Eğitim yerel yönetimlere devredilmelidir

Demokratik ülkeler eğitim faaliyetlerinde gittikçe yerel yönetimlere önemli yetkiler tanımaktadır. Örneğin Almanya, Kanada ve ABD'de tüm eğitim hizmetleri merkezden kumanda edilmez. Eğitim sistemi eyaletlere göre farklılık göstermektedir. Fransa, İngiltere, İsveç, İtalya, İspanya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İrlanda gibi ülkelerde eğitim yerel yönetimlere devredilmiş durumdadır. Bu ülkelerde özellikle belediyeler eğitim faaliyetlerinde önem

Türkiye, ulus devlet inşa etme dönemlerin yaşandığı bir zaman diliminde dönemin şartları gereği çıkardığı bir yasa ile eğitimi tekeli altına alarak eğitimde merkeziyetçi yönetim anlayışını benimsemiştir. Uzun yıllardır da ülkenin üniter yapısının ve siyasal birliğinin bozulacağı kaygısıyla yerel yönetimlere yetki vermekten kaçınmıştır. Oysa sürekli gelişen dünyada artık ülkeler kaynakların etkili ve verimli bir biçimde kullanımını kolaylaştıran dolayısıyla kırtasiyeciliği ve bürokrasiyi ortadan kaldıran, hizmet ve yatırımların zamanında uygulanmasına fırsat tanıyan, toplumun eğitim faaliyetlerini katılımını kolaylaştıran ve karar alma süreçlerinde aktif kılan aynı zamanda rekabeti ve kaliteyi de beraberinde getiren yerinde yönetin anlayışını benimsemektedirler. Bu yüzden demokratik ülkeler eğitim faaliyetlerinde gittikçe yerel yönetimlere önemli yetkiler tanımaktadır. Örneğin Almanya, Kanada ve ABD'de tüm eğitim hizmetleri merkezden kumanda edilmez. Eğitim sistemi eyaletlere göre farklılık göstermektedir. Fransa, İngiltere, İsveç, İtalya, İspanya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İrlanda gibi ülkelerde eğitim yerel yönetimlere devredilmiş durumdadır. Bu ülkelerde özellikle belediyeler eğitim faaliyetlerinde önemli bir yere sahiptir.

Eğitim kalitesiyle dünyanın dikkatini çekmeyi başaran ve PISA raporlarında gösterdikleri performanslarla göz dolduran Finlandiya'da eğitim yerel yönetimlerin(belediyelerin) sorumluluğu altındadır. İlk ve ortaöğretim okullarının çoğu belediyeler tarafından idare edilir. Eğitimin finansmanı da büyük ölçüde kamu tarafından karşılanır. Hollanda'da ise yasalar, farklı kesimlere okul kurma hakkı tanıdığı gibi dini, ideolojik ya da eğitime ilişkin inançlarına göre eğitim verme hakkı da tanımaktadır. İlk ve ortaöğretim yerel düzeyde idare edilmektedir. Belediyeler bölgedeki kamu okulu olsun ya da olmasın tüm okullar için yerel yetkili konumundadır. Diğer taraftan demokratik dünyada artık "okul özerkliği" de yaygınlık kazanmaktadır. Okulun öğretmen, veli, öğrenci, sivil toplum ve yerel yönetimden uzman birer temsilcinin de bulunduğu komisyonlar tarafından idare edilmesi anlayışı gittikçe hız kazanmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri ne dönük çıkartılan 3797 sayılı kanuna göre, MEB Teşkilatı; merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatı ile bağlı kuruluşlardan oluşur. Bakanlığın her kademesindeki yöneticiler görevlerini usulüne uygun olarak yürütmekten üst kademedeki yöneticilere karşı sorumludurlar. Bakanlık merkez teşkilatı; Bakanlık Makamı, Talim ve Terbiye Kurulu, ana hizmet birimleri, danışma ve denetim birimleri ile yardımcı birimlerden oluşur. Bakanlık; Bakan, Müsteşar ve Müsteşar Yardımcılarından oluşur. Okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim kurumlarını açmak bakanlığın sorumluluğundadır. Öğretmen atama ve yer değiştirme, eğitim programlarının oluşturulması, eğitim politikalarının belirlenmesi gibi işler bakanlıkça yürütülür. Her ilde ve ilçede bir Milli Eğitim Müdürlüğü bulunur. Eğitim yönetiminin sorumluluğu Milli Eğitim Müdürlüklerindedir. İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri görev ve hizmetleri yürütürken, İl Milli Eğitim Müdürlüklerine karşı sorumludurlar. Okullar, müdür ve müdür yardımcıları tarafından yönetilir.

