En cesur sivil toplum lideri: Erdoğan

En cesur sivil toplum kuruluşu: İktidar. Başbakan sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tebrik edilmeyi hak ediyor. Böyle "Diktatör" ancak gelişmiş demokrasilerde, hukuk devletlerinde bulunur.

Behçet CANÖZ - (STAM) SİVİL DÜŞÜNCE TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR MERKEZİ BAŞKANI

Ankara mızıkacıları (mızıkçıları) şeflik döneminden kalma faşist parçaları seslendirmeye devam ediyorlar. Solo ve koro halinde "istemezük! " Sisi ve Esed müntesiplilği de cabası...

12 Eylül 2010 anayasa referandumunda da aynı direnci gösterdiler. Halk ise gereğini yaptı.

Muhalefet : biri diğerinin aynısı. Sözcülerin parti adları açıklanmasa hangi parti adına açıklama yaptıklarını anlamak mümkün olmayacak. Tek kalemden çıkmış metinleri okuyorlar. Sanki biri bir metin yazılmış ve bu metin diğer parti sözcülerine verilmiş. "Tek sıra dizil, hizaya bak !" komutu almış gibiler. Biri hala demokrasiye tankla balans ayarı yapmakla itham edilen tutukluların eşiğine yüz sürmekle meşgul , biri ırkçılıktan mütevellit hazımsızlık illetinin pençesinde, biri, eşkıya ne diyor diyerek kulakları kirişte gözü Kandil'de... Abuş suratlar...

Müzmin muhalefet yine solak davula devam ediyor. Türkiye şeflik kalıntısı uygulamalardan kurtulurken malum muhalefet takoz koyma telaşında. 1930'arın faşist söylemleriyle siyaset yapılamayacağını idrak edemeyenleri ikna etmek deveye hendek atlatmaktan daha zor.

Türkiye zincirlerini kırıyor. Ulus yaratma politikaları bu toplumu böldü ve toplumda telafisi mümkün olmayan yaralar açtı. Toplumun sosyal katmanlarına gözlerini kapatan bir zihniyet evrensel değerleri yok saydı.

30 Eylül 2013 tarihi bu toplumun dönüm noktalarınndan biridir. Toplumla devlet erki arasındaki mesafe biraz daha yakınlaşmıştır. Devletin halkın emrinde olması gereğinden hareketle etnik yapıların ve inançların haklarının iadesi, bir hakkın teslimidir. Jakoben muhalefetin anlıyışıyla bir lütuf değildir.

Bu topraklarda yüzyıllarca birlikte yaşamış kader birliği inçinde olmuş her düşünceden, her inançtan her ırktan insanın doğal hakları iade edilmekte.

Irkçı uygulamalar huzuru ve refahı yok etti. Her demokratik ve hukuku talep bölücülükle yaftalandı, hainlikle suçlandı. Tankların demokrasiyi ezdiği süreçleri Hürriyet ve Anayasa Bayramı ilan eden demokrasi özürlü siyaset erbabı açıklanan paketten çok rahatsız. Gazetelerine "Genç Subaylar Rahatsız" manşeti atanlar halkın haklarına kavuşmasından dileye dönmüş durumdalar. Dinozorlar hukuktan insan haklarından rahatsızlar.

Başbakan'ın açıkladığı Demokratikleşme Paketİ'ndenten kurt görmüş eşek gibi kaçıyorlar. Bu ülkede anadillerin olmadığını iddia etmek anaları inkar etmektir. Anadan öğrenilen dil anadildir. Kimse kimseden kendi anasını inkar etmesini isteyemez. Anadil ile eğitim de haktır, probaganda yapmak da...

Yerleşim yerlerine eski isimlerini vermek, kültürel soykırımı durdurmaktır. Yer adları tarihin işaret taşlarıdır. Bu isimlerden hareket edilerek tarihi olaylar aydınlatılır, kültürün derinliklerine inilir, bireylerin aidiyet duyguları perçinlenir. Yer adlarının iadesi tapu ve nüfus kayıtlarının ihya edilmesi kadar önemlidir. Bu kayıtlar bir toplum için ne kadar önemliyse, yer adlarının iadesi de o derce önemlidir. Tarihi inkar anlayışının ürünü olan bu yasakların kaldırılması toplumsal barışa çok büyük katkı sağlayacaktır. Devlete olan güven artacaktır. Yer adlarına konulmuş olan yasaklar, bu topraklara yapılmış ikinci bir Moğol saldırısı hükmündedir. Tarihi yok etmek isteyen ve soysuz bir nesil türetmek isteyenlerin oyunu, bu paketle bir darbe daha almıştır..

