NEŞAT GÜNDOĞDU/ANKARA
Birçok gayri ahlaki duruma zemin hazırlayan dizilerin içeriklerinde daha gelenek, görenek ve ahlaka yer verilmesi gerektiğini söyleyen Sosyolog İsmail Öz, gençlerin buralardan gördüklerini kendilerine rol model aldığını vurguladı.
AİLESİ YAPISI KURTARILMALI
Gençlerin ailelerinden arzuladıkları saygıyı görememesinden dolayı da bu tür zorbalıklara girişebildiğini söyleyen Öz, aile kurumunun kurtuluşunun eğitimde yapılacak düzenlemelere bağlı olduğunu söyledi. Öz, RTÜK’ün dizileri daha fazla denetlemesi gerektiğini de belirterek ailelerin gelenek ve görenekleri gençlerimize muhakkak aktarması gerektiğinin altını çizdi.
ÇOCUKLAR BENCİLLEŞİYOR
İlahiyatçı Prof. Dr. Ahmet Onay, bazı ailelerin çocuklarına yönelik çok korumacı davranmasının bu gençlerin bencil bir ruha bürünmelerine neden olduğunu vurgulayarak çocukların sadece hak ve özgürlükler üzerinden eğitilemeyeceğinin çocuklara muhakkak görev ve sorumluluklarının da öğretilmesi gerektiğini kaydetti. Onay, “Aileler çocuklar üzerinde fazla korumacı davranarak çocukların hata yapmasını engelliyorlar. Bu durum gençlik dönemlerine geldiği zaman her koşulda doğru olduğunu düşünün bir neslin ortaya çıkmasına neden oluyor” ifadesini kullandı.
Son zamanlarda gençler arasında çeteleşme ve zorbalık haberlerinin yaygınlaşması toplumda bir korkuya neden olmaya başladı. Kız ve erkekler tarafından oluşturulan grupların buyruğuna uymayan kız arkadaşlarına, dağa kaçırıp işkence etmesi ve bunun videosunu çekmesi gelecek nesillerin ruhsal bir zehirlenmeye çok yaklaştığını gösterdi. Saldırganlığı ve mafyatik ilişkileri öven, Türk toplum yapısına uymayacak içerikleri barındıran, ahlaksızlığı ve entrikayı önceleyen dizilerin gençler üzerinde büyük bir tahribata neden olduğunu söyleyen Sosyolog İsmail Öz eğitim sisteminde aile yapısını kurtaracak düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğinin altını çizdi. Öz, diziler üzerinde gerekli kontrollerin sağlanması uyarısında bulunarak ailelere de çocuklarına saygı göstermeleri noktasında telkinlerde bulundu. İlahiyatçı Prof. Dr. Ahmet Onay ise çocukların ruhsal eğitimine dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yaparak sorumluluk bilincinin kazandırılmasının egoist bir gençlik oluşumunun önüne geçeceğini dile getirdi.
Gençlerimiz boşluğa düşüyor
Öz, son dönemde gençler tarafından oluşturulan grupların diğer genç dönük enteresan bir refleks göstermeye başlığını söyleyerek gençlerin artık kendi örfünden beslenemediği için bir kopma yaşadığını görüldüğünün altını çizdi. Öz, gençlerin geçmişi, tarihini, örf ve âdetini kendi hayatına yansıtamadığı için bir kopma durumun ortaya çıktığını vurgulayarak şu tespitlerde bulundu: “Bu kopmanın getirdiği tabloda tarihini, gelenek ve göreneklerini öğrenemeyen genç çok farklı refleksler geliştiriyor. Bu reflekslerde kendilerine sunulan neyse ona özenerek onu uygulaması şeklinde oluyor. Gençler, bunu da çoğunlukla çete zemininde bir güç gösteri olarak ortaya koyuyorlar. Bunlar gençlerimize dönük ciddi problemlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Almanya’da 1914-1924 yılları arasında savaşın ve sıkıntıların getirdiği bir zorluklarla gençler büyük bir boşluğa düşüyorlar. Alman gençler o gün de kendi kültürlerinden beslenemediği ilim ve irfan noktasında zayıf kaldığı için kullanılabilir bir topluluk haline geldi. Birçok manipülasyona, kültür erozyonuna ve kültür şokuna maruz kalmışlardı. Okuma kültürü de aralarında gelişmediği için çok daha mobilize bir hale gelmişlerdi. Benzer bir durum bizim gençlerimizde de oluşmaya başladı.”
