Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edilmesinin ardından tartışılan özel güvenlik şirketleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da gündeminde.
AHMET ZEKİ GAYBERİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üç gün süren Slovenya, Slovakya ve Romanya'yı kapsayan gezisinin dönüşünde uçakta gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. 'Gezi esnasında ülkemizde yaşananları üzüntü ve hüzün verici' olarak değerlendiren Erdoğan, İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı'nda meydana gelen hadiseyle ilgili, 'Mehmet Selim Kiraz savcımızın odası basılmak suretiyle oradaki uzun süreli görüşmelere rağmen sonunda başına 3 mermi, kalbine 1, belden aşağısına 1 olmak üzere 5 mermi ile şehit edilmiş olması, özellikle çözüm sürecinin hassasiyetle devam ettiği sürece aynı zamanda vurulmuş bir darbedir' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Romanya dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamaların konu başlıkları şöyle:
SAF OLMAYA GEREK YOK
Bu terör örgütünün geçmişi, malum terör örgütünden daha eski. Bu konularla ilgili ilk başından itibaren benim yaklaşımımı zaten biliyorsunuz. Her zaman söylediğim şey, bu kadar saf olmaya gerek yok. Saf niyetle de buna bakmayalım demiştik. Ve gerekçelerini nereye getirip dayadıkları ortada.
ŞEHİDİMİZE RAHMET
Tabi şehidimiz Eyüp Sultan'dan namazı kılınarak defnedildi. Ben Allah'tan kendisine rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Malum, eşi de bir hakime. Kendisine sabırlar diliyorum. Babasıyla görüştüm. Ona ve annesine de sabırlar diliyorum. Tüm yakınlarına sabırlar temenni ederken yargı camiamıza da başsağlığı temennilerimi tekrar diliyorum.
AVUKATLAR DA ARANMALI
Ben yıllardır avukatların üstünün aranmasını savunan birisiyim. Bunları söylediğimiz zaman bize diğer siyasetçiler hep saldırmışlardır. Nitekim bugün de işi avukatlara 'Cüppelerinizi çıkarın ve rahat rahat içeri girin, size kimse bir şey yapamaz' noktasına getirmişlerdir. Artık adalet saraylarına, neresi olursa olsun, -dünyanın genelinde bu böyledir- avukatların da aranarak girmesi lazım. Aranmadan asla...
ÖZEL GÜVENLİK KALDIRILMALI
Bence tarihi bir karar olacaktır belki de ama bu benim tavsiyem. Türkiye Cumhuriyeti, emniyet teşkilatıyla buralarda polislerimizle veya değişik bir şekilde yine emniyet teşkilatı adalet saraylarına yönelik bir koruma teşkilatını kendisi kurmalıdır. Özel güvenlik kaldırılmalıdır. Çünkü özel güvenlik teşkilatlarının birçok yerde hangi amaçla kimler tarafından, nasıl kuruldukları hepsi soru işaretidir. Özel güvenlik bir kenara konulmalı. Sadece adalet saraylarında değil, birçok kurumlarda artık özel güvenlik bana göre tarih olmalıdır. Hatta stadyumlarda, hastanelerde görev tümüyle polislere bırakılmalı. Hastanelerde de zaman zaman mafyanın birçok teşebbüsleri oluyor. Onun için oralarda taşın altına vücudunu koyacak insanlara ihtiyaç var. Emniyet teşkilatımız bu konuda deneyimiyle, tecrübesiyle bu işleri yapacak güç ve kabiliyettedir.
POLİSİMİZİ KUTLUYORUM
İçerde savcımız şehit edildiği esnada, silah sesleri üzerine içeri girerek teröristlere gereğini yapan polis kardeşlerimi ve güvenlik teşkilatını tebrik ediyorum. Kutluyorum. Onlar görevlerini tam hakkıyla yerine getirmiştir. Nitekim Vatan Caddesi'nde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nü tarayan bir kadın teröristi orada yine polislerimiz öldürmüşlerdir.
TÜM TEDBİRLER ALINIYOR
Seçime giderken güvenlik noktasında İçişleri Bakanlığımız olsun, tüm polisiyle, jandarmasıyla hatta hatta sınır boylarında tabi karakollar ile TSK'da dahil hep birlikte tüm tedbirler alındı, alınıyor ve alınacak. Bunun yanında Adalet Bakanlığı üzerine düşeni yapacak. Yüksek Seçim Kurulu da yine aynı şekilde bütün tedbirlerini alıyor. Arzumuz, isteğimiz en az hasarla, en sağlıklı bir demokrasi sınavını 7 Haziran'da Türkiye verebilsin.
