Ermeniler soykırım olmadığını biliyor

Türkiyenin karşılıklı arşivleri açma teklifini Ermenistan’ın reddettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, Ermenistan, Türkiye ile karşı karşıya gelemedi ve kaçtı. Çünkü Ermeniler, komisyon kurulunca iddialarının yalan olduğunun ortaya çıkacağını biliyorlardı dedi.

SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN

Bugün, Ermeni diasporasının, Osmanlı ve Türkiye’ye düşmanca tavır içinde bulunan devletlerin soykırım ifadesiyle andıkları sözde ‘Ermeni Soykırımını Anma Günü’ tarihi olan 24 Nisan 1915’in yıldönümü. Her yıl Türkiye’yi soykırımla suçlayanların tarihleri yaptıkları katliamlarla dolu olmasına rağmen ülkemiz Ermeni tarihçilere çağrı yapmış, karşılıklı arşivleri açma çağrısında bulunmuştu, Ermeni tarihçiler ise buna yanaşmadı. Oysa Doğu Anadolu’da yaşanan Ermeni mezalimi tüm gerçekliği ve belgeleriyle Türk arşivlerinde yer almakta. Yıl dönümünde tarihimizin bu en çok konuşulan hadisesini Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu ile konuştuk.

Her şey misyoner okullarıyla başladı

-1915 olayları nasıl başladı?

Hadiseleri anlamak için 1915’ten çok daha gerilere gitmek lazım. 1790’larda Amerikalı ve Avrupalı misyonerler Anadolu’ya gelip yabancı okullar kurmaya başladılar. İlgilendikleri halklardan biri de Ermenilerdi. 1825’te Yunanlıları isyan ettirip koparttılar. Yaklaşık bin yıldır birlikte yaşadığımız ve Rumlara katılmadıkları için ‘millet-i sadıka’ ünvanını verdiğimiz Ermenilerden düşman bir millet meydana getirdiler.

-Sıra neden Ermenilere de geldi? Planlanan neydi?

Osmanlı’nın parçalanması projesi bağlamında Sırplar, Bulgarlar, Romenler aşama aşama Osmanlı’dan kopartılmıştır. Artık Anadolu’daki Ermenilerin de Osmanlı’dan ayrıştırılması gerekiyordu. Göç olarak değil, tıpkı bugün PKK’ya yapmaya çalıştıkları gibi bulundukları bölgelerde devlete dönüştürülmesi isteniyordu. Bu adımları da misyonerler vasıtasıyla önceden attılar. ‘Neden bir devletiniz yok’ söylemiyle Ermenileri kışkırttılar.

PKK gibi Ermenileri de silahlandırdılar

-O halde bugün PKK’ya yaptıkları her türlü yardım için tarih tekerrürden ibaret diyebiliriz, öyle değil mi?

Tıpkı bugün PKK/PYD’ye yaptıkları gibi Ermenileri de silahlandırmaya başladılar. Taşnak, Sütyun gibi terör örgütleri ürettiler. Bunlara ağırlıklı olarak İngilizler yardım ederken Ruslar da Ermenileri kullanmak için yardım yarışına girdi. Amaç; kurulacak devlet üzerinden Akdeniz’e inmekti. Osmanlı, Gregoryan mezhepli Ermenilerin inançlarına karışmadığı halde Ruslar Ortodokslaştırmaya, İngilizler protestanlaştırmaya çalıştı ve dönüştürdüler, Doğu Anadolu’daki masum Türk sivil halkın üzerine saldırttılar.

-Batı’da kanlı eylemler yaptılar mı?

Zalimlikleri sadece Doğu Anadolu ile sınırlı kalmadı. Büyükşehirlerde de eylemlerine devam ettiler. Abdülhamid’in arabasına bomba koydurtan da Ermeni’lerdi. Ordumuz altı cephede birden savaştığı için Ermeni çeteler sivil halkı kolaylıkla katlediyorlardı.

Ermenilerin önündeki en büyük engel Abdülhamid’di

-Ermeniler Sultan Abdülhamid’i neden hedef seçtiler peki?

Sultan Abdülhamid Güneydoğu’da ordunun da savaşta olması sebebiyle bölgedeki halklardan, ağırlıklı olarak Kürtlerden ve kısmen Çerkezlerden Hamidiye alayları kurarak bugünkü köy korucularına benzer daha organize bir yapı oluşturdu. Abdülhamid’in hedef olmasında birinci sebep buydu. Ayrıca diplomasiyi çok iyi yöneten Sultan Abdülhamid, Ermenilerin Osmanlı’nın birliğine yönelik Batı’dan aldıkları desteği yine Batı’nın kendi kanaatleriyle Batı’ya sunarak Ermenilerin istediği destekleri bir miktar frenleyebildi. İşte bu yüzden onlar için Sultan Abdülhamid aşılması gereken bir hedefti.

-Sivil halkı Ermeni çetecilerin katliamlarından korumak için nasıl bir karar verildi?

Sivil halkı korumak adına teröre bizzat karışan grupları ve bunlara yardım yataklık eden aileleri Osmanlı toprağı olan Halep’e sürüldüler. Bu sadece savaş sürecini kapsayan bir tehcir hareketiydi. Savaştan sonra yeniden çağırıldılar. Kimi Avrupa’ya ve Amerika’ya gitti.

-Geri dönen Ermeni vatandaşı oldu mu?

