Ezberler bozuldu!

Bugüne kadar kendi gemileriyle 9 derin deniz sondajı yapan TPAO son sondajında önemli bir rezerv buldu. Uzun soluklu olan arama ve sondaj faaliyetlerinin başında mutlu sona ulaşması, uluslararası platformlarda Türkiye'nin etkinliğini artıracaktır.

SETA Enerji Masası'ndan Yunus Furuncu'nun analizi

Yaklaşık 320 milyar metreküp büyüklüğünde olan Tuna-1 kuyusundaki doğalgaz, enerji sektörü açısından birçok ezberi bozdu. Birincisi, tek bir kuyuda Türkiye’nin bulduğu rezerv dünyada son yılların en büyük keşiflerinden birisi niteliğinde. İkincisi, fosil kaynaklar açısında dışa bağımlı olunan enerji sektöründe söylem değişikliğine neden oldu. Bu değişim “petrol ve doğalgaz kıtlığı artık Türkiye’nin kaderi değildir” şeklinde ifade ediliyor. Ayrıca bu rezerv Karadeniz’i Doğu Akdeniz kadar enerji piyasalarının ilgisi haline getirecektir; çünkü Doğu Akdeniz de 2000’li yılların başında bulunan rezervler sayesinde ilgi odağı olmaya başlamıştı. Akdeniz’de olduğu gibi, uluslararası enerji firmaları Karadeniz’de de yoğun sondaj faaliyetlerine başlayabilir. Aynı zamanda bu keşif, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) derin sondaj konusunda uluslararası enerji firmalarını yakaladığını gösteriyor. Kendi gemi ve personeliyle derin sondaj faaliyetlerine 2018 yılında başlayan Türkiye, bu alanda önemli bir aktör haline geldiğini kanıtlamıştır.

Türkiye enerji sektörü açısından iyimser havanın artmasını sağlayan keşif, dünya enerji piyasalarını da etkileyecek nitelikte. Birçok açıdan olumlu etkileri olan bu keşfin devamının da gelmesi durumunda Türkiye’nin ekonomik büyüme oranları daha hızlı artacaktır. Dünyada ilk on ekonomiden biri olmayı hedefleyen Türkiye’yi hızlandıracak en önemli etkenlerden birisi hiç şüphesiz yerli enerji kaynaklarıdır. Sonuç olarak, bu rezervle Türkiye’nin küresel düzeyde önemli avantajlar elde edeceği anlaşılıyor.

2019 yılında yaklaşık 45 milyar metreküp doğalgaz tüketen Türkiye, bu gazın sadece 470 milyon metreküplük bölümünü kendi üretmiştir. Yüzde 99’a yakınını ithal etmek durumunda kalan Türkiye’de, doğalgazı konut, sanayi ve elektrik üretimi gibi sektörlerde yoğun olarak kullanılıyor. Bu yüzden, dış ticaretinin yaklaşık beşte biri enerji ithalatına tekabül eden Türkiye’nin, enerji fiyatlarının yüksek olduğu dönemlerde 60 milyar dolara kadar enerji faturası ödemek durumunda kaldığı vaki. Bundan dolayı Türkiye kendi öz kaynaklarına yönelerek milli enerji ve maden politikasını ortaya koydu. Böylece enerjide tam bağımsızlık hedefine yönelen Türkiye, kendi öz kaynağı olan güneş ve rüzgâr enerjilerine ve linyite ayrı bir parantez açarak yerli üretimi artırmaya başladı. Şimdi bu keşifle birlikte doğalgaz da yerli olacağından, Türkiye’nin milli enerji politikasında önemli bir kaynak olarak yerini alacaktır.

Ekonomik etkisi

Enerjinin oluşturduğu cari açığın ortadan kalkmasına yardımcı olacak bu rezerv aynı zamanda Türkiye’nin ithalatını azaltacak. Enerji fiyatlarının düşmesiyle enflasyonun ve buna bağlı olarak faizlerin de aşağı yönlü hareket etmesi, Türkiye ekonomisini daha üretken bir yapıya kavuşturacak. Akaryakıt fiyatlarındaki düşüş tüketiciye doğrudan yansıyacak ve evlerdeki ısınma maliyetleri ile elektrik fiyatları da olumlu etkilenecek. Uluslararası alanda daha rekabetçi bir ekonomik yapıya kavuşacak olan Türkiye, daha fazla üretim yaparak milli gelirini ve buna bağlı olarak da istihdamı arttıracak. Böylece güçlü bir ekonomik yapıya kavuşacak olan Türkiye sağlam temeller üzerinde yükselmeye devam edecek.

