Dünya yol ayrımında

Yazarımız Erdal Şimşek, 'II. Dünya Savaşından sonra emperyalist ülkelerin kurduğu sistemin iflas ettiğini ve yaşanan katliamların bu düzenin sonucu olduğunu' belirtiyor.

Şimşek, yazısında dünyanın bu bunalımdan kurtulmak için yol ayrımında olduğu tezini öne sürüyor:

1.Dünya Savaşı'nın bitmesi ile birlikte, dünya ikiye bölünmüş, "Doğu" ve "Batı" adı ile iki bloğa ayrılmıştı.

1.Dünya Savaşı'nda "Üç Büyük" olarak adlandırılan Müttefik Devletlerin liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin 4 Şubat 1945 - 11 Şubat 1945 tarihleri arasında Sovyetler Birliği'nin Yalta kentinde bulunan Livadia Sarayı'nda bir araya geldiler. Başta Almanya olmak üzere dünyayı paylaştırıldı. Ve o günlerde pek de dikkat çekmeyen bir karar daha alındı: Birleşmiş Milletlerdeki veto yetkisi de bu konferansta kararlaştırıldı.

Akabinde dünya, alınan kararlar gereği iki bloklu olarak siyasetini sürdürdü. Doğu Bloğu, Komünist rejimlerle idare edilen, tek parti yönetimi altında piyasa ekonomisini yasaklayan, katı bir bürokratik rejim olarak insanlık hayatında yerini aldı. Batı Bloğu da piyasa ekonomisinin egemen olduğu, siyasetten ekonomiye, düşünceden tarıma kadar hayatın her alanında serbest rekabetin olduğu bir sistemle varlığını sürdürme kararı aldı.

1.Dünya Savaşı, o günün koşullarına baktığımızda insanlık için bir yol ayırımı idi. Yol ayırımında dünyanın doğru veya yanlış tercih yaptığı konusu hala tartışılıyor.

Yalta'da ülkelerin ve hatta neredeyse tüm dünyanın haberi olmadan üç güçlü ülke oturup evreni parsellemiş, devletlerin ve milyarlarca insanın kaderini kendi bakış açıları çerçevesinde çizmiş, haritalar değiştirmiş, kitlesel göçler yer değiştirmeler ve sosyolojik facialara sebep olmuşlardı. Ve işledikleri bu cürümleri de meşrulaştırmak için Birleşmiş Milletler nezdinde yapılacak itirazların karara bağlanma yetkisini de beş ülkeye yani kendilerine ve peyklerin vermişlerdi.

Yalta'daki yol ayırımı, çok kısa süreli de olsa dünyaya göreceli bir sükunet getirdi. Ancak ne var ki bu toplantıdan yaklaşık 15 yıl sonra insanoğlu yeni bir şiddetle tanıştı: İdeolojik terör. Ülke ülke yayılan bu terör dalgası, 1960'tan günümüze kadar insanlığın en büyük sorunu haline geldi.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