Emekli İstanbul Müftüsü 'Medya hocaları'nı yazdı

Emekli Müftü Mustafa Çağrıcı, televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada sık sık gördüğümüz kimi 'hoca'ları isim vermeden topa tuttu.

Bunların, en az Batı kaynaklı karikatür alçaklığı kadar kutsallarımızı aşındırdığını belirten Çağrıcı, neden tepki gösterilmediğini sorguladı.

AK Parti döneminde İstanbul İl Müftülüğü görevine getirilen ve 2011'de bu görevden emekli olan Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Karar gazetesindeki köşe yazısında, "medya hocaları"nı değerlendirirken, çok çarpıcı tespitlerde bulundu.

ŞÖHRET VE SERVET DİYE DİYE NEFSİNİN KÖLESİ OLAN HOCALAR..

"Şöhret afettir denir ya; işte bu afet bazı hocalarımızı epeyce kuşatmış vaziyette. Ama şöhret yine de güzel; hele yanında biraz da servet olursa!" diyen Çağrıcı, "Ama 'şöhret ve servet' diye diye nefsinin kölesi haline gelenlerin akıbetleri pek iyi olmuyor" diye ekledi.

Mustafa Çağrıcı'nın yazısı şöyle:

"Şimdilerde halkın 'medya hocaları' dediği bir kesim türedi. Çok şükür (!) memleket "dindarlaştığı", "İslamcılık" güçlendiği için bunlara itibar da arttı.

"Şöhret afettir" denir ya; işte bu afet bazı hocalarımızı epeyce kuşatmış vaziyette. Ama şöhret yine de güzel; hele yanında biraz da servet olursa!

Medya hocalığına ilk soyunanlardan biri, o zamanların mütegallibe kesimini memnun eden konuşma ve yazılarıyla epeyce şöhret ve servet toplamıştı. Ama 'şöhret ve servet' diye diye nefsinin kölesi haline gelenlerin akıbetleri pek iyi olmuyor.

***

Keşke popüler mevlithanlar gibi bu "hocalar"ımız da dernekleşseler! Daha verimli, daha planlı çalışırlar. Ağlayıp ağlatan hoca mı isteniyor; kestirmeden cennete götüren mi; evliya uçuran mı; cazgır gibi bağırıp çağırarak ilgi toplayabilen mi; ağlattığı helvacı çocuğun gözyaşlarına -haşa- Allah'ı acındırıp kandırmış evliyanın hikayesini anlatan mı; astronomi, tıp vs. ne kadar bilim varsa ve bunlarda hangi buluşlar yapılmışsa hepsinin Kur'an'dan yerini -eliyle koymuş gibi- bir bir gösteren hoca mı isteniyor; (şimdilerde pek taliplisi yok ama) bahusus laikçi hoca mı, yoksa anti-Kemalist mi isteniyor... Hatta medrese görmüşü, üniversite okumuşu, doçenti, profesörüu2026 Yayın kuruluşları hangisinden isterse dernek sayesinde servis edilir.

***

15-20 yıl öncesine kadar böyle hocalar fazla yoktu. O yıllarda dindarlar 'ötekiler'di. Pek de adam yerine konmazlardı. Dönemin hakim kesiminin gözünde hayvan hakları dinu00ee talepleri olanların haklarından daha önemliydi. İşte bu şartlarda mağdur kitleleri diri tutacak bir retoriğe ihtiyaç vardı. O zaman bizimkiler "İslam nizamı", "Şeriat düzeni" gibi -Mısır'ın İhvan-ı Müslimu00een'i ve Pakistan'ın Cemaat-i İslamu00ee'den ithal- söylemlerle bu retoriği işliyorlardı.

Şimdi bu söylemler terkedildi; hele şeriat kelimesi iyice unutuldu. Halbuki uğruna ne mücadeleler verilmişti. Şimdilerde bu kelimeyi şu sevimli medya Hoca'sının dışında pek kullanan kalmadı. Onu da "Şov olsun reyting olsun, eğlenelim eğlendirelim" diye konuşturuyorlar.

Bu medya hocalarından bazıları "sümu2026-i şerif", "sidu2026-i şerif" vs. edebiyatı yapıp, güya Resu00fblullah efendimizi mucizelerle yücelttiklerini sanırken -veya öyle yapıyormuş gibi görünürken- esasında Peygamberimizi ve İslam'ı ironi malzemesi yapıyorlar.

Öbür tarafta bir başka medya Hoca'sı, -tıbbu00ee sorunu olduğu için mi, yoksa bir zamanların Aczimendu00ee hocası gibi ona da İslam'ı ve Müslümanı itibarsızlaştırma görevi verildiği için mi bilemem- "Allah, maşallah, sübhanallah"lar ile başka işler çevirirken adeta İslam'ın kutsallarıyla alay etmeyi, ettirmeyi sürdürüyor.

