Edirne'de 'Korku Meddah'lığı yapıyor

Yazar Yaltırık, tarihi kaynaklardan ve halk arasındaki rivayetlerden derlediği korku hikayelerini bir hamburgercinin bodrumunda toplananlara anlatıyor.

Yazar Mehmet Berk Yaltırık, tarihi kaynaklardan ve halk arasındaki rivayetlerden derlediği korku hikayelerini bir hamburgercinin bodrumunda toplananlara anlatıyor.

Yaltırık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, korku hikayelerine ilgisinin çocukluktan başladığını belirterek, "Çocukken rahmetli anneannem ve babaannemle çok vakit geçirirdim. Onların anlattığı efsaneleri, rivayetleri dinlemeyi çok severdim." dedi.

"Benimki bir nevi korku meddahlığı"

Korku gecelerinin genellikle Edirne ve İstanbul'da yapıldığını ifade eden Yaltırık, "Ben hikayeleri çarşıda ocağa koyuyorum, Karaağaç'ta demleniyor, korku gecesinde de insanlara bunu servis ediyorum. Korku gecesinde duyuru yapılıyor ve bir hamburgercinin bodrumunda toplanıyoruz. Eskiden sokaklarda anlattığım hikayeleri biraz daha kalabalık bir kitleye canlandıra canlandıra anlatıyorum. Gelen insanlar da kendi rivayetlerini aktarıyorlar. Benimki bir nevi korku meddahlığı." diye konuştu.

"Büyücüymüşüm gibi davrananlar oluyor"

Yaltırık, korku hikayelerini insanlara gönüllü olarak anlattığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Beni takip eden kitleden güzel geri dönüşler geliyor. Definecilerden ve büyü yaptırmak isteyenlerden de acayip tepkiler geldiği oluyor. 'Elinizde aşk büyüsü var mı?', 'Büyü bozabiliyor musunuz?' gibi sorularla gelenler oluyor. Büyücü muamelesi yapanlar oluyor. Defineciler de benim başımın tatlı belaları. İnterneti çok iyi kullanıyorlar ve benim hikayelerime erişiyorlar. 'Şu haritayı okur musunuz?', 'Şöyle bir efsaneyle ilgili bilginiz var mı?', 'Şurada define var mıdır?' diye çok başımı ağrıttıkları oluyor."

"Kabus gördüğümde de 'ekmek çıktı' dercesine kaleme, kağıda sarılıyorum."

Çok az kabus gördüğünü belirten Yaltırık, şunları söyledi:

"Kabus gördüğümde de 'ekmek çıktı' dercesine kaleme, kağıda sarılıyorum. İnsan bir süre sonra alışıyor zaten. Çok kendisine kapıldığım bir hikaye yazdığım zaman karakterle kendimi özdeşleştirmişsem o zaman bazen ışıklar açık uyuduğum oluyor. Artık alıştım. Çok büyük bir korku durumu yaratmıyor benim için. Ama yine de içimde her zaman saklı olan bir parça korku var. Zaten o korku duygusunu yaşamasam, hissetmesem insanlara aktaramam."

İlk olarak tarihi bir kaynaktan veya olayı aktaran bir kişiden, ağızdan hikayeyi derlediğini dile getiren Yaltırık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Daha sonra kendi inziva bölgem olan Karaağaç'a çekiliyorum. Mesire yeridir ama benim için bir ilham yeri. Edirne, korku unsurunun kültürel olarak canlı tutulduğu bir yer. Osmanlı merasimleri ve halk inanışlarıyla ilgili Abdülaziz İbn-i Cemaleddin Efendi'nin bir eseri var. En son 1900'lerin başında Edirne'de hortlak çıkmaya en müsait yerler Edirne ve Manastır civarı olduğunu, Manastır civarındakilere vampir, Edirne civarındakilere hortlak denildiğini anlatıyor. Bu folklorun 1900'lerin başına kadar canlı bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Ben hikayelerimde de bu unsurları kullanıyorum."

"Hikayeler genellikle Osmanlı Dönemi Balkanlar'da geçiyor"Hikayelerinin genellikle Osmanlı Dönemi Balkanlar'da geçtiğini dile getiren Yaltırık, sözlerini şöyle tamamladı:"Balkanlar'da Osmanlı kaynaklarına yansımış hortlaklar, kabirden çıkanlar, kefeniyle dolaşırken görülenler gibi hususlar var. Ben bunları daha çok işliyorum. Ama bunun dışında Anadolu'dan aşina olduğumuz cin, al karası gibi diğer varlıkları da işliyorum. Çarşı çok önemli, hem Edirne'nin hayat damarı hem benim hayat damarım. Çünkü esnaf tıpkı Osmanlı zamanında olduğu gibi yine bilgi kaynağı. Onlar birçok insanla tanışıyorlar, yerli hikayelerle ilgili muhakkak kulak aşinalıkları oluyor. Onlarla yaptığım sohbetler, hikayelerimdeki temalara, unsurlara dönüşebiliyor."