Erdoğan yabancı sınırı için tarih verdi

Spor gündemine ilişkin soruları cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Marka kulüpler, seyirci çekebilmek için iyi paralara oyuncu transfer ediyorlar. 2019'a kadar bizim takımlarımız da anlaşmalar yapmışlar. Bunun üzerine spekülasyon yapmaya gerek yok. 2019'a kadar yabancı sınırı aynen devam edebilir." dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar:

"Fatih Terim Stadyumu'nda halkımla bu ekranlardan seslenmek mutluluk verici. 15 yaşında başladı futbolla ilişkim. Sürekli olarak da sevgiyle arttı.

Kasımpaşa'da sokak arasına kağıttan futbol topuyla başladı futbolla ilişkim. Mahalle takımında da oynadım ve yükselişim çok çabuk oldu. Amatör kümeye çıkma sürecim gerçekleşti.

Mahalle takımında yer alan 2 profesyonel ağabeyim sayesinde Camialtı takımına transfer oldum. Sürekli başa oynayan bir takımı Camialtı.

O zamanlar amatör kümeye herkes gelir özellikle izlerdi. 1. Lig'in hocaları kesinlikle gelirdi.

Erokspor takımından transfer olduğum Camialtı takımında forvet oynardım. 7 sene hem okula devam ettim hem Camialtı kulübüne. İstanbul amatör karmasına seçilmiştim. Ali Sami Yen'in çimi vardı o zamanlar.

Bu 7 senelik süreçten sonra İETT'ye transfer transfer oldum. Sürekli zirveyi zorlayan bir takımdı. Orada da 7 sene oynadım.

İETT takımıyla sürekli şampiyon olur veya şampiyonluğu zorlardık. O zamanlar hep toprak sahalar vardı, çim sahalar yoktu.

Ali Sami Yen çimlidir diye oradaki maçlarda hevesli olurduk ama orada da çim hak getire. Çok maç olunca yok oluyordu çim.

"Adidas'ı çok sonra tanıdım giydim"

Babam kesinlikle okuyacaksın diyordu. Benim top oynadığımız bile çok sonraları öğrendi. Ben Adidas'ı çok çok sonra tanıdım, giydim. İlk zamanlar başkalarından alırdık futbol ayakkabılarını.

Kösele kramponlarla toprak sahada oynardık. Kum sahalarda oynadığımız için çiviler eriyen ayakkabı altından ayağımıza batardı.

İETT'de oynarken biraz lüksümüz de arttığı için Adidas ayakkabı giymeye başladık. Baba da söylemeye başladım. Ama okula da devam etme sözü vererek.

"Hem okuyor, hem futbol oynuyor hem de siyasetle ilgileniyordum"

Hem okuyor, hem futbol oynuyor hem de siyasetle ilgileniyordum. İstanbul gençlik kolları başkanlığını da yürütüyordum.

Dolmabahçe Stadına giderken, müşterisi olduğum bir büfe vardı. Bal süt muz üçlüsünü karıştırıp verirdi bana sağ olsun.

İETT'de antrenmanlara ve maçlara otobüsle gitme şansımız da vardı. Birlik beraberliğimiz ve dayanışmamız da iyiydi. Bu sayede başarılar kazandık.

"Hayatımda 1 kez kırmızı kart gördüm"

Hayatımda bir kez kırmızı kart görmüştüm. Onda da takım kaptanı olduğum için hakeme itiraz etmiştim, ona kart vermişti.

Nevruz Şerif diye bir oyuncumuz vardı. Ben de onun futboluna hayrandım. Gole çok yakın bir forvetti. Altay'da Fenerbahçe'de de oynadı.

Başakşehir Stadı'nın açılışında hava aşırı sıcaktı, yoldan gelmiştim ayrıca uçaktan inip geldik maça. Oruç da bir yandan. Millete rezil olmayalım şimdi diye düşünüp korkmuştum.

2019'a kadar devam edebilir

"Marka kulüpler, seyirci çekebilmek için iyi paralara oyuncu transfer ediyorlar. 2019'a kadar bizim takımlarımız da anlaşmalar yapmışlar. Bunun üzerine spekülasyon yapmaya gerek yok. 2019'a kadar yabancı sınırı aynen devam edebilir. Bundan sonrası önemli.

