Erdoğan'ın partiler üstü etkisi var

Türkiye'nin en büyük AK Partili ilçesi Keçiören'in Belediye Başkanı Mustafa Ak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın partiler üstü bir etkiye sahip olduğunu belirterek "Cumhurbaşkanımızın referanduma etkisi son derece yüksek. AK Parti'nin üzerinde bir oya sahip ve halk nezdinde parti üzerinde bir etkisi var" dedi.

EZGİ ÇELİK/SÖYLEŞİ

Referandum kampanyaları tüm hızıyla sürüyor. Siyasi Partiler meydanlara indi. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, halk tarafından benimsenmeye başlandı. Peki, Türkiye'nin en büyük AK Partili ilçesi olan Keçiören'de durumlar nasıl? AK Parti'nin Türkiye ortalamasının her zaman 10 puan üzerinde oy aldığı Keçiören'de referandum hazırlıkları nasıl gidiyor? Tüm bunları Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ile konuştuk.

Keçiören Belediyesi, nasıl bir kampanya yürütüyor?

KEÇİÖREN, NEDEN EVET DİYECEĞİNİ BİLİYOR

Keçiören Belediyesi olarak 16 Nisan'da yapılacak referandum için yoğun bir hazırlık ve çalışma içerisindeyiz. Özellikle SKM'mizin yapmış olduğu programlar çerçevesinde her gün mahalle ve ev taramaları gerçekleştiriyoruz. Mahalle ziyaretlerimizde, o bölgedeki okulları, pazar yerlerini, parkları, resmi kurumları ve esnafları ziyaret ediyoruz. Esnaflarımızla toplantılar yapıyoruz. Ziyaret ettiğimiz mahalleler içerisinde uğranabilecek her yere uğruyoruz. Bu yoğun çalışmalar içerisinde milletvekillerimiz, meclis üyelerimiz ve yönetim kurulu üyelerimiz yer alıyor. Amacımız, vatandaşımızın referandumda kullanacağı oyun ne anlama geldiğini en doğru şekilde anlatmak. 'Hayır' veya 'Evet' diyecek seçmenin 'Neden Evet' veya 'Neden Hayır' dediğini bilmesi lazım. Bu nedenle bilgilendirme toplantılarına ağırlık veriyoruz. Keçiören'de özellikle sahada 'Evet' noktasında ciddi bir kitle var. Neden 'Evet' dediğini gayet iyi bilen bir çoğunlukla karşı karşıyayız. 'Hayır' diyecek seçmen ile karşılaştığımızda ise sebebini açıklayamadıklarını gözlemliyoruz. Konunun biraz daha ideolojik ve ön yargılı sebeplerden kaynaklandığını duyuyoruz. Bir partiye, bir lidere karşı yapılan bir referandummuş gibi algılıyorlar. Halbuki referandum, partiler üstü bir seçimdir. Devletin bundan sonraki yapısı ve yönetim biçimiyle alakalı bir konudur. Bu bir sistem değişikliği veya rejim değişikliği değildir. Bizim Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini vatandaşlarımıza iyi anlatmamız gerekiyor. Bu doğrultuda çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor.

Keçiören'in referandum neticesi üzerindeki etkisi hakkında neler söylemek istersiniz? Keçiören'i öne çıkartan özellikleri nelerdir?

KEÇİÖREN'DEN 400 BİN EVET OYU BEKLİYORUM

Keçiören, nüfus itibariyle Türkiye'nin en büyük ikinci ilçesidir. Ama AK Parti'nin de sahip olduğu en büyük ilçedir. Dolayısıyla nüfus oranımız ve seçmen sayımız itibariyle Ankara'nın en fazla seçmenine sahip olan ilçesiyiz. Seçmen sayımızın yüksekliği, doğrudan Ankara'nın oy oranını etkileyecek durumda. Bizde bunun bilinci içerisindeyiz. Her 70 kişiden biri Keçiören'de oturuyor. Nüfusumuz 1 milyona yakın. Ankara'nın oy oranını değiştirebilecek olan bir nüfus, aynı zamanda Türkiye'nin de oy oranına katkı sağlayacak bir nüfus demektir. Bu nedenle Keçiören, aynı zamanda Türkiye'nin bir mozaiği gibidir. 81 vilayetten insanımız Keçiören'de yaşıyor. Burada yapılan seçim çalışmaları, burada yaşayan insanların memleketlerine ve bölgelerine de yansıyor. Kısacası Ankara'nın referandumda alacağı EVET oyunda Keçiören olarak önemli bir etkiye sahibiz. Bunu da en yükseğe çıkarmak için çalışıyoruz. Oy sayısı itibariyle de, evet oranı itibariyle de tüm Türkiye'de rekor kıracağımızı düşünüyoruz. Benim beklentim 400 binin üzerinde.

