Fatih'in Ahidnamesi'nin karşısında\u2026

Bosna Hersek adeta minyatür bir Osmanlı ülkesi. Şehirlerin dört bir yanına dağılmış Osmanlı mezar taşlarıyla, Fojnica Fransisken Manastırı Müzesi'nde bulunan Fatih Sultan Mehmed'in Bosnalı Fransiskenlere verdiği orijinal Ahidname'yi görmek bizim için en güzel anı oldu.

Özlem Doğan'ın kaleminden

ozlemdogan@milatgazetesi.com

Sabah saatlerinde Uluslararası Fetih Kupası'nın tanıtım toplantısı için Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, Saraybosna'ya geldi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, İstanbul Milletvekili ve Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Haydar Ali Yıldız ve T.C. Saraybosna Büyükelçisi Cihat Erginay'ın da aralarında bulunduğu heyet basın açıklaması yaptı. Bilal Erdoğan ve Haydar Ali Yıldız ok attı. Başçarşı, Türkiye'nin yeniden Bosna'nın yanında olduğuna bir kez daha şahitlik etti. O gün akşam saatlerinde vardığımız Fojnica Fransisken Manastırı Müzesi'nde geçirdiğimiz dakikalar ise en kıymetli anılarımız arasında yer aldı. Zira stanbul ve Bosna Fatihi; Sultan Mehmed Han'ın orijinal Ahidnamesi, III. Selim ve Sultan I. Mahmut'un adlarının yazılı olduğu kitabeleri ve II. Abdülhamid dönemi kaimeleri karşımızdaydı. İnce bir cam ayırıyordu bizi atalarımızdan kalan değerli hatıralardanu2026

Bir başkadır Türk yemekleri

Tarihu00ee Osmanlı çarşısı olan Başçarşı'da, Saraybosna Yunus Emre Enstitüsünün düzenlediği Türk Yemekleri Kursu'nun kapanışına katıldık. Kursiyerler on bir hafta boyunca devam ettikleri Türk Yemekleri Kursu'nun sonucunda, meziyetlerini yaptıkları yemeklerle sergilediler. 27 Mayıs Cuma günü Başçarşı'da kurulan stantta birbirinden nefis Türk yemekleri lezzet severlerle buluştu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan da yemek standını ziyaret ederek düzenlenen bu güzel etkinlikten ötürü memnuniyetini dile getirdi. Türk kültürünün önemli ögelerinden birisi olan Türk yemekleri, Saraybosna Yunus Emre Enstitüsünde on bir hafta boyunca yirmi dört kursiyere Türk aşçı gözetiminde eğitim verilerek öğretildi. Programda Saraybosnalılara birbirinden lezzetli Türk yemeklerinden ikram edildi. Özellikle buzlu limonata, öğlen sıcağında kısa sürede tükendi. Kapısı sarı güllerle süslü tarihi Çarşı Camii'nin de şahitliğiyle gerçekleşen ikram telaşesi, yerini Başçarşı'da Cuma namazı sonrası ferahlığına bıraktı.

Osmanlı ve Bosna arasında köprüler yeniden kuruluyor

Her ne kadar Osmanlı 1878 yılında Bosna topraklarından çekilmek zorunda kaldıysa da ruhu, gölgesi hep bu topraklarda oldu. Belki yüzlerce yıldır toprağında uyuyan fanilerin kabirlerinin üzerinde nazlı nazlı sallanan servi ağaçlarında, belki okunan akşam ezanlarında, belki de eski camilerdeki şadırvanlardan su içen kumruların aksinin suya yansımasındau2026 Biliyoruz ki Osmanlı, Müslüman Boşnak halkından hiçbir zaman vazgeçmedi. Sadece içi kan ağlayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Saraybosna Yunus Emre Enstitüsünde sohbet etme imkanı bulduğumuz Saraybosna Tarih Enstitüsü Tarih Uzmanı Sedad Beu0161lija ile Saraybosna'da Osmanlı tarihi üzerine bilimsel araştırma yapan uzman tarihçilerin kurduğu Osmanlı Araştırmaları Merkezi'ni ve Balkan topraklarında Osmanlı'yı konuştuk.

Osmanlı Araştırmaları Merkezini kurdunuz. Bosna Hersek'te böyle bir ihtiyaç nasıl doğdu?

Osmanlı araştırmalarını yürütecek, neticelerini kamuoyuna ve topluma tanıtıp yayma hedefini üstlenecek bir merkezin kurulması elzemdi ve 2015'te temelleri atıldı. Merkezin kurulması ilmu00ee araştırmalar ve referanslar açısından bakıldığında yaşadığımız küreselleşme sürecinde gerekliydi. Saraybosna'da Osmanlı Araştırmaları Merkezi'nin kurulması, Bosnalı tarihçilerin de Osmanlı Devleti tarihini incelemesine katkı sağlayacaktır.