Yabancı futbolcu olmayacak mı? Tabii ki olacak. Bize katacakları çok şey var. Tribünlere de canlılık getirecektir. Bunları görmemezlikten gelmeyelim.

Devşirme sporcular konusu önemli. Keşke kendi topraklarımızdan yetişse ama bu olmuyorsa, dünyanın da bir gerçeğiyse, buna tamamen ters bakmanın faydası olmaz.

Naim Süleymanoğlu, Halil... Bunlar geldiler, ne oldu? Halterde Türkiye'ye bir sınıf atlattılar. Bir dönüşüm, değişim yaşattılar. Atletizm tarihinde de son olarak Azeri kardeşimiz o da şampiyon oldu."

"Spor tesislerine önem veriyoruz"

Milli ve yerli konusunda maalesef hedefi bulamıyoruz. Fiziki mekanlar konusunda bir sıkıntımız yok. Dünyada bizdeki fiziki yapılanma, hiçbir ülkede yok. Tesislere çok önem veriyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığımızla birlikte, orta öğretimden üniversiteye kadar kapalı spor salonlarına önem vermemiz gerektiğini konuşun dedim Hidayet Türkoğlu'na.

Eskiden İTÜ baskette, İETT voleybolda çok iyiydi. Amerika'da dikkat edilirse, sporda işin başını hep kolejler çekiyor. Bizim de bunu başarmamız lazım. Sporcu en rahat böyle yetişir. Bunun için çalışıyoruz.

Yurtlarda kapalı salonlar yapıyoruz, neden? Çünkü öğrencilerin enerjisini buraya vermesi için.

Orta okulda bunu başlatıp, üniversiteye kadar devam etmeliyiz. Lisanslı sporcu sayısı 2002'den bu yana 10 kat arttı. Derdimiz ne? Gençliğimize imkan hazırlamak.

"Gençliğin önünü açacaksınız"

Gençliğin önünü açacaksın, tesisleri hazır olacak. Hidayet Türkoğlu ile konuştuk, mahalle aralarına potalar koyun diye. Her mahalleye yapacağız bunu. Belediyeler de bakımlarını yapacak. Amerika'da bu oluyor işte.

Okul spor faaliyetlerine katılan öğrenci sayısı 2011'de 529 bindi, şimdi 2,5 milyona yakın. 2002'ye gitse daha da azdı o zamanlar. 1'e 10 artış var.

"Baskette çabuk mesafe kat edebiliriz"

Baskette biz çok daha çabuk mesafe kat edebiliriz. Slovenya gibi ülkelerin nüfusuna bakıyorsunuz. Onlarla görüşerek, eksiklerimizi öğrenerek neler yapabiliriz bakıyoruz.

Yüzmede devlet olarak teşviklerimiz ne olacak diye konuşuyoruz. Profesyonel olarak gerekenleri yaptık ama asıl teşvik amatörde yapılmalı.

Yüzmeyi, basketbolu, voleybolu, tenisi tüm amatör branşları teşvik etmeliyiz. Okullar bu konuda büyük önem arz ediyor.

"Kulüpler nerede hata var diye düşünmeli"

Kulüp yönetimlerimiz nerede hata yaptık, ne eksiğimiz var da başarılı olamıyoruz diye düşünmeli.

Gençlerbirliği Başkanı rahmetli İlhan Cavcav'ın kasasında hep parası olurdu. Hem de nereden nasıl yapıyorsa futbolcuları keşfeder getirirdi. Bunlar önemli meziyetler.

"Ankaragücü ekonomik sıkıntısını aşarsa Süper Lig'de yerini alır"

Eğer Ankaragücü ekonomik sıkıntısını da aşarsa, büyük ihtimal önümüzdeki yıl Süper Lig'deki yerini alır. Ankara'ya yakışır bir stat yapmaya başlıyoruz.

Göztepe İzmir'e farklı bir heyecan getirdi. Bu heyecanla beraber umarım Süper Lig'e 2. bir İzmir takımı da yükselir.

Devletin kurumları da, mesela bankaların hepsi reklam ihtiyacı hisseder. Reklamla kendilerini kabul ettirmeye çalışıyorlar. Ziraat Türkiye Kupası bankanın da işine geliyor.

Güçlü olanlara sponsor oluyor büyük firmalar. Güçlü olmayan takımlara sponsor olup da onları büyütmeleri gerekiyor bana göre. Rekabet için bu şart. Rekabet ligin markasını da arttırır.