TÜM ÖRGÜTLER TAŞERONDUR
Arkadaşlarımızın elde ettiği belge, bilgiler dar kapsamlı toplantıda değerlendirilecek. ' Üst akıl' bir genellemedir. DHKP-C daha önce neredeydi? Amerikan Büyükelçiliği'ne gelenler nereden geldi? 'Üst akıl' tabi ki var. Ama 'üst akıl şurasıdır, şuradan gelmiştir' denemez. Hepsi değerlendirmeler sonrası bunları göreceğiz. Terör örgütlerinin hepsi taşerondur.
AVRUPA TERÖRİSTLERİ VERMİYOR
Avrupa'nın birçok ülkesinden, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya, İngiltere, hepsi dahil. Bunlardan birçok PKK teröristi istedik, belgeleri de göndermek suretiyle, ne yazık ki vermediler. Hep oyaladılar. Onlar oyalayınca o ülkede yargılandı, sonra başka yere kaçtı. Bakın çok basit. Özdemir Sabancı'nın katili, çok ülke dolaştı. Bunlar hep açık, ortada.
KORKMAYALIM, ÜRKMEYELİM
Ben halkıma, milletime özellikle şunu söylüyorum. Bir kere bu tür olaylar bizi ürkütmemeli. Bizi korkutmamalı. Bir kere şuna inanmamız lazım. Hep şu mısrayı söylerim: Kaderin üstünde bir kader vardır. Biz bunu bileceğiz. Buna inanacağız. Eğer buna inanamazsak, zaten hiçbir şey yapmak mümkün değildir. Ürkmeyelim, korkmayalım. Siz gazetecilere de çok tehditler gelebilir. Geliyordur da. Biz yıllar yılı ne tehditler aldık. Son tehditleri hep sizlerle de paylaştık. Bunların hepsi belli bir planın yansımalarıdır. Bunları yaparlar, yapacaklar. Ama biz de görevimizi yapacağız. Cesur olacağız. Hiç çekinmeye gerek yok. Mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.
'ÜST AKLIN' TERÖR İSTİHDAMI
PKK'nın yerine DHKP-C'nin ikame edilmesi falan bunlar tartışma konusudur. Bunlardan biri mezhep dayanaklı, diğeri ırk-etnik dayanaklı. Ama ortak paydaları terör olduğu için onları üst akıl zaman gelir farklı yerlerde istihdam edebilir.
KILIÇDAROĞLU, BAŞKA BİR DÜNYADA YAŞIYOR
Ana muhalefet partisinin başındaki zat, Twetter hesabından, 'Savcının rehin alınmasını hükümet göz göre göre izliyor. Ve istihbarata sormak istiyorum. Bayrak, flama, silah, plastik kelepçe gibi eylem araçlarıyla adliyeye nasıl girdiler?' diyor. Ama aynı parti, cüppeli olanlara müdahale edildiği zaman da adeta yırtınıyor, 'Cüppeli olanlara nasıl müdahale edersiniz?' diye. Çok daha enteresanı, 'Bu malzemelerin adliyeye sokulmasında o gün yaşanan elektrik kesintisi etkili mi olmuştur' diyor. Bu elektrik kesintisi sadece adalet sarayında olmamıştır. Türkiye genelinde bir elektrik kesilmesi söz konusu. Bir de şunları soruyor: 'Hükümetin kesinti sonrası terör saldırısı olabilir açıklaması rehin alma olayında parmağı olduğunun göstergesi midir? Ya hükümete böyle bir soru sorulabilir mi? İnsaf... Yani, hükümet böyle bir rehin alma olayına, özellikle DHKP-C gibi kendisiyle bunca yıldır mücadele eden bir hükümete bu soruyu yöneltiyorsun. Yani, yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor. Bir sorusu da şu: 'Hükümetin kesinti sonrası söylediği ülke güvenliği ve bütünlüğünü sağlamak, görev tanımınızda var mıdır?' Ya başka bir dünyada yaşıyor. 'Bir ülkenin milli istihbarat teşkilatı, vazifesi olmayan işlerle uğraşırsa, cumhuriyetin savcılarının odası davul zurnayla basılır' diyor. Şu ifadeye bak. Şu anda davul zurnayla ana muhalefetin başı sokaklarda dolaşıyor. Bu kadar çirkin ve çılgınca bir yaklaşım...