Osmanlı'yı araştırmak Bosnalıların en doğal hakkı

Balkan topraklarında Osmanlı'ya bakış açısı nasıl?

Osmanlı tarihi bu coğrafyada en az tanınmış, fakat en fazla karartılmış ve nefrete kadar varan önyargılarla yazılmış bir tarihtir. Osmanlı bunu hak etmiyor. Dolayısıyla, resmi kurumlar dışında böyle bir merkezin olması gerekiyordu ve biz de bu fırsatı değerlendirmiş olduk. Bosna tarihinin yarısını kapsayan Osmanlı dönemini araştırmak, Bosnalıların en doğal hakkı.

Bosna Hersek'te Osmanlı tarihi hakkında nasıl çalışmalar yapılıyor? Özellikle akademik çevreler bu konuda nasıl çalışıyor?

Osmanlı algısı derin bir konu olmakla birlikte, tarihçilerin kendi kimliği, unsur belirleyici konum oluşturuyor. Osmanlı dönemi algısı da özellikle Balkanlar'da çoğu zaman bu şahsu00ee kimliğe bağlı kalıyor.

Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar. Üç ayrı millet ve tarihe üç ayrı bakış açısı diyebilir miyiz?

Evet. Sırp tarihçiler 20. asır boyunca üzerinde durdukları "Beş asır Türk zulmü" mitolojisine devam ediyor. Hırvat tarihçiler o kadar açık olmasa da Osmanlı dönemini baskıcı ve sınırlayıcı bir dönem olarak ele alıyor. Boşnak tarihçilere baktığımızda yine Osmanlı algısı ideolojilerine bağlı. Bu bağlamda daha çok İslam'a gönül vermiş olanlar Osmanlı'nın olumlu dönemlerini öne çıkartıyor. Diğerleri ise daha çok çöküş dönemine vurgu yapıyor.

Tarihten ibret alınmalı

İç savaşlarla büyük yıkımlar geçirmiş bu topraklarda tarihten ilham alınacak olsa belki de sorunlar çözülür, öyle değil mi?

Sadece tarihin gerçeklerini ortaya koyup onlardan ibret alınsa, Balkanlar'da yaşayan milletler bir yere varabilir. Aksi takdirde tarihin kara yönünden hiçbir zaman kurtulamazlar. Bunun ne kadar tehlikeli olduğuna dünya, 1992-1995 arasında Bosna'da ve 1999'da Kosova'da şahitlik etti.

Sırp ve Hırvatların tarihi farklı

Ders kitaplarında Osmanlılar yani Türkler nasıl algılanıyor? Gençlerde veya öğrencilerde bu konu da nasıl bir kanaat hakim?

Genelde ders kitapları Bosna'da üç farklı tarihi yansıtıyor. Her millet Osmanlı'yı kendi egosantrik dünya bakışlarının ölçümlerine göre değerlendiriyor. Belki en iyi durumda olan Boşnak ders kitapları. Ancak bilimsel ve objektif bir perspektifin oluşturulması açısından, ders kitapları zehirli bir ortamda üretildikleri için bu tuzağa yakalanabiliyorlar. Bunu aslında Sırp ve Hırvat tarih yazımı etkiliyor. Ekseriyeti Sırp ve Hırvat olan okullarda genelde Osmanlı'yı; "düşman" ve "işgalci" sıfatlarıyla anıyorlar.

Türk dizilerinin Bosna'da da seyredildiğini biliyoruz. Yansımaları nasıl oluyor?

Dizilerin kültüre etkilerini biliyorum, görüyorum. Bir zamanlar Bosna'da Latin Amerika'dan satın alınmış diziler yaygındı. Özellikle gençlerimizin giyiminde etkili olmuştu. Şimdi ise Türk dizileri. Bence en etkili tarafı Türkçe'nin yayılması. Bu da Bosnalılar için olumlu bir şey.

Türkiye artık Bosna'yı terk etmemeli

Türk dilini, edebiyatını, sanatını, kültürünü, tarihini tanıtmak ve öğretmek adına Türkiye'den beklentileriniz nelerdir?

Türkiye artık Bosna'yı hiçbir zaman terk etmemelidir. Ecdadını unutanlar, kaynaksız ırmağa, köksüz ağaca benzerler. Biz, ortak kültür ve tarih mirasının canlandırılması için çalışıyoruz. Bu noktada da bizden desteğini esirgemeyen Yunus Emre Enstitüsüne teşekkür ediyoruz.

