Kültüroba Höyüğü kazısı 1996 yılında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü izniyle Yenikent Mahallesi civarında Prof. Dr. Turan Efe tarafından başlatıldı. Geçen 23 yılda kazı alanında çeşitli objeler, hayvan kemikleri, yerleşim yerleri gibi tarihi bulgular ortaya çıktı. Kazılar sonucunda İlk Tunç Çağı’nın kültürel özellikleri ve gelişiminin oldukça ayrıntılı bir şekilde saptanabildiği görüldü.
Höyükteki yerleşim şekli ise çeşitli büyüklüklerdeki avlular etrafında sıralanan yan yana bitişik evlerden ve depo yerlerinden oluşuyor. Ayrıca şu ana kadar milattan önce (M.Ö.) 3 bine tarihlenen mezarlık alanında taş sanduka ve çömlek mezar olmak üzere toplam 15’e yakın mezar saptandı.
Mezarların yerini tespit eden kazı ekibi, kazı çalışmaları neticesinde mezarlardan birinde 5 bin yıl öncesine ait 2 kişinin gömülü olduğunu fark etti. İskeletlerden birinin 13-14 yaşlarında bir kız çocuğuna diğerinin ise 35-40 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu belirlendi. Kız çocuğunun kafatasında derin bir yara izine rastlayan görevliler, çocuğun bu sebepten dolayı öldüğünü tahmin ediyor. Ayrıca kazıda görevli uzmanlar, aynı mezarda gömülü kişilerin aynı sebepten ölmüş olduğu için bir mezara gömüldüklerini tahmin ediyor.
"Henüz mezarlık alanının nereye kadar uzandığını bilmiyoruz"
Konuyla ilgili İHA mikrofonuna konuşan Küllüoba Kazı Başkanı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde görevli Doç. Dr. Murat Türkteki, 2 kişinin aynı mezar içerisinde bulunuyor olmasının akrabalık ilişkisini dolaylı olarak söyleyebileceğini aktardı.
Türkteki, "Bu yılki çalışmalarımızı höyüğün doğu kesiminde mezarlık alanında yoğunlaştırdık. Burayı saptamak amacıyla ilk çalışmalara başladık ve önemli sonuçlara da ulaştık. Mezarlık alanını tespit ettik ve kazı çalışmaların devam ediyoruz. Mezarlığın M.Ö. 3 bin yıllarına tarihlendiğini söyleyebiliriz. Taş sanduka mezarlar, kerpiç sanduka mezarlar, küp mezarlar bu alanda tespit edildi. Henüz mezarlık alanının nereye kadar uzandığını bilmiyoruz. Bu çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu yılki çalışmalarımızın en önemli verilerinden bir tanesi taş sanduka mezar. Taş sanduka mezarın içerisinde ikili bir gömü söz konusu. Bununla ilgili analizler yapılacak, devam edeceğiz ama 2 kişinin aynı mezar içerisinde bulunuyor olması akrabalık ilişkisini bize dolaylı olarak söyleyebilir. Aynı zamanda yaralanmaya bağlı bir ölüm söz konusu. Dolayısıyla bununla ilgili analizlere devam edeceğiz" diye konuştu.
"Aynı anda mezara yatırılmış 2 tane iskeletle karşılaştık"
Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal ise mezarlardaki kişilerin akraba olup olmadıklarını DNA analizleriyle çözümlemeye çalıştıklarını ifade etti.
Mezarla ilgili bilgi veren Erdal, "Birçok mezarımız var. Küçük sanduka mezarlar var ama bunların arasında en sıra dışı olan taş sanduka mezar. Bu mezarın üst kısmında bir çocuğa ait dağılmış bir iskelet bulduk. Kalıntıları kaldırdıktan sonra alttaki alanı kazdık ve burada aynı anda mezara yatırılmış 2 tane iskeletle karşılaştık. Bu iskeletlerden bir tanesi yeni yetme diyebileceğimiz 13-14 yaşlarında bir çocuğa ait ve bu çocuğun kafatasının üzerinde derin bir yara izi söz konusu. Bu yara sonucunda kişi ölmüş hayatını kaybetmiş. Diğer iskelette 35-40 yaşlarında bir erkeğe ait oldukça güçlü ve kuvvetli bir bedensel yapıya sahip. Her ikisinin bu mezara gömülmesi belki de benzer bir olayla sonuçlanmış bir durumla ölmeleri nedeniyle yapılmış olmalı. Aynı anda gömüler genellikle benzer bir şekilde hayatlarını kaybetmelerinin bir sonucu olabiliyor. Mezara ölüleri gömerken kireçler var. Önce mezarı kireçle kaplamışlar daha sonra dokumayla tamamlamışlar yapının üzerini. Sonra ölüleri yatırmışlar ve üzerini kapatmışlar. Bizim şu andaki hedefimiz birbirine benzeyen mezar tipleri, mezar grupları, aynı mezarda gömülü olan insanların akraba olup olmadıklarını antik DNA analizleriyle çözümlemeye çalışıyoruz. Bu sene bir başlangıç oldu. Önümüzdeki yıldan itibaren buna yönelik çalışmalarımızı tamamlayacağız. Böylece en azından buraya gömülü olan insanların nasıl akrabalık ilişkisine sahip bunları araştırarak Anadolu’nun popülasyon tarihine önemli katkılar sağlayacağımızı düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
"Arkeolojik bir köy kurmak istiyoruz"
Seyitgazi Kaymakamı Murat Demirbilek da alanda arkeolojik bir köy kurmak istediklerini belirterek şunları kaydetti: "Kazı çalışmalarına destek oluyoruz. Yardım edebileceğimiz bir şey olursa yardım etmeye çalışıyoruz. Seyitgazi’de böyle bir alanın olmasından ve tarihin ortaya çıkarılmasından memnuniyet duyuyoruz. Bu çalışmaların devam etmesini arzuluyoruz. Yar altındaki tarih ortaya çıkarılırsa Seyitgazimizin turizmine katkı vereceğini düşünüyoruz. Burada arkeolojik bir köy projemiz var, görüşmelerimiz devam ediyor. Projemizi gerçekleştirebilirsek burası arkeolojik köy alanı olacak ve buraya ziyaretçi kabul edeceğiz."