BURAKCAN'I DA AYNI ÖRGÜT KATLETTİ
Terör anında Che Guavera'nın beresiyle görüntü verenler oldu. Silah, savcımızın başına dayanmış vaziyette. Ya bunu mu savunuyorsun? Bu nasıl bir muhalefet anlayışıdır? İstanbul Baro Başkanı da o şekilde pozlar vermişti. Bunlar tahrikten başka birşey değildir. Bu tür tahriklere prim vermemek lazım. Ana muhalefetin başındaki zat, 'Teröre lanet okumak hepimizin ortak görevi olmalıdır. Bir savcının katledilmesi, hele hele Berkin Elvan üzerinden katledilmesi hiç kimsenin içine sindireceği bir olay değildir' diyor... Berkin Elvan'ı 'Bakkala ekmek almaya gidiyor' diye tanımlayan sen değil miydin? Bakkala ekmek almaya gittiğine dair bir belgen var mı? Biz emniyetin tüm belgelerini açıkladık. Fakat, hala bunu istismara devam ediyor. Ama öbür tarafta Burak Can'ın ne annesi, ne babası kalkıp bu işi istismarını yapmadı. Aynı örgüt o gün Burak Can'ı şehit etti. Aynı bölgede, Okmeydanı'nda. O da bir insanlık dersi verdi. Aynen Özgecan'ın babası gibi. Bakın hiç, herhangi bir ses duyulmadı.
MUHALEFET BİRLİKTE SAF TUTMADI
Gönül arzu ederdi ki, siyasi partilerimizin liderlerinin hepsi bu cenaze merasiminde bulunsunlar, bir milli duruş sergilesinler. Ne var ki, iktidar partisinin dışında kimse oraya gitmemiş; bazı siyasi partiler maalesef gitmemekle kalmayıp buradan acaba siyaseten ne çıkarırız bunun gayreti içine girmişlerdir. Böyle bir zamanda bile iktidarıyla bu acıyı paylaşamayan bir muhalefetle bir yere varılmaz. Bugünler bizim aslında birleşme günlerimiz olması gerekirken, bunlar birleşme bir yana hala yarayı daha da deşme, yarayı yayma operasyonu yapıyorlar. Bu tutumun kendilerine getireceği hiçbir şey yok. Biz bir çözüm sürecinin içindeyiz. Bu çözüm sürecinin sonuna kadar arkasındayız. Bugün Selim Kiraz savcımızın, kardeşimizin cenaze merasiminde isterdim ki bütün siyasi partilerin genel başkanları beraber saf tutsunlar, birliği göstersinler. Bakın gösteremediler. Teröre karşı lafla değil icraatla bir birliğin, beraberliğin duruşu olurdu.
MEDYA PATRONLARI KAVRAMAK İSTEMİYOR
Şu anda Türkiye'de basında özellikle patron takımının hala kavramak istemediği, uzak durduğu bir şey var. Bu ülkede milletin hayrına olan şey nedir, ne değildir? Bunu gözetmiyorlar. Terör propagandası içeren görüntüler gazetelerde yayınlanabilir mi? Bu bir ihanettir ya... Orada savcının günahı ne? Savcının görevi önüne gelen dosyaya bakmaktır. Savcı bu görevi yapmıştır. Savcı, Berkin Elvan'ın faili midir? Öyle bir durum mu var? Yok... Tam tersine o olayın failini bulmaya yönelik bir dava ile ilgilenen bir savcıya o tür bir hareket yapılamaz. O tür bir hareketi yapana adeta sahip çıkan ne siyasetçi, ne medya hiçbir zaman vatansever olamaz. Bu kadar açık konuşuyorumu2026 Bu ülkede barış için mücadele veriyoruz. Bu ülkenin huzuru, özgürlüğü için mücadele veriyoruz. Birileri de bu mücadeleyi tamamen inkıraza uğratmak için ellerinden geleni yapıyor. İşte bakın, öldürülen teröristlere adam rahmet diliyor ya. Bu teröristlere rahmet dileyenlerin bu ülkede çözüm süreci diye bir sorunu olabilir mi?