Çocukların saygı ihtiyacı giderilmeli
Dizi yapımcılarının izlenme oranlarını artırmak için senaryolara bolca entrika ve şiddet eklediğini belirten Öz, bu dizilerde kavga konusunun sıkça işlendiğini ayrıca mafyatik hareketlerin dışarıya bir rol model şeklinde yansıtıldığını vurguladı. Öz, “Dizi ortamınad yaşananları da gören gençler kendilerine yakın buldukları akranları ile bir çete oluşumuna giriyor. Çete olarak kendisini gören kişinin toplumsal zeminde mutlaka bir kompleksi, ailesine ya da ekonomik yapısına dönük, eksik eğitim nedeniyle özentileri mevcut olduğu görülüyor. Bu kompleksini yenebilmek için etrafında topladığı insanlarla kendi egosunu tatmin etmeye çalışan gençler toplumla barışık, ailesinden belli bir görgü almış bir çocuk olsalar asla böyle bir harekete kalkışmazlar. Aile bağları kopuksa, orada göremedikleri saygıyı zorla geri alma durumuna yöneliyorlar. ‘Biz büyüğüz. Biz önemliyiz. Bizi nasıl tanımazsınız? Tanımazsanız, biz de size kendimizi tanıtırız’ anlayışı burada hâkim oluyor. Bunlarla mücadele için eğitim sistemi içinde öncelikle ailenin kurtarılması son derece önemli. Eğer çocuklar saygı ihtiyacını ailesinde giderirlerse o zaman bu tarz bir şiddet arayışına yönlenmeyeceklerdir” ifadesini kullandı.
Derinlemesine araştırma gerekiyor.
Prof. Dr. Ahmet Onay bu konunun enine boyuna araştırılması gerektiğini kaydederek gençler arasında çıkan bu durumun yeni bir fenomen olduğunun altını çizdi. Gençlerin son dönemde kendini beğenmiş bir karaktere kavuştuğunu ve bunun kültürümüzde yer almadığını vurgulayan Onay, “Gençler çocukluk dönemlerinde hiçbir zorluk gösterilmiyor. Aileler çocuklar üzerinde fazla korumacı davranarak çocukların hata yapmasını engelliyorlar. Bu durum gençlik dönemlerine geldiği zaman her koşulda doğru olduğunu düşünün bir neslin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu şekilde her yaptığını doğru zannediyor ve toplumun genel karakterini bozucu davranışlar sergiliyorlar. Eğitim sistemimiz de ‘çocuğun psikolojisi bozulmasın’ diyerek kişinin benmerkezci tavrını teşvik ediyor. Sürekli hak ve özgürlükler üzerine insan hayatı kurgulanamaz. Fakat şu anki eğitim sistemimizde ve popülist kültürde hak ve özgürlükler ön plana çıkarılıyor fakat görev ve sorumluluklar olmazsa hak ve özgürlükler anlamsızdır. Çocuklar evlerde görev ve sorumlukları üzerine yetiştirilmiyor. Yaptığımız saha araştırmalarında da bunun emarelerini görüyoruz. Bazı kişiler toplum içerisinde çocuğunun bağırıp çığırmasına rağmen müdahale bile etmiyor. Siz karışacak olsanız buna da karışamayacağınızı söylüyor. Bunun en ileri vakası hukuk fakültelerinde kopya çeken öğrencilerin varlığıdır. Bu insanlar topluma adalet vermeyi vaat ediyorlar. Bu insanların kendilerine yanlış yaptıkları yanlışlar söylendiği zaman bunlara hiç tahammülleri de yok. Dinin de burada yanlış anlaşılması ve aktarılması söz konusu” ifadesini kullandı.