Bilindiği gibi MEB Bakanı Sayın Ömer Dinçer 14 Eylül 2011 tarihinde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile söz konusu 3797 sayılı yasada bazı değişiklikler yapmıştı. KHK'de göze çarpan değişiklikler; "32 olan genel müdür ve üst yönetim birimi sayısının 17u2032ye, 7 olan müsteşar yardımcısı sayısının ise 5u2032e düşürülmüş olmasıdır. Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, sürekli kadro olmaktan çıkartılıp 4 yıl süreli bir görev haline getirilmiştir. Müsteşar dahil, bakanlıktaki genel müdürler, özel kalem müdürleri, il, ilçe müdürlükleri, eğitim ataşelikleri bunların hepsi sözleşmeli personel olarak çalışacak ve performanslarına göre ücret alacaklardır" denilmişti. MEB Teşkilatında bürokrasiyi azaltmaya dönük atılan bu adım kuşkusuz olumlu bir gelişmedir. Ne var ki MEB hala ulusal düzeyde merkeziyetçi bir yönetim anlayışıyla eğitim faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir.

Diğer taraftan yaklaşık 1.000.000 çalışanı ve 22.000.000 öğrencisiyle devasa bir yapıya sahip bakanlığın, tek merkezden yönetilmesi tamir edilemez hasarlara sebep olmaktadır.

Bilindiği gibi bugün Türkiye'de özellikle eğitimin finansmana ve yönetimine dayalı acil çözüm bekleyen bir takım sorunlar bürokratik yapılanmanın getirdiği hantallığa takılmakta buda eğitim kurumlarında çözümü bir hayli güç sorunlarla karşılaşmamıza neden olmaktadır. Bu bakımdan "yerinde yönetim anlayışını" siyasi polemik malzemesi yapmadan tartışmanın faydalı olacağına inanıyorum. Bugün eğitim faaliyetlerin-il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine ihtiyaç duymadan- eğitim ve çocuk gelişim uzmanlarından, psikiyatrlardan, pedagoglardan, yerel yetkililerden, sivil toplum temsilcilerinden ve okul aile birliği üyelerinden, özel sektörden ve iktisatçılardan oluşan "yerel eğitim komisyonlarıyla" yürüyebileceğine inanmaktayım. Ayrıca eğitimin finansmanı için kamunun aktif katılımını öngören bölgesel para havuzları da oluşturulabilir. Okul müdürlerinin seçimle iş başına geldiği, mevcut müdür yardımcıların mesleklerine geri döndürüldüğü, okulların bürokratik hiyerarşiden uzak daha sivil/özgür ortamlarda yönetilmeye başlandığı bir ortamda kalitenin gittikçe artacağı bir gerçektir. Halkın eğitim yönetimine aktif katılımı zamanla ailelerde okulla ilgili daha sağlıklı ve yaratıcı özgün fikirlerin oluşmasına neden olacaktır. Her okulun kendi eğitim modelini, tarzını, yıllık aktivitelerini, etkinliklerini hazırlayıp sunduğu bir eğitim öğretim ortamın yaygınlaşması zamanla çok çeşitli ve zengin bir menü sunacaktır topluma.

"u00c2demi Merkeziyetçi" bir anlayışla örgütlenmesinin ve eğitimde yetki devri yapmasının katı, merkeziyetçi ve hantal bürokratik yönetim anlayışına dayalı oluşan sorunları büyük ölçüde azaltacağına inanıyorum. Yeni anayasada eğitimin yerel yönetimlere devri meselesi mutlak surette dikkate almalıdır.

YARIN:

Yarın Zorunlu Din Dersleri