Enerjinin yerli kaynaklarla üretilmesi konusunda güçlü ülkelerin takip ettiği politikalar hep aynı kapıya çıkıyor. Mesela bir zamanlar doğalgaz ithal eden ABD kaya gazı üretimini arttırarak doğalgazda artık kendi kendine yeter hale gelmiş durumda.

Diğer taraftan nükleer enerji santrallerinden elektrik ihtiyacının yüzde 75’e yakınını karşılayan Fransa’nın bu politikası devam ediyor. Çevre kirliliğini daha fazla artırmasına rağmen, Çin elektrik ihtiyacının yüzde 70’e yakınını kömürden elde ediyor. Bütün bu örnekler ülkelerin bazı çevresel risklere rağmen yerli kaynak kullanarak yerli üretimleri önemsediklerini gösteriyor. Bundan dolayı, bulunan rezerv, yerli kaynak kullanım oranını etkileyecek ve Türkiye’nin enerji güvenliğini artıracaktır.

Bir rezervden daha fazlası

Arama ve sondaj faaliyetlerinde başarı kolay elde edilmiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi “Aramakla bulunmaz; ama bulanlar arayanlardır” sözü sondajın temel felsefesini anlatıyor. 1954 yılında kurulan TPAO sondaj ve petrol arama çalışmalarını uzun yıllardan beri bu felsefeyle sürdürüyor. Yurt dışında da önemli petrol faaliyetlerinde bulunan şirket, doğalgaz ve petrol rezervlerinden çıkardığı enerjiyi ülkenin tüketimine sunuyor. Uluslararası enerji şirketleriyle denizlerde yapmış olduğu sondajlarda önemli bir rezerv keşfedemeyen şirket, milli enerji ve maden stratejisiyle kendi envanterine kattığı 3 adet derin sondaj ve 2 adet sismik araştırma gemisiyle Karadeniz ve Akdeniz sahalarında araştırma yapmaya başladı.

Bugüne kadar kendi gemileriyle 9 derin deniz sondajı yapan TPAO son sondajında önemli bir rezerv buldu. Geçen yıl 6 derin sondaj yapan Türkiye, kara ve denizde yüz binlerce metreden fazla sondaja ulaşmıştır. Uzun soluklu olan arama ve sondaj faaliyetlerinin başında mutlu sona ulaşması, uluslararası platformlarda Türkiye’nin etkinliğini artıracaktır.

2013 yılında Barbaros Hayrettin Paşa gemisiyle önemli bir stratejik karar alan Ankara 2017 yılında Fatih derin sondaj gemisini satın aldı. Daha sonra Yavuz ve Oruç Reis gemilerini envanterine katan Türkiye böylece uluslararası enerji alanında bir üst lige çıktı. Son olarak Kanuni derin sondaj gemisini alarak bu alanda daha fazla etkili olma stratejisini ortaya koyan Türkiye birçok ilklere imza atmaya başladı. Bu stratejik alımlarla birlikte ekipmanların milli olması, Türkiye’ye bu alanda daha fazla esneklik kazandırıyor. Aynı şekilde, Türkiye yerli iş gücünü teknik anlamda geliştirme fırsatı da bulmuş durumda. Türkiye’nin yapmış olduğu bu hamle sondaj yapabilme kapasitesini artırmış, özellikle üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye bu alanda önemli imkânlara kavuşmuştur. Kendi alanlarında “altıncı nesil gemi” olarak adlandırılan Fatih ve Yavuz dünyada sayılı gemiler arasında yer alıyor. Toplam on iki bin metreye kadar sondaj yapabilen bu gemilerin her biri 2 adet sondaj kulesine sahip.

