Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde halka seslenen Başbakan Erdoğan, konuşmasında bugün 13. ölüm yıl dönümü olan ünlü Kürt sanatçı Ahmet Kaya'yı da andı. Başbakan "Ahmet Kaya'nın suçu neydi. Bunu kendi şarkısında söylüyordu. Ne diyordu: Diyarbakırlıymış, Adı Bahtiyar'mış, suçu saz çalmakmış. Evet, Ahmet Kaya'nın suçu saz çalmaktı." dedi.
TOPLU AÇILIŞ TÖRENİNE KATILDI
Erdoğan, Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde, ilçe stadında düzenlenen toplu açılış töreninde halka hitap etti.
PERVER 37 YIL SONRA TÜRKİYE'DE
Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada, Diyarbakır'da tarihi bir gün yaşandığını belirterek, tam 37 yıldır ülkesinden, vatanından, topraklarından ayrı yaşamak zorunda kalan Şivan Perver'in, kendilerinin gayretleri sonucu Türkiye'ye geldiğini söyledi.
"TÜM TÜRKİYE İLE HASRET GİDERDİLER"
Şivan Perver'in kendi insanının önünde, kendi anadilinde, kendi topraklarında türkülerini, şarkılarını söylediğini anımsatan Erdoğan, "Anadolu'nun, bu toprakların yetiştirdiği bir başka büyük ses sanatçımızla, İbrahim Tatlıses ile türküler söylediler. Onlar Diyarbakır'la hasret giderdiler, tüm Türkiye ile hasret giderdiler.Diyarbakır da onlarla hasret giderdi" diye konuştu.
"BİRÇOK SANATÇI HOR GÖRÜLDÜ, DIŞLANDI"
"Maalesef bu ülkede birçok sanatçı, dilinden, etnik kökeninden, kimliğinden dolayı hor görüldü, dışlandı, ötekileştirildi, ülkesinden, doğup büyüdüğü topraklardan uzakta yaşamak zorunda bırakıldı" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"AHMET KAYA'NIN SUÇU NEYDİ?"
"İşte bunun en son örneği Ahmet Kayau2026 Ahmet Kaya da beni cezaevine uğurlamıştı. Türküleriyle uğurlamıştı. 'Şafak sökerken' diyerek uğurlamıştı. Tabii benim dünyada onun o vefası özel yere sahip. Ahmet Kaya, maalesef, ömrünün son demlerinde, duygusal olarak kaldıramayacağı yoğun bir baskıya maruz kaldı, vatanından uzakta, gurbette son nefesini verdi. Ahmet Kaya'nın suçu neydi? Bunu kendi şarkısında söylüyordu aslında. Ne diyordu? Diyarbakırlıymış. Adı Bahtiyar. Suçu saz çalmaktı. Gönül telinden geçenleri sazının teliyle söylemesiydi."
"TÜRKİYE ARTIK DEĞİŞTİ"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin artık değiştiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni Türkiye'de kimse dilinden, dininden, mezhebinden, etnik kimliğinden ötürü horlanmıyor, dışlanmıyor, ötekileştirilmiyor. Türkiye, bütün renklerine, bütün unsurlarına, bütün kimliklerine eşit olarak sahip çıkıyor, herkese birinci sınıf insan muamelesi yapılıyor. Ergani'nin yetiştirdiği büyük şair Sezai Karakoç'un her zaman vurguladığı gibi, Dicle ve Fırat kendi mecrasında, kendi yatağında özgürce akıyor artık.
Dicle ve Fırat, Medine'den İstanbul'a kadar uzanan geniş kültür coğrafyamızda, kendi değerleriyle, kendi rengiyle, kendi özgünlüğüyle yeniden itibarına kavuşuyor.Türkiye, her karış toprağıyla, 76 milyon insanıyla, bir ve bütün olarak, gönüllerini, yüreklerini birleştirmiş olarak, son derece emin adımlarla, son derece kararlı bir şekilde, geleceğe doğru yürüyor."A