Geçtiğimiz günlerde muhtarla istişare toplantısında bir araya geldiniz. Külliye'deki muhtarlar toplantılarının etki ve öneminin gündemdeki yerini koruduğu bu süreçte, muhtarlarla birlikte yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

MUHTARLAR EN ÖNEMLİ PARTNERLERLERİMİZ

Muhtarlarımız, vatandaşlarımıza en yakın olan devletin seçilmiş birimleridir. Seçimle iş başına geliyorlar ve mahalle içerisindeki her konuya ilişkin bilgiye sahipler. Muhtarlar, mahallelerin sorunlarının çözümünde en önemli partnerlerimizdir. Muhtarlarımızı en önemli mesai arkadaşlarımız olarak görüyoruz. Bu nedenle muhtarlarla olan iletişimimizi önemsiyoruz. Biz özel bir program hazırlayarak, muhtarlarımızın her birine "Ipad" verdik. Herhangi bir sorunla karşı karşıya kaldıklarında direk fotoğrafını çekerek, problemi bize iletiyorlar. Bu sayede çok hızlı bir iletişim sağlamış oluyoruz. Sorunlara anında müdahale etmiş oluyoruz. Muhtarlarımızın seçimlere olumlu etkileri olduğu da bir gerçek. Mahallenin ihtiyaçları ve problemleri ile alakalı olarak da bu istişareleri sürekli düzenli bir şekilde gerçekleştiriyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın meydanlara inmesiyle saha biraz daha ısındı. Sistem değişikliği, daha anlaşılır hale geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

DEĞİŞİMİN MİMARI CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DIR

16 Nisan, bir parti seçimi değil, memleketin geleceğinin belirleneceği gündür.Cumhurbaşkanımızın referanduma etkisi son derece yüksek. AK Parti'nin üzerinde bir oya sahip ve halk nezdindeparti üzerinde bir etkisi var. Tüm ülke geneline baktığımızda, evet kampanyasının içerisinde olduğunu belirten partileri hesaba kattığımızda oy oranında bir sorunla karşılaşacağımızı düşünmüyorum. Ancak Cumhurbaşkanımız, partiler üstü bir etkiye sahip. Kendi seçiminde partisinden çok daha fazla oy alarak Cumhurbaşkanı seçilmiş bir liderdir. Türkiye'de bugüne kadar çeşitli anayasal düzenlemeler ve mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Ancak parlamenter sistemi değiştirecek bir anayasa, şimdiye kadarki en büyük siyasi projedir. Bu siyasi projenin mimarı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu siyasi projeyi gerçekleştirmek isteyen başka liderler de olmuştur. Ama hiçbiri yeterli siyasi iradeye ve yeterli halk desteğine sahip olamamıştır.

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ, CUMHURİYET TARİHİMİZİN EN ÖNEMLİ PROJESİDİR

Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Başkanlık Sistemi'nin bu ülkenin geleceği için önemli olduğunu söyleyen isimlerdendir. Bu liderler, Türkiye'deki bu siyasi istikrarsızlığın, çok sayıda hükümetin kurulmasının ve mecburen kurulan koalisyon hükümetlerinin ülkemizin gelişmesine engel olduğunu bilmekteydi. Parlamenter sistemin doğurmuş olduğu arızaları ortadan kaldırmak adına halkın doğrudan seçtiği bir Yürütme ve Yasama'nın her zaman istikrar getireceğini onlar da biliyordu. Ama onlar Recep Tayyip Erdoğan gibi hem siyasi, hem de halk desteği bakımından yeterli değildi. Şimdi bu gerçekleşiyor. Bu nedenle Cumhuriyet tarihimizin en önemli projesi olarak görüyoruz. Bir makas değişikliği olarak değerlendiriyoruz. Bu değişim sayesinde Türkiye artık çok farklı bir kulvara giriyor. Halkın istediği kişi ülkeyi yönetecek ve o kişiyi ancak halk görevden uzaklaştırabilecek. Artık erken seçim kaygıları, hükümet kurup kuramama kaygıları, koalisyon dertleri ve darbe girişimleri tarihe karışacak. Burada halkın, milli iradenin iktidara gelmesini konuşuyoruz. Bu iktidara geliş, halkın doğrudan iktidarda olmasıyla alakalı bir konudur.

Cumhurbaşkanlığı sistemi, ülkenin mevcut problemlerinin çözümüne nasıl katkılar sağlayacak?

DARBELER TARİHE KARIŞACAK

Daha etkin, daha güçlü bir yönetim ve daha çabuk karar alabilen bir mekanizma her zaman için faydalıdır. Ben bunu Belediye Başkanlığı sistemine benzetiyorum. Belediye Başkanları da 1933'ten beri doğrudan halk tarafından seçiliyor. Doğrudan halk tarafından seçilen bir belediye başkanı, ikinci gün gidip görevini devralıyor ve 5 yıl boyunca yönetiyor. Bunun yanında Belediye Meclisi içinde ayrı oy kullanılıyor. Belediye meclisinin içerisindeki aritmetik her ne olursa olsun belediye başkanı seçilmiş oluyor. Bir kriz ve boşluk söz konusu olmuyor. Burada da bir tarafta Cumhurbaşkanı seçilirken aynı zamanda Yürütme'nin başı da seçilmiş oluyor. Dolayısıyla Yürütme seçilmiş oluyor. Bir taraftan da Meclis'i seçiyor. Meclisin içerisindeki aritmetik ne olursa olsun hükümet kurulmuş oluyor. Yani bu sistemle Cumhurbaşkanı seçildiği anda hükümet kurulmuş oluyor. Geçmişte koalisyon dönemlerinde partiler vaatlerde bulunuyordu. O vaatleri halka götürüyorlardı. Halk, onları meclise gönderiyordu. Fakat mecliste o vaatleri gerçekleştirebilecek çoğunluk yakalanamıyordu. Sonra vatandaş 'vaatlerinizi gerçekleştirmediniz' diyordu. Dolayısıyla bu tarz sorun ve sıkıntılar sistem değişikliği ile yaşanmayacak. Vatandaş, seçmiş olduğu kişiye doğrudan hesabı da sormuş olacak. Hesap sorma yeri sandık olacak. Darbeler artık tarihe karışacak.