Sismik araştırma sonucunda tespit edilen noktalarda sondaj yapan gemiler rezervlerin bulup çıkarılmasında oldukça etkililer. Alanya 1, Fenike 1, Magosa 1, Narlıkuyu 1 ve Tuna 1 sondajlarını açan Fatih gemisi ile Karpaz 1, Güzelyurt 1, Lefkoşa 1 ve Selçuklu 1 sondajlarını açan Yavuz gemisi Türkiye’nin denizlerinde önemli birer aktöre dönüşmüştür. 2020 yılının başında envantere katılan Kanuni derin deniz sondaj gemisi de son hazırlıklarını tamamlayarak sondaj faaliyetlerinde Türkiye’ye güç kazandıracaktır. Bu teknik altyapıyı kullanacak olan personelin de tecrübeli olması çok önemli. 2018 yılında başlayan sondajlarda başka ülkelerden gelen teknik ekip ve mühendislerin yerlerini yerli teknik ekip ve mühendisler almaya başlamış durumda. Çünkü Doğu Akdeniz’de sondaj yapan Türkiye’ye yönelik Avrupa Birliği’nin (AB) taraflı tutumu ve Rum kesiminin tehditleri TPAO’da yerli personelin sayısını artırmıştır.

Enerjide daha bağımsız bir Türkiye

Keşfedilen 320 milyar metreküplük rezervin Türkiye’nin yüzde 99 seviyesinde olan doğalgaz bağımlılığını önemli ölçüde düşüreceği anlaşılıyor. Türkiye’nin yıllık olarak 45 ila 50 milyar metreküp tüketimi baz alındığında, bulunan rezervin yaklaşık 7 ila 8 yıl arasında Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacını karşılar nitelikte olduğu söylenebilir. Ayrıca bu keşfin bir başlangıç olduğu ve daha büyük keşiflerin de ortaya çıkacağı öngörülüyor. Son yılların en büyük derin deniz keşiflerinden birini yapan Türkiye, enerji alanında daha bağımsız olma yolunda ilerlemeye devam etmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, bulunan rezervin bir an önce üretime alınması için planlama yapacak olan Enerji Bakanlığı, rezerv miktarının artacağı yönündeki bulgulara dikkat çekti. 2023 yılında halkın tüketimine sunulması planlanan Tuna-1 kuyusundaki rezervin değerlendirme kuyularının kısa sürede açılması bekleniyor. Rezervin test sondajları bittiğinde, ana karaya yaklaşık 150 km olan üretim yerinden boru hattı ile ulaştırılacağı ve ulusal gaz hattına verileceği öngörülüyor. Önümüzdeki günlerde ayrıntıları belli olacak projenin maliyetinin 2-3 milyar dolar civarında olması bekleniyor. Sonuç olarak, gazın üretime sokulması bulunmasından daha kolay olduğu için, Türkiye üretimini de tek başına yapacak donanıma sahip.

Türkiye’nin 2021 yılında sona erecek 18 milyar metreküplük uzun dönemli doğalgaz kontratının büyük olasılıkla yenilenmeyeceği, yenilense bile Türkiye’nin pazarlık masasında daha avantajlı konumda olacağı, bu durumda da bulunan doğalgazın fazla bekletilmeden Türk halkının kullanımına sokulacağı anlaşılıyor. Türkiye doğalgaz kaynağı bakımından Rusya’ya yüksek miktarda olan bağımlılığını yerli rezervlerle artık ortadan kaldıracaktır. Türkiye’nin 2026 yılına kadar birçok rezervi keşfetmesi durumunda, doğalgaz alım anlaşmalarını yenilemeyeceği ve dışarıdan ithal edilen doğalgaz miktarının ciddi miktarda düşeceği öngörülüyor.

Türkiye derin deniz sondaj çalışmalarında önemli hamleler yaparak bağımsız ve milli bir strateji ortaya koydu. Bu strateji Türkiye’ye önemli kazanımlar sağladı. Ekipmanın ve bu ekipmanı kullanan personelin Türk vatandaşı olması belki de bu başarının en önemli unsuru olarak ortaya çıkıyor. Türkiye arama ve sondaj faaliyetlerinde bağımsız bir yapı oluşturduğu gibi, doğalgaz rezervlerini de yakın bir tarihte çıkaracaktır. Böylece Türkiye enerji alanında bağımlılıktan kurtularak bölgesel ve küresel rolünü kuvvetlendirecek. Uluslararası alanda kendi çıkarları doğrultusunda daha esnek hareket edebilecek olan Türkiye, enerji bağımlılığı gibi problemli bir durumu da ortadan kaldıracaktır.