***

Bu arada bir şeyi çok merak ediyorum: Kadu00eem dostlar ve yol arkadaşları olsalar bile, kimi siyasetçiler, basın mensuplarıu2026 "Şöyle de düşünülebilir mi?" dediklerinde, hatta deme ihtimali görüldüğünde dahi programları iptal edilebiliyor; köşelerinden kovulabiliyor da, neredeyse her söyledikleri, her yaptıkları İslam'ın izzetine ve iffetine bir darbe daha vuran kişiler, oluşumlar neden bu kadar rahat ve cesur olabiliyorlar?

Hatırlarsınız; 2005'te Batı kaynaklı bir karikatür meselesi çıkmış; bizde de bu alçaklığa ciddi tepkiler gösterilmişti. Çünkü maksat İslam'ı ve onun Aziz Peygamberini itibarsızlaştırmaktı. Bir şeyi itibarsızlaştırmanın en etkili yolu da onu karikatürize ederek alay konusu yapmaktı. Peki hoca, cemaat gibi dinu00ee isimler taşıyan şu sözünü ettiğimiz kişilerin ve çevrelerin yaptıkları da kutsal değerlerimizi itibarsızlaştırma değil mi?

O tarihte karikatürleri özgürlük konusu yapanları -haklı olarak- kıyasıya eleştirenlerin, dinu00ee kavram ve kutsallarımızı fütursuzca aşındıran bu "hocalar"a, "cemaatler"e hiç değilse söyleyecekleri iki cümle yok mu? Bunun için illa onların da azmanlaşıp "paralel güç" düzeyine ulaşmaları mı gerekiyor?"

MUSTAFA ÇAĞRICI KİMDİR?

1950 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Taşlıhüyük köyünde doğdu. İlkokulu ayın ilçede okudu. Kayseri'de hafızlığını tamamladıktan sonra 1963 yılında Sivas İmam-Hatip Lisesi'ne kaydoldu; 1968-69 öğretim yılında 6. sınıftayken 7. sınıfın bitirme sınavlarına da katılarak Haziran'da mezun oldu. Aynı yıl girdiği İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü (bugünkü Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) 1973'te bitirdi. Bu arada lisans öğreniminin ilk yılında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde başladığı imam-hatiplik görevini altı yıl boyunca sürdürdü. 1975'te kısa dönem askerlik hizmetini tamamladı, ayın yıl Sivas İmam-Hatip Lisesi'ne öğretmen olarak atandı.1977 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü 'nde İslam felsefesi anabilim dalında Lisansüstü çalışmalarına başlayan Mustafa ÇAĞRICI, ahlak felsefesi alanında hazırladığı doktora tezini tamamladıktan sonra 1982 yılında M.Ü. İlahiyat Fakültesi'nde İslam Felsefesi Anabilim Dalında Yardımcı Doçent oldu. 1990'da aynı anabilim dalında Doçent, 1996'da Profesör unvanım aldı. Aynı fakültede eğitim-öğretim ve yazım gibi akademik faaliyetleri yanında, Bölüm Başkanlığı, Anabilim Dalı Başkanlığı, Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği gibi idari görevlerde bulundu.Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI, 1986'da misafir öğretim üyesi olarak Amman'daki Ürdün Üniversitesi'nde bilimsel çalışmalar yürütmüş; ayrıca bazı Avrupa ülkelerinde alanıyla ilgili konferans gezileri yapmıştır.

Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI'nın İslam felsefesi, ahlak ve genel olarak İslam ve ilahiyat konularına ilişkin kitap, makale, bildiri, konferans metni, ansiklopedi maddesi gibi çok sayıda bilimsel çalışmaları bulunmakta; bunlar arasında dört kişilik bir komisyon tarafından hazırlanmış olup T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında basılmış bulunanKur'an Yolu isimli 5 ciltlik Kur'an-ı Kerim Tefsiri de yer almaktadır. ÇAĞRICI, ülkemizde bilimsel düzeyde gerçekleştirilen bu boyutta ilk yerli ansiklopedi olan TDV İslam Ansiklopedisi'nin halen Danışma Kurulu Üyesi ve "İslam Düşüncesi ve Ahlak Bilim Dalı" Başkanı'dır. Yayımına başlandığı dönemden beri anılan eserin telif, inceleme ve redaksiyon çalışmalarına katkısını sürdürmekte olup bu ansiklopedinin yayımlanmış 40 cildinde İbn-i Su00eena, Gazali, Ebü'l-Berekat el-Bağdadu00ee, İbrahim Hakkı Erzurumu00ee gibi birçok Türk ve müslüman filozof ve bilim adamı ve/veya bunların düşünceleri, eserleri; çeşitli felsefe, ahlak, tasavvuf konuları ve problemleriyle İslam düşüncesi ve ahlak alanına giren Kur'an terimleri gibi İslam bilim ve düşüncesinin çeşitli konularına ilişkin 200'ün üzerinde yazısı çıkmıştır.

Habervaktim.com