Muhalefetin referanduma ilişkin söylem ve tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

MUHALEFET DÜRÜST DEĞİL

Muhalefet, anayasa değişiklik paketindeki 18 maddenin içeriği ile alakalı bir propaganda yapmış olsaydı vatandaşa daha büyük bir fayda sağlamış olurdu. Referandumun içeriği ile ilgisi olmayan, tamamen iftira ve yanlış bilgilendirmeye dayalı bir kampanya yürütüyorlar. Bu yürütülen kampanyada vatandaşın kafasını karıştırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Hedefleri, özellikle kararsız olan seçmenin kafasını daha da karıştırmak. Bu anlamda vatandaşa karşı dürüst olmuyorlar. Bu tavırları referandumun da ötesinde tamamen ideolojik. Türkiye'nin gelişmesini, büyümesini ve daha güçlü olmasını engelleyici bir tavırdır. "Hayır" kampanyası yürütenlere baktığımızda enteresan bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir taraftan Türkiye'nin gelişmesini engellemeye çalışan Avrupa, diğer taraftan terör örgütleri ve içerdeki iş birlikçileri. Çok vahim bir durum bence. Bir an önce kendilerini bu durumdan kurtarmaları lazım. "Referanduma hayır" diyebilirsiniz, "Şu maddeyi doğru bulmuyorum, bu madde şöyle olsa destek verirdik" diyebilirsiniz ama onlar böyle bir yaklaşım içerisinde değiller. Doğrudan toptancı bir ret ve önyargı ile yaklaşıyorlar. Bunu da vatandaş görüyor. Ben inanıyorum ki vatandaşlarımız onların bu tavrına karşı 16 Nisan'da gereken cevabı verecektir.

18 YAŞ MESELESİ ÇARPITILIYOR

Sokakta "Hayır" vereceğini söyleyen bir vatandaş, "18 yaşında milletvekili seçilen bir kişi, 4 yıl milletvekili olduktan sonra emekli olacak. Bu adalet mi?" diyor. Böyle bir konu söz konusu değil. 18 yaşındaki bir kişi milletvekili seçildiği takdirde 4 yıl milletvekilliği yapmasının ardından 65 yaşında emekli olana kadar bekleyecek. 65 yaşında emekli olduktan sonra maaş alabilecek. Ama bunu çarpıtarak "18 yaşındaki çocuklara kıyak emeklilik yaptırıyorlar, kendi çocuklarını milletvekili yapacaklarmış. Maaş bağlayacaklarmış. Askerlikten de kurtaracaklarmış" gibi insanların kafasını karıştıran sorularla işi götürmeye çalışıyorlar. Vatandaş bunun ayrımını mutlaka yapacaktır.

AB'nin tavrını ve Avrupa medyasının tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AB'NİN DEĞERLERİ EROZYONA UĞRADI

Avrupa Birliği, kendi değerleri ile çelişiyor. Avrupa medyası ise şu anki yönetimin yapmış olduğu yanlışları devam ettiriyor. Avrupa Birliği'nin kendine ait değerleri olduğunu her zaman savunan, demokrasiyi, özgürlükleri ön plana çıkartan bir yapısı vardı. Ama son dönemde bu, ciddi bir erozyona uğradı. Avrupa Birliği, varlık sebebi olarak ortaya koymuş olduğu değerlerden çok uzaklaştı. Burada taraflı bir yapı var. AB, işine geldiği zaman demokrat, işine gelmediği zamanda son derece diktatöryal bir yapıya bürünebiliyor. Tarihlerinde maalesef buna benzer yapılanmalar olmuştur. Bu yapılanmaları andıran faşizan bazı ibareler ve eğilimler görülüyor. Bunlar kendilerine söylendiği zaman rahatsız oluyorlar. Avrupa'nın, özellikle Avrupa medyasının taraflı olduğuna da hep şahit oluyoruz. Kendi ülkeleri söz konusu olduğu zaman asla bir şey söylemiyorlar ama başka ülkeler için hem yönlendirme yapıyorlar, hem deyalan/yanlış haber kullanıyorlar. Avrupa kendisini çek etmelidir. Özgür dünyaya eğer bir mesaj vereceklerse onu adil ve adaletli bir şekilde gerçekleştirmeleri gerekir.