A Haber'de yayınlanan Kadraj programına katılan yazar Etyen Mahçupyan, köşk seçimi ile çözüm süreci arasındaki etkileşimi değerlendirdi, Zaman gazetesinden ayrılma sürecini anlattı.
İşte o söyleşiden öne çıkan başlıklar:
BDP'NİN TABANI ÇÖZÜM SÜRECİNDEN ÖNCEKİ TABAN DEĞİL ARTIK
Şimdi nihayet Kürt hareketi kendi tabanıyla gerçek bir normalleşme sürecinde karşı karşıya geliyor. Onlar da bu işi yeni öğreniyor. Herkes biraz burnunu sürtecek. Herkes bu çatışmanın içinde daha kolay siyasetler yürüttü ve taşıdı. Çatışma varken bulacağınız destek çok yoğun, karşılıksız olabilir. Karşınızda büyük düşman üretmişken, tabanınızn bazı şeylere razı olmasını isteyebilirsiniz ve onlar da bunu gönül rızasıyla yapabilir fakat bir normalleşme sürecine geçince her iki taraf da çoğullaşır. Bu çoğullaşma içinde farklı siyasetler farklı kaygılar ortaya çıkar. Buna göz yummak artık o kadar kolay olmayacak. Yanlışlara karşı çıkan bir Kürt halkı var. Sadece AK Parti'ye oy verenler değil, bizzat BDP'ye oy verenlerin itirazı var. Bu yeni bir şey onların deneyimlememiş olduğu bir durum. Demokrasi aşağıdan yukarıya yükselen bir unsur olarak yaşanacak. Kürt hareketi silahlı mücadele etmesine moral üstünlüğü taşıyan taraftı. Bu hükümetten önceki devletten bahsettiğimizde gerçekten bir devlet terörü vardı. Bu moral bir üstünlük vermişti Kürt hareketine ve hatta PKK'ya ama bu olayı yönetemez hala düşüyorsa bu retoriğe sığınıyorsa BDP bilmesi gerekir ki o moral üstünlük ellerinden gidiyor.
NASIL BİR CUMHURBAŞKANI SORUSU ORTAOKULDA KOMPOZİSYON ÖDEVİ OLUR
Nasıl bir cumhurbaşkanı istiyoruz retoriği üzerinden giden tartışma ancak ortaokulda kompozisyon ödevi olabilir. O çocuklara sorabilirsiniz "Nasıl bir Cumhurbaşkanı hoşunuza gider" diye. Güzel şeyleri duvara asarsınız. Bu kadara apolitik olan bir şey bunu yaparken de kendi apolitikliğinin farkına varmayan politikacılar. Çok sık rastlanan bir durum değil. Türkiye muhalefet açısından paralize olmuş bir ülke. Muhalefet hiçbir biçimde alternatif siyaset üretemiyor, çünkü gelecek tahayyüllüne sahip değil.
BAYKAL CHP'YE DÖNÜŞ İÇİN KÖŞK ADAYI OLUR
Yeni bir şey söylemeyen hiçbir adayın Erdoğan karşısında şansı yok. Deniz Baykal bence kendine CHP'de bir gelecek aradığı için bu yoldan gidiyor. CHP ve MHP'nin ortak adayı olursa CHP'nin başka adayı yok demektir, CHP kendisine ait aday çıkartamamış demektir. Baykal'ın da bu seçimden kazanması gerekmiyor, normal bir oranla kaybettiği zaman bile CHP'ye avdet ettiğinde eski gücüne yaklaşmış bir Baykal olur.
KÖŞK SEÇİMİNDE MHP İKİYE BÖLÜNECEK
Çatı aday sağdan oy alacak bir aday olursa, MHP ve AK Parti'den oy alması gerekiyor, öyle biri olursa ve de yenilirse o zaman CHP'yi ayakta tutmak mümkün değil çünkü kendi adayınızı çıkartamamışsınız, bir sağcı aday seçmişsiniz ve o aday yenilmiş siz kişiliksizleşmişsiniz. MHP'nin tam ortadan ikiye bölünme durumu var, yarısı CHP'li yarısı AK Partili gibi davranacak.
KÜRT SİYASETİ KÖŞK SEÇİMİNDE BOYKOT KARTINI KULLANIR
İlk turda AK Parti adayının seçilme ihtimali yüksek, eğer Kürt hareketi ve diğer partiler kendi adaylarını çıkartma noktasına giderse belki ikinci tur olur. İkinci turda Kürt hareketi ya boykot eder, referandumda yaptığı gibi o zaman Kürtlerin yarısı AK Parti'ye oy veriyor, yüz üzerinden değil 95 üzerinden duruma bakar hale geliriz. O noktada Erdoğan ya da başka bir AK Partili adayı seçimi yüzde 55'e yakın bir oyla geçer. Kürt hareketi bu yolu tercih eder, kendi istediği yönde bir cumhurbaşkanlığı seçimi olması için.
HİZMET HAREKETİNİN EN BÜYÜK EKSİĞİ ÖZELEŞTİRİ
Belirli bir rahatsızlık olduğunu tahmin etmek zor değil. Gazete üzerinde baskıların olma ihtimali vardı öyle bir noktaya gelinmişti ki benim dışımda tüm köşe yazarları aynı fikirdeydi. Bazen taşınması zor bir yük haline dönebiliyor. Özellikle kavga zamanları böyle zamanlar. Çünkü kavga zamanları gazetelerin siyasi aktör gibi davrandığı zaman. Böyle olunca da ellerindeki silahları belirli bir yönde sonuna kadar kullanıyor. Bu durum her iki tarafı da homojenleşmeye iletiyor. Cemaatin en önemli eksikliği özeleştiri. Bu yol açılsaydı belki daha az yanlış yapardı.