FETÖ ile mücadelede son durum

Gazeteci yazar Fazıl Duygun, FETÖ'nün İslamî camiada kumpas kurduğu  önde gelen cemaatlerden biri olan Taşhiye grubundan ve Akit gazetesinin atası sayılan  Vakit ve Anadolu'da Vakit gazeteleri yazarlarından olan, gazeteci-yazar Mustafa Kaplan ile konuştu.  Mustafa Kaplan, FETÖ ile olan mücadeledeki eksiklikleri anlattı,  FETÖ benzeri diğer  örgütlenmelere dikkat çekti.

FETÖ ile mücadelenizde Son durum nedir?

Bizim Fetö mücadelemiz, PDY’nin genelde dindar gruplar, özelde ise Nurcular içindeki kripto hücreleriyle devâm etmektedir. Bilhassa Nurcular arasında faaliyet gösteren, Fetö’nün MİT ve Emniyet mahrem imamlığını yapan Kemalettin Özdemir liderliğindeki KÖZ’ün devlet içinden destek gören ekipleri, bizden 2010’un intikamını almak için saldırmaktadır. Şu ânda bizim üzerinde durduğumuz folluklar, Fetöye devâmlı eleman ve lojistik destek sağlayan Paralel Nurculuk Yapılanmasıdır. Biz de ilmî mücadelemize hız kesmeden devam etmekteyiz. Devletin Fetö mücadelesi ise, PDY’nin uyuyan hücreleri tarafından tamamen sulandırılmıştır.

Nurcu Gruplar söz konusu olunca, FETÖ ile mücadele de hatalı bir yol mu izleniyor?

Direkt, Gülen grubuyla temâsı tesbît edilenlerin alt tabakası, sayın Erdoğan'ın da ta'bîriyle ‘diyânet’ yemine takılanlardır. Fetöyle mücâdelenin sâdece bu kesime yönelikmiş gibi yapılması da, böyle algılandırılmak istenmesi de yanlış politikalardır. Diyânet tabakası ile devlet niye uğraşıyor? Onlardan bin kere daha tehlikeli olanı, en yakın adamlarını Fetöye veren, devâmlı o örgütü canlı tutan yapılar, sâdece “Fetö karşıtı” maskesi takarak faaliyetlerine hâlâ devam etmektedirler. Yeni bir 15 Temmuz ihâneti yaşamamak için herkesin uyanık olması gerekmektedir.

FETÖ nedir?

Herkes biliyor ki, yaşadığımız dünyânın bütünü, görünmeyen bir el tarafından kontrol ediliyor. Bütün sosyal organizmalar o “gizli el”in kontrolü altındadır. Hiçbir oluşum bunun dışında kalamamaktadır. Adına ister “üst akıl” deyin, ister “İllimünati” deyin, hangi adı verirseniz verin; Bedîuzzamân’ın “zındîka komitesi” dediği görünmeyen bir organizasyonun, beynelmilel kuruluşlardan devletlere, hattâ 3-5 kişilik gruplara kadar sızıp kontrol edici konuma geldiği bugün gizlenemez bir gerçektir.

Bütün dünyâyı kontrol altında tutan bu gizli örgütü minimize edip özelde “Fetö” olarak düşünürsek, ülkemizde her sosyal oluşumun içinde bu ekibin elemanlarının bulunması kaçınılmazdır ve bu gerçektir. Ecnebî dış örgütlerin planladığı en az 60 senelik bir ihânet hareketi, Fetö ismiyle aynîleşmiştir. Devletimizin sonunda uyanarak tavır aldığı bu maşa örgüt sâdece Fetö'den ibâret değildir, her grubun içine yumurtaları yerleştirilmiştir.

FETÖ Taşhiye cemaatini ne zaman ve niçin hedef almıştır?

