FETÖ operasyonu millete operasyona mı dönüşüyor?

Doç. Dr. Mehmet Emin ULUDAĞ

Türkiye'de kaynağını Kemalizm'den alan Kameralizm (aydın despotizmi) 15 Temmuz darbesinden sonra şekil değiştirerek yeni bir erk alanı oluşturmuş gibi görünüyor. Kendi varlığının devamını her zamanki gibi yine kendinden olmayanların yok edilmesi üzerine bina ederek. Bunu da jakoben laiklik somutlamasıyla gerçekleştirmek ister. Taşradan (dışarıdan/Anadolu'dan) merkeze gelen ve iktidarı meşru yollarla ele geçiren halkı farklı etiketlemelerle saf dışı etme gücünü bir kez daha elde etmiş gibi görünmektedir bu çağdaş Kameralistler. Ayrıca hem ulusal basında hem de yerel basında derin düşünmeyen, eylem ve söylemlerinin hangi sonuçları doğuracağını akl edemeyen güç kümelenmeleri eliyle bunu yapmaya çalışmaktadırlar. Böylece bir taraftan FETÖ aracılığıyla oluşturmak istedikleri algı operasyonunu başarılı kılmakta diğer taraftan da genelde ümmet birliğini özelde de Türkiye halklarının beraberliğini ayrıştırarak DP'den başlayıp AK Parti'de zirveleşen yükselişi durdurmak istemektedirler. Bu durumun en fark edilemez kırılma noktası ise 15 Temmuz'dan sonra sistematik duyarsızlaştırma psikolojik aktivitesiyle Türkiye muhafazakarları, dindarları ve hakkın yanında olan tüm kesimlerini adım adım FETÖ ile özdeşleştirmek ve bu kesimleri ülkenin her kurum ve kuruluşundan uzaklaştırarak AK Parti'yi yalnız bırakma operasyonunda odaklanır. Maalesef bir nebze de olsa başarılı olunmuş bir durum var ortada. Sahada yapılamayanlar masada ve ekranlarda yapılmaya ve başarı elde edilmeye çalışılmaktadır. Çünkü kent soylu ve jakoben kameralistler tarafından;

Hakkın ve halkın iktidarı kabul edilmek istenmez.

Hakla batıl mücadelesi arasındaki sınırın netleşmesi kabul görmez.

Özne ile nesnenin mücadelesinde öncelenenlerin ötekileştirilmesi arzulanır.

Tek haklının her zaman Hakk olduğu kabul edilmez. Çünkü bunların yaşam şansı kaos durumlarıdır.

Emniyet ve asayişin sağladığı huzur yerine anarşizm tercih edilir.

Merkezin iktidarını kaybetmesi ve taşranın merkeze yerleşmesi mutsuzluk olarak algılanır.

Müsavatsız adalet adalet değildir. Eşitlikçi adaletin bütün topluma uygulanması cumhuriyet elden gidiyor olarak görülür.

Ülkenin bütün imkanlarının bütün halkların istifadesine sunulması yapılan en ters işler olarak görülür.

Köklerin sağlamlaşarak dallarının etrafa hayat vermesi, geçmişimizle yüzleşilmesi ve güzellikleriyle barışıp yeni bir gelecek oluşturulması bir safsata olarak sunulur.

Araçların amaç olmadığı bir sistemsel dogmatikliğin anlaşılması hatta üst kimliğin ve üst dilin 100 yıldır dayatılanın olmadığının açığa çıkması bir delilik olarak haykırılır.

Bu nedenle FETÖ operasyonu;

1960, 1971, 1980, 1997, 2007 ve 2016'de darbe yapanların tümü tarafından...

Darbelerin gölgesinde tüneyen ve güç devşiren sünepelerin tümü tarafından...

Darbelere kös kös bakan, darbe zamanlarında gölgelere sığınan ve darbe bittikten sonra da etrafta aslan görünümlü olarak dolaşanlar tarafından...

Hayatındaki tek gerçeklik kaleminden akan zehirler ve iftiralar olan darbe sevici kalemşorlar tarafından...

Dinde hassas muvazene-i akliyede kıt inanç tüccarları tarafından...

Cesedi ruhuna, nefsi kalbine, midesi aklına hakim olan ve dünyevileşme olgusunu tek kutsalı kabul eden ve dünya için her şeyini feda eden seküler köleler tarafından...

Medeniyet ve çağdaşlık adı altında medeniyetin bozuk kısmının devamını arzu eden ve varlığının tek sebebini orada gören şöhret avcıları tarafından...

Hürriyet perdesi altında yürüyen mutlak bir istibdatla bugüne kadar gelen ve yarınlarını da bu istibdatla devam ettirmek isteyenler tarafından...

Laiklik maskesi altında dine ve dindarlara karşı tatbik edilen her türlü baskı ve zulümlerin devamını isteyenler tarafından...

Bütün muhalefetini bireysel ve toplumsal hakaret üzerine kuran ve üretmek yerine hakaret etmek isteyenler tarafından...

Mazlum ve mağdur perdesi altına saklanan zalimler, güç devşirmek isteyen ekran soytarıları ve vitrin bibloları tarafından...

Yönetici koltuğunda oturan ve geçmiş şahsi hesaplarını milletin gelecek mücadelelerinin önüne geçiren şarlatan yöneticiler tarafından...

Adalet terazisinin tarihinde olmadığı kadar adaletle uygulanmasının ihtiyaç olduğu bu dönemde terazinin kefelerinin muvazenesini bozan basiretsiz adalet uygulayıcıları tarafından...

Emniyetin ve asayişin solmaz ve sarsılmaz bekçileri olan ancak itibar suikastını bir fırsat bilerek masumların ve mazlumların da itibarını hakileyeksan eden emniyet memurları tarafından...

Milleti köleleştirerek sermaye devşiren ve bu sermaye ile yine milletin köleliğinin devamını isteyen para baronları tarafından...

Toplumun önünü açacak, bürokrasideki tıkanıklığı giderecek ve felaketlerde cemiyete sekinet verecek, çözüm odaklı olan iktidar paydaşlarının içinde kendi şahsi ikbalini önceleyen ve siyaseti bir iktidar payelenmesi olarak gören problem odaklı hudainabit iktidarsız muktedirler tarafından ...

Millete ve meşru hükümetlere dönük pragmatist kin ve nefretlerini kiralık kalemler tarafından sürekli dillendiren doymak bilmez maymun iştahlı gazete patronları tarafından AK Parti'ye yani MİLLETE operasyona dönüşüyor.

Ne yazık ki 16 Nisan referandumu bu durumu ispatladı. Umarız yeni yıkımlar yaşanmaz ve kazanımlar kaybedilmez. Bunun için de Kaderin adaletine evet lakin beşerin zulmüne hayır. İnşallah adaletin kalemi zalim için kılıç iken mazlum için de kurtuluş reçetesi olur.