Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Makamlar insanlara hizmet için bir araçtır. Muhtar da olsanızCumhurbaşkanı da olsanız kalbiniz ve zihniniz millete hizmet için çalışmalıdır.
Biz 2003 yılında Başbakanlık görevini devraldığımızda Türkiye'nin dışa bağımlılığı yüzde 80'di. Kıbrıs çıkarmasında yaşadığımız sorunlara rağmen bu konuda ciddi bir çalışma yapılmadığını görüyoruz. Bu alana ciddi kaynak ayırdık. Projelerin hayata geçirilmesi ve özel sektörün teşvik edilmesine çalıştık. Bu alana kaynak ayrılmasıyla en yararlı yatırımı yaptığımızı görüyorum.
Atak helikopterlerimiz semalarımızda uçuyor, Altay tankı üretimine başlamak üzere, MİLGEM projesiyle iki gemimiz denizlerde. Hürkuşuçağının testleri tamamlandı, seri üretime geçiliyor. Kendi milli piyade tüfeğimizi ürettik. Roket, füze konularında oldukça ileri bir konuma ulaştık.
Özel sektörümüz insansız hava aracı üretiyor. Şu anda testler başladı. İnşallah silahlı insansız hava aracını da özel sektörümüz üretecek.
Hedefimiz dışa bağımlılığı sıfırlamak. Çünkü bağımlılıktan kurtulduğunuz anda caydırıcı olursunuz.
"ONLARIN İPLERİNİN NEREYE UZANDIĞI MALUMDUR"
Karşımızdaki terör örgütü sadece eli silahlı 5-10 bin militandan oluşmuyor. Bu örgütler başka güçlerin operasyon aracı.
Dokunulmazlık görüşmelerinden terör örgütü marşı söyleyerek çıkan sözüm ona milletvekillerinin de, o medya kuruluşlarının da iplerinin nereye uzandığı malumdur.
Parlamentoda, sözde milletvekilleri olarak oturumları ne hale getirdiklerini izlediniz. Komisyonda ne yaptıklarını izlediniz. Sıraların üzerinden nasıl atladıklarını gördünüz. Oraları işgal kuvvetleri gibi işgal etmeye, bu tür eylemler yapma girişiminde bulundular. Komisyon başkanı isteseydi ne medyayı, ne danışmanları sokardı. Onlara özgürlük adına böyle bir alan açtı, ama onlar bu fırsatı usulüne uygun şekilde kullanmadılar ve bu millete üzüntü verecek tabloyu sergilediler. Bu millet buna layık değil. Bunlar da bu milletin temsilcisi olmaya layık değil.
"BEN DE ENDİŞELİYİM"
(Batı liderlerinden gelen "endişeliyiz" açıklamalarına cevaben) Geçmişlerinde ırkçılıktan, soykırıma, sömürgeciliğe kadar her ayıbın izlerini taşıyanların, Türkiye'nin bu mücadelesine edecek tek sözleri olamaz. Gezi olaylarında bize gösteri ve ifade hakkı nutukları çekenler, eylemcileri bastırma yoluna gidiyor.
İşte İsveç'te, bakanlık makamına gelen bir Müslüman'a yapılanı gördünüz. Aynı şekilde bir bayan milletvekiline yapılanı gördünüz. Hani sizde hak, özgürlük vardı, niye yaptınız? Açıkçası ben batı ülkelerinde daha sıkça karşılaşmaya başladığımız bu hak ihlallerinden endişeliyim. Bu vahim konu karşısında harekete geçmeye davet ediyorum. Terör örgütleri giderek küreselleşen bu tehditlerin karşısında, ülkelerin Türkiye kadar dirençli olmaları öğrenmesi gerekiyor.