Fatih'in orijinal Ahidname'si tam karşımda

Sedad Beu0161lija ile söyleşimizden sonra Fojnica Yunus Emre Enstitüsü ile Fojnica İslam Meclisinin ortaklaşa tertip ettiği Ramazanı karşılama programına katıldık. Mesudiye Tekkesi Korosu'nun ilahilerini dinlerken, yakın mesafedeki Fransisken Manastırı'nda yer alan Fatih Sultan Mehmet'in orijinal Ahidname'sini görüp göremeyeceğimi düşünüyordum. Buraya kadar gelmişken Ahidname'yi görmemek benim için büyük bir eksiklik olacaktı. Saat geç olduğu için manastırın çoktan kapanmış olma ihtimalinin yüksek olduğunu söylediler. Yine de denemeye değer düşüncesiyle yola çıktık. Bir gün sonra kutlanacak olan Ahidname şenliklerinden ötürü Manastırda o gün bir tiyatral gösteri tertip edilmiş. Bu yüzden de müze geç saatlere kadar açık kalacakmış. İşte bu vesileyle Fatih Sultan Mehmed'in Bosna Hersek'teki Fransisken rahiplerine ve halka özgürlük bahşettiği orijinal Ahidname'si tam karşımdaki camlı bölmede görebilme mutluluğuna erişebildim. Sağ tarafta Sultan Fatih'in tablosu, ortada Ahidname, sol tarafta ise Ahidname'nin teslim edildiği Aziz Francis'in tasvir edildiği tablo yer alıyordu.

Osmanlı'nın yadigarları manastır müzesinde

Fatih Sultan Mehmed Han'ın tuğrası ve Osmanlı Türkçesi metnin oluşturduğu Ahidname'nin yanı sıra Sultan Fatih'e ait bir kaftan, Sultan Mustafa, Sultan Mahmut ve Sultan Abdülhamid'e ait fermanlar, Osmanlı dönemine -bilhassa II. Abdülhamid devrine- ait kaimeler(kağıt para), sedef kakmalı ve değerli taşlarla süslü silahlarla, Sultan Mahmut'la Sultan III. Selim'in adının bulunduğu kitabeler de Manastır Müzesi'nde, Osmanlı tarihinden kalan eserler arasında yer alıyor. İnsanlık tarihinin ilk insan hakları belgesi olarak kabul edilen Ahidname'nin günümüz diliyle anlattıkları şöyle:

Ben ki Sultan Mehmet Han'ım; sıradan ve seçkin bütün insanlar tarafından bilinsin ki, bu padişah buyruğunu ellerinde bulunduran Bosnalı [Fransisken] ruhbanlara büyük bir lütufta bulunarak şunları buyurdum:

Adı geçenlere ve kiliselerine hiç kimse engel olmayacak ve sıkıntı vermeyecektir ve onlar sakınmaksızın ülkemde yaşayacaklardır. Ve kaçıp gidenler bile güven içinde olacaklardır.

Gelip ülkemizde korkusuzca oturacaklar ve kiliselerine yerleşeceklerdir. Ne ben, ne vezirlerim, ne kullarım, ne uyruklarım, ne de ülkemin bütün halkından hiç kimse adı geçenlere kendilerine ve canlarına ve mallarına ve kiliselerine ve dışarıdan ülkemize gelenlerine dokunmayacak, saldırıp incitmeyecektir. Yeri, göğü yaratan Rızıklandırıcı adına ve Kur'an adına ve ulu Peygamberimiz adına ve yüz yirmi dört bin peygamber adına ve kuşandığım kılıç adına yemin ederim ki, bu kişiler emrime itaat ettikleri sürece, bu yazılanlara hiç kimse uymazlık etmeyecektir.

Böyle biline.

Zaman akrep, hayat yelkovan

Osmanlı'dan kalma eserleri inceledikten sonra, yüzlerce yıllık el yazmaları, çeşitli boyutlarda haçlar ve ikonların bulunduğu müzeden ayrıldık. Manastır bahçesinde yer alan ve canlıymış gibi duran insan heykelleri, çöken akşam karanlığında oldukça ürkütücü görünüyorlardı. Loş bir ışıkla aydınlatılan, Hz. Meryem ve Hz. İsa figürlerinin öne çıktığı manastırda ise dua eden birkaç ziyaretçi dışında dikkat çeken başka bir şey gözümüze çarpmadı. Tarihimizin bir parçasını burada bırakarak yolumuza devam ettik. Yol uzun, zaman kısa diyerek yeşil vadilerle, zümrüt renkli ağaçlarla, bir zamanlar Almanya'dan meşhur bir araba markasının parçalarını Bosna'ya taşıyan fakat artık kullanılmayan kadim tren yollarıyla vedalaşıp yarışarak Başçarşı'ya döndük.