 'Silahlı kuvvetler yönetime el koydu. Gereken ne ise yapacağız, gerekirse sıkacağız' tarzında konuşmaları erlere yaptı." ifadelerini kullandı.
Kendisinin istihkam bölümüne gönderildiğini, Özdemir'in askerleri bir otobüse bindirdiğini gördüğünü belirten Yurtbaş, şöyle devam etti:
"O otobüs, Atatürk Havalimanı içerisine doğru gitti. Tabur komutanının postasını gördüm ve istihkam askerlerinin hepsini toplamasını istedim. O da toplayabildiğini topladı. Ben de o askerleri alıp istikam koğuş bölgesine gittim. Askerlerin silahlarını aldım ve silahlığa kilitledim. Koğuşların içerisine soktum. Albay Zafer Mercan, Binbaşı İsa Öztürk ve Eniz Fidan (tutuklu sanıklar) ile iki tane daha ismini bilmediğim, kişiler silahları almaya çalıştılar."
"Silahlığı yağmaladılar" Sanık Mercan'ın "Ben emir veriyorum, silahları ver." dediğini, kendisinin "Siz bana emir veremezsiniz, amirim değilsiniz." şeklinde yanıt verdiğini söyleyen Yurtbaş, "Bunun üzerine Mercan, nöbetçi amir aradı. O da bana silahları vermemi söyledi. Ben hiçbir cevap vermeden telefonu kapattım. Akabinde bu saydığım kişiler, beni ittirmeye başladı ve silahlığı yağmalamaya başladılar. İsa Öztürk bana 'Sen vatan hainisin, korkaksın. Asker olsan bizimle gelirdin.' ifadelerini kullandı. Ben de vatanımı sevdiğim için burada kalacağımı, kendilerinin hata yaptığını söyledim." şeklinde beyanda bulundu.
16 Temmuz'da nöbetçi astsubay olduğunu anlatan tanık Astsubay Süleyman Soyar ise "Nöbet devir teslim işlemi yaparken, normal defter harici bir kağıda yazılmış bir tutanak gördüm. Bu tutanakta gece 2 helikopterin birliğe indiğini, Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin geldiğini, bu timlerden bir tanesinin Hava Harp Okulu Komutanını derdest edip götürdükleri yazıyordu. Ben gece gazinoda beklerken, ellerinde plastik kelepçeler olduğunu görmüştüm." dedi.
Soyar, nöbeti devraldıktan sonra karargahta gözüne çarpan ilk şeyin kameralarda görüntü olmaması olduğunu anlatarak, "Karargahtaki kameralar yerinden sökülmüştü. Kameraların kablo kısımlarını Burhan Torlak astsubayımız ve bir askerin söktüğünü gördüm. Kameraları MAK timlerinin aldığını söylediler. Bunlar da kalanları topladıklarını söylediler." diye konuştu.
Dava kapsamında dinlenilen bazı tanıklar da olaya ilişkin bildiklerini anlattı.
Duruşma, tanıkların dinlenilmesine devam edilmek üzere ertelendi.