2010 Tahşiye Kumpası ile bizim gündem yapılmamız, konu olarak içinde yer aldığımız “Nurculuk” cereyanı dâiresinde, bu Fetö ile ilmen mücâdele eden tek grup olduğumuz içindir. Gruptaki biz gazeteci ekibi, Yeni Asya bünyesinde çalıştığımız yıllardan beri Fetullah Gülen hareketine soğuk ve mesâfeli bakıyorduk. 1993’te ders halkasına dâhil olduğumuz Molla Muhammed ve arkadaşları da Gülen hareketine soğuk bakıyordu.

Molla Muhammed Hoca neden FETÖ’ye karşıydı?

Din alimi olan Molla Muhammed, dinin emir ve yasaklarının da, Risale-i Nur prensiplerinin de Gülen tarafından çiğnendiğini delilleriyle ortaya koyuyordu. Biz de her yerde bunları anlatıyorduk. 1993’te yazmaya başladığım Beklenen Vakit (Vakit, Akit) gazetesindeki yazılarımda hep bu konuları işliyordum. 2003’te BMB (Tahşiye) Yayınevini kurduktan sonra çıkardığımız kitablar ise, tamamen Gülen hareketinin yanlışlarına karşı panzehirler idi.

Gülen hareketinin yaydığı dinî, siyâsî yanlışların dindeki doğrularını delilleriyle ortaya koyuyorduk. “Dinlerarası diyalog, tesettür, zekat, kurban, cihâd, Muhammedün Rasûlullahsız din, faize ve diğer haramlara fetva vermek, vb” temel mes’elelerde nasıl din çizgisinden çıktıklarını isbât ediyorduk. Yurt içinde ve dışında bütün derslerimiz bu minvalde gidiyordu. Fetullahçı gençlerle karşılaşınca, getirdiğimiz deliller karşısında doğruyu görenlerin sayısı çoğalıyordu. Hâlen birlikte olduğumuz birçok arkadaşımız o gruptan kopup bize gelenlerdir.

Çıkardığımız kitâblar, yaptığımız dersler ve sohbetler, iknâ olan elemanlarının Kur’ân çizgisine gelerek o yapıyı terk etmeleri, operasyon öncesindeki gazete yazılarım; rahatsız olan bütün paralel yapıların birleşerek bize hücûm etmelerini netice verdi. Operasyon öncesinde dönemin Cumhurbaşkanı ve İsrail konsolosluğunun devreye girmesiyle Akit gazetesindeki yazılarıma son verildi. Tahşiye Kumpas operasyonunun önünde ise, Paralel Devlet Yapılanması kurmuş olan Fetö vardı.. Ellerindeki devlet imkânlarıyla bize kumpas kurdular. Fetö ile mücâdelemiz, “Tahşiye Kumpası” da’vası ile taçlandı, mahkeme safahatı bunun delilidir.

Türkiye’de FETÖvari başka oluşumlar var mı?

Fetö ismiyle açığa çıkan “paralel yapı” gerçeği, toplumun bütün katmanlarında yaşanan bir olgudur. Objektif baktığımızda, Türkiye'de bu yapılanmayı kuran üst akıl ya da NATO Gladio sistemi, sadece Nurculuğun içinden bir grubu çıkartarak Fetö adlı bir yapıyı oluşturmamıştır. Küresel sisteme entegre “paralel devlet, paralel din, paralel tarikat, paralel Nurculuk, paralel Alevilik, paralel masonluk, paralel liberalizm, paralel Kürtçülük, paralel Türkçülük, paralel solculuk, paralel Atatürkçülük, paralel İsmail Ağa, paralel Menzil ve hatta paralel Tahşiye,” şeklinde sıralayabileceğimiz tüm yapıların içinde paralel bir yapı oluşturmuştur. Bu ma’nâda, Türkiye'deki dinî ve gayr-ı dinî yapıların hepsinde paralel yapılanmadan söz etmek mümkündür. Bu da devletin varlığı ve bekası için son derece tehlikeli bir durumu gözler önüne seriyor.