"Andımız" kadim medeniyetlerin merkezi bu topraklar için yüz karasıdır. Çok şükür bu ayıptan da kurtulduk. Varlıklarını değersizleştiren bir nesil yaratamadılar. Hitler aşırması bu garabet seksen yıl beyin yıkamakla meşgul oldu , en doğal haklar yok sayıldı, "gözlerimi kaparım, şefime taparım."la hür düşünce hadım edildi.

Varlığımız hiç kimseye, ideolojiye, ilkeye armağan edelemeyecek kadar kutsaldır. Allah'tan geldik O'na döneceğiz, "Türklüğe" değil!..

"Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir." "Türklük" için değil!..

En cesur sivil toplum kuruluşu: İktidar.

Başbakan sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tebrik edilmeyi hak ediyor.

Böyle "Diktatör" ancak gelişmiş demokrasilerde, hukuk devletlerinde bulunur.

Şefliği ideal rejim olarak sunanlar elbette halkın isteklerini ihanet, bölünme olarak sunmak isteyeceklerdir.

Halk, demokratikleşmeye devam diyor. Bunun için şunlar da yapılmalıdır.

-Cuntalara temsilci vererek onları meşrulaştırmak isteyen siyasi partil/ler, cuntaya yardım ve yataklıktan yargılanmalı, mağduriyetler bu parti/lerden tazmin edilmelidir.

-Cuntacıların isimleri cadde, sokak, meydan ve kurumlardan silinmelidir.

-Toplumun bir kısmını ötekileştiren, inançları düşünceleri, değerleri, bireysel tercihleri tasnif, etmeye çalışan İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük dersi kaldırılmalıdır.

-Genel Kurmay Başkanlığı , Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.

-Valilleri halk seçmelidir.

-Okullar, yerel yönetimlere devredilmeli, müfredatı yerel yönetimler belirlemelidir.

-Azınlık satatüsü kaldırılmalı vatandaşlık bağı güçlendirilmelidir.

-Heybeliada Ruhban Okulu eğitim-öğretime açılmalı, zararlar yasakçılardan tazmin edilmelidir.

-Tekke ve Zaviyeler yeniden açılmalıdır. Cemevlerine de bu statüler tanınmalıdır.

-Şapka ve ünvanların kullanımıyla ilgili yasalar, güncelliğini kaybetmiş uygulanmayan yasalar durumunda olduklarından bu yasalar kaldırılmalıdırlar.

-Atatürk'ün mirasından diger partiler de eşit oranda pay almalıdırlar. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'ni tek parti için kurduğu söylenemez. Cumhuriyetin ilk partisi CHP'dir, ancak tek partisi CHP değildir.

-Okullardaki "Türk Bayrağının Doğuşu" tabloları indirilmelidir. Bu tablunun hiçbir surette eğitimle, tarihi gerçeklikle ve insani değerlerle alakası yoktur. Görüntü barbarlığı çağrıştırıyor.

-İdeolojisi olmayan çağdaş, demokratik bir anayasa yapılmalıdır.

Not: Yeni anayasa yapımını, demokrasi özürlü tek tipçi, vesayetçi zihniyet engellemeye çalışsa da halk bunu da yapma azim ve kararındadır. 2015 seçimlerinde bu gerçekleşecektir.

-Okullardaki forma uygulamasından serbest kıyafete geçilmelidir. Çocukların tercihleri dikkate alınmalıdır. Okul meclisleri oluşturanlar kendi kıyafetlerini de belirleme hakkına sahip olmalıdırlar. Aksi taktirde okul meclis seçimlerinin önemi kalmayacaktır.

Kıyafetle ilgili tercihlerde okul yönetimleri velileri kendi istekleri doğrultusunda yönlendirip formada ısrar etmektedirler. Kıyafet, bireysel bir tercihtir ve başkalarının onayına sunulamaz Bir veli kendi çocuğu adına formada karar kılabilir, ama diğer çocukların ne giyeceğine karar veremez. On ikinci sınıf öğrencilerinden on sekiz yaşını dolduranlar bireysel tercihlerine müdahale edildiğini ileri sürerek hukuki haklarını arama durumunda bırakılmamalıdırlar.