Fetih suresinin nüzul sebebi...

Surelerin muhtevasını daha iyi anlayabilmek adına meallerinin yanında  tefsirlerine de bakılması öneriliyor. Tefsirleri ile beraber de surenin hangi olay üzerine indiğini bilmek de önemli. Peki Fetih suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Fetih suresi neden indirilmiştir? Fetih suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Fetih suresinin nüzul sebebi...

Surelerin muhtevasını daha iyi anlayabilmek adına meallerinin yanında tefsirlerine de bakılması öneriliyor. Tefsirleri ile beraber de surenin hangi olay üzerine indiğini bilmek de önemli. Peki Fetih suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Fetih suresi neden indirilmiştir? Fetih suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Fetih suresinin nüzul sebebi...

FETİH SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?

Hicretin altıncı yılında Resûlüllah (A.S.) Efendimiz umre yapmak üzere Mekke’ye gitmeyi kararlaştırdı. İslâmiyeti din olarak seçen çevre kabile­lere haber salındı ve yaklaşık 1400 kişilik iman ve irfan kafilesiyle yola çı­kıldı. Ne var ki, İslâm düşmanı müşrikler, Hz. Peygamber’in (A.S.) Mekke’ye girmesine imkân vermediler. O yüzden hayli tartışma ve görüşmeler oldu. Savaş niyetiyle çıkmayan Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, bütün tahriklere rağ­men nahoş bir olayın çıkmamasına çok özen gösterdi. Ashab-ı Kirâm’ın gerginleşen sinirlerini devamlı yatıştırmaya çalıştı. Sonra Hudeybiye mev­kiinde Mekkeli müşriklerle, birtakım ağır şartlar ileri sürmelerine rağmen anlaşmaya varıldı ve Resûlüllah (A.S.) Efendimiz mü’minlerle birlikte Me­dine’ye geri döndüler.

İbn Mes’ûd (R.A.) diyor ki :

Hudeybiye’den Medine’ye hareket ettikten sonra Resûlüllah’ın ya­nında bulunuyordum. Yolumuza devam ederken vahiy indiğini Resûlüllah’in (A.S.) o andaki değişen durumundan anladım. Vahiy hali geçince Resûlüllah’ın (A.S.) yüzünde sevinç pırıltısı görülüyordu. Böylece O, bize «İnnâ Fetahnâ» Sûresi’nin indiğini bildirdi.

Diğer bir rivayette ise, şöyle belirtilmektedir :

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz’in yaptığı seferlerinden birinde idi, ya­nında Ömer b. Hattâb (R.A.) da bulunuyordu. Gece yol yürüdüğümüz bir sırada Ömer (R.A.), Hz. Peygamber’e (A.S.) bir şey sordu. Peygamber (A.S.) cevap vermedi. Ömer (R.A.) aynı şeyi ikinci ve üçüncü defa sorduysa da

-Cenâb-ı Peygamber (A.S.) yine susup cevap vermeyince, Ömer (R.A.) ken­di kendine : «Anan seni yitirsin ya Ömer! Üç defa tekrar tekrar sordun ama Peygamber (A.S.) cevap vermedi» diyerek mırıldandı. Sonra da olayı şöyle anlattı: «Bunun üzerine devemi sürüp insanların önüne geçtim. Hakkımda bir âyet inmesinden endişe ediyordum. Nitekim çok geçmeden Resûlüllah (A.S.) beni çağırdı. Ben, herhalde hakkımda birşeyler indi, diyerek büsbü­tün korktum. Peygamber’e (A.S.) vardığımda selâm verdim. O, bana tatlı bir sesle : «Ya Ömer! Bu gece bana bir sûre indi ki, o, bana, üzerine gü­neş doğan her şeyden sevimlidir» buyurdu ve «İnnâ Fetahnâ» sûresini okudu.»

Böylece hem Hudeybiye anlaşmasının gerçekte bir fetih olduğu, hem de ileride bu fethe birçok fetihlerin ekleneceği kesinlik arzetti.

Nitekim Hz. Enes (R.A.), «Bu fetihten maksat, Hudeybiye’dir» derken, Câbir (R.A.) de şöyle demiştir: «Biz gerçekten Mekke fethini, Hudeybiye gününden itibaren düşünüp hesapladık», yani Hudeybiye olayı, Mekke’nin fethine açılan bir kapı kabul edildi. İmam Ferra da şöyle demiştir: «Sizler Kur’ân’da belirtilen «fetih»ten, Mekke’nin fethini kasdediyorsunuz; oysa Mekke’nin fethi zaten bir fetihtir; ama biz Hudeybiye günündeki «Bey’âtü’r -Ridvân»ı fetih saymaktayız.»