Çok az bir kısmı Anadolu’ya geri döndü. Fakat soydaşlarının Amerika’da daha müreffeh bir hayat sürdüklerini öğrenince yanlarına gittiler. Türkiye’deki Ermeni nüfusunun azalmasına bizzat kendileri sebebiyet vermiştir. Osmanlı, azınlıkları koruyan bir devletti. Azınlıklar bize Osmanlı mirasıdır.

‘Ermeni soykırımı var’ diyen aşağılık komplekslidir

-Arşivlerimizde Doğu Anadolu’daki Ermeni mezalimine dair belgeler ve fotoğraflar mevcut olmasına rağmen ‘Ermenilerden özür diliyoruz’ diyen Türk yazar ve akademisyenler görüyoruz. Bunlar neye dayanarak sözde soykırımı savunabiliyorlar?

Türkiye’deki aydınlarda Batı merkezli bir anlayış var. Batı’nın güçlü bizim zayıf olduğumuzu düşünen, teknolojisi yerine sosyal bilimlerini alan bir aydın kesim söz konusu. Osmanlı’yı kötüleyen, barbar gösteren Batı’nın tarihçilerinin bilimsel ve tarafsız olduğunu düşündüğü için Batı’nın tezlerine yakın durma eğiliminin gösterilmesi aşağılık kompleksinden kaynaklanıyor.

Emeviye Camisine ses çıkarmadılar

-Bu komplekse günümüzden bir örnek verebilir miyiz?

Örneğin, Şam Emeviye Camisi yandığında üzülmeyenler Notre Damme Katedrali için hüngür hüngür ağladı. Bu, egemen güçlerle ortak bir nokta yakalamış olmanın vermiş olduğu sevindirik ifadelerdir. ‘Çok şükür aynı şeyi düşünüyoruz’ düşüncesiyle bir yalvarmadır, aşağılık bir durumdur.

-Birkaç yıl önce Türkiye’nin ‘arşivleri açalım’ isteğini Ermeniler neden geri çevirdi?

İngiltere, ABD, Rusya, AB, Almanya, Fransa bir araya geldiler ve Türkiye ile Ermenistan’ı masaya oturttular, karşılıklı imzalar atıldı. Bir metin üzerinde mutabakata varıldı. Bu metne göre tarih komisyonu kurulacak ve 1915 olayları araştırılacaktı, Ermenistan Anayasa Mahkemesi ‘tarih komisyonu 1915 olaylarını araştıramaz’ gerekçesiyle bunu iptal etti.

Ermeniler gerçeklerden kaçtı

-Neden? Gerçeklerin ortaya çıkmasını istemiyorlar mı?

Şartlar tümüyle Ermenistan’ın lehine olmasına rağmen suçlanan taraf Türkiye ile karşı karşıya gelemedi ve kaçtı. Çünkü komisyon kurulunca Ermeniler iddialarının yalan olduğunun ortaya çıkacağını biliyorlardı.

Bir sonraki aşamada bizden toprak isterler

-Egemen güçler geçmişten günümüze neden sürekli Türkiye’yi hedef seçiyorlar?

Türkiye çok zengin bir coğrafyaya sahip. Bizim yolumuz var, biz olmadan İpekyolu çalışmaz. Biz olmadan kuzeyde ticaret olmaz. Topraklarımız altın gibi kıymetli. Doğalgaz boru hatlarının da en kısa rotasıyız. Daha da güçlenmemiz lazım. Önümüzü kesmek için başta PKK olmak üzere enerjimizi iç meselelere harcamamız için uğraşıyorlar. Türkiye Anadolu’da olduğu sürece burayı sömüremezler. Sözde soykırımı kabul ettirmek bir aşamadır. Bir sonraki aşama toprak talebi olacaktır.

Türkiye’nin sözde soykırım suçlamasından ötürü bir yaptırıma maruz kalması İsrail’e yarar. Sadece sözde soykırım tanınmış olmakla kalmaz, devamı çorap söküğü gibi gelir. Topraklarımızdan Ermenilere yerler verirler. Onlar da Anadolu halkına soykırım yapar. Her şey, 1914 şartlarına geri döner.

EBUBEKİR SOFUOĞLU KİMDİR?

1968 yılında Adapazarı'nda dünyaya gelen Ebubekir Sofuoğlu Marmara Üniversitesi Tarih bölümünde lisans eğitimi aldı. Yüksek lisansını 'Genel Olarak ve Nizâm-ı Cedit Dönemi İtibariyle Osmanlı Sosyal Düzeni' (Sosyal Siyaset Anabilim Dalı) tezi ile İstanbul Üniversitesi'nde yaptıktan sonra 1998 yılında 'Yeniden Yapılanma Sürecinde Islahatların Yeri ve I. Meşrutiyet' (Sosyoloji) tezi ile doktorasını Sakarya Üniversitesi'nde tamamladı. Hendek Meslek Yüksek Okulunda 2004 yılında yardımcı doçentliğe, 2008 yılında doçentliğe yükseldi. 2009 yılında Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne geçiş yapan Sofuoğlu 2013 yılında profesörlüğe yükseldi. Dokuz adet kitabı bulunan Sofuoğlu Sakarya Üniversitesi Balkanlar Koordinatörüdür. Aynı zamanda Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Öğretim Üyesi olarak vazifesine devam etmektedir. İngilizce, Rusça, Arapça, Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça bilmektedir. Evli ve 4 çocuk babasıdır.