Dünya 'Çerkes Soykırımı'na kör

Bugün, Ruslar tarafından bir milyondan fazla Çerkes'in katliama uğratıldığı, en az iki katı kadarının da sürgün yoluyla vatanından koparıldığı, yarım milyondan fazla insanın sürgün yollarında hayatını kaybettiği büyük acının 151. yıl dönümü.

ÖZLEM DOĞAN

milat.ozlem@gmail.com

ÇERKESLERİN BÜYÜK ACISI

Ermeni Olayları'nı Türkiye'ye karşı siyasi bir hamle aracı olarak kullanan birçok ülke gibi Rusya Federasyonu da kendi tarihine bakmıyor. Oysa tarihi; soykırım, katliam ve sürgünlerle dolu olan Rusya, Çerkes'leri soykırıma uğratarak ellerinde bir milyon insanın kanıyla tarihe geçti. Kırım Savaşı sonrasında Kuzey Kafkasya topraklarının kontrolünü devralan Rusya, o bölgede binlerce yıldır yaşayan Çerkes halkını, Osmanlı'ya yakın, sürekli sorun çıkartan asiler olarak yaftalamıştı. 1859'da Ruslar, bölge nüfusunu kıyı bölgelerine sürmek amacıyla dağ köylerini boşaltmak ve direnenleri katletmeye yönelik bir askeri seferberlik başlattı. 1860'ta Çar II. Aleksander tarafından Çerkeslere iki seçenek sunuldu: Ya bataklık olan Don bölgesine yerleşecekler ya da Osmanlı'ya sürgün gideceklerdi. Çerkesler cevap olarak bağımsızlığı seçtiler ve akıl almaz katliamlara maruz kaldılar. Rusların kendi rakamlarına göre üç yıl içinde 450 binin üzerinde Çerkes öldürüldü. 1864'te sağ kalanların, Sochi ve diğer limanlardan Türkiye 'ye gönderilmesine başlandı. Bir milyondan fazla insan sürgün edildi. Bunun tahmini 400 bin kadarı tutuldukları kamplarda, gemilerde; açlıktan, hastalıktan, yoksulluktan, donarak, boğularak hayatını kaybetti. Ruslar, 1817-1864 diye tarihledikleri Rus-Kafkas savaşlarının bitişini 'zafer' olarak kutlarken, diğer taraftan sürgüne ve soykırıma maruz kalan Çerkesler, 1557'de başlayıp 1864'de bir milyondan fazla insanın sürülmesiyle noktalanan işgal sürecine 'soykırım' deyip yitirdiklerinin yasını tutuyor.

BİR RUS GENERALİN KANA SUSAYIŞI

Rus General Tsitsianov 1804 yılında imza atacakları soykırımı şöyle anlatıyor: "Kanım kazanda gibi kaynıyor, asilerin kanıyla topraklarınızı sulamak arzusuyla bütün organlarım sarsılıyoru2026 Size diyorum ki benim süngü, gülle ve kan nehri metodumla topraklarınızda akan nehirlerin suyu bulanık akmayacak, ailelerinizin kanıyla boyanmış olarak kıpkırmızı akacak." Kafkas Dağlıları kitabında da Çerkeslerin başına gelenler insanlık tarihine kara bir leke olarak geçti: "Dağlıların başına gelenleri anlatmaya sözcüklerin gücü yetmez. Binlercesi yollarda, binlercesi açlık ve sefaletten öldüler. Kıyılar ölü ve ölmek üzere olan insan doluydu. Annesinin soğumuş cesedinde süt arayan yavrular, donup öldüğü halde çocuğunu kucağından bırakmayan analar ve sırf ısınmak için sıkışarak yattıkları yerde birlikte donarak ölen gruplar, Karadeniz sahilinde olağan manzaralardıu2026"

PARAMPARÇA İNSAN CESETLERİ

Çerkeslerin yaşadığı büyük soykırım o dönem gazetecilerin de kaleme aldığı olaylardan biriydi. Fransız Gazeteci A. Fonvill de o korkunç günleri anlatırken yaşanan vahşetin boyutlarının ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyordu: "Gemicilerin gözü doymuyordu. 50-60 kişilik gemiye 200-300 kişi alıyorlardı. Biraz su ve ekmekle yola çıkmışlardı. 5-6 günü aşınca bunlar tükeniyor ve açlıktan salgın hastalıklara yakalanıyorlar, yolda ölüyorlar ve onlar da denize atılıyorlardı. 600 kişiyle yola çıkan gemiden ancak 370 kişi sağ çıkabilmişti." Rus subayı İ. Drozdov, sürgünün bütün vahşetine ışık tutan detayları kaydederken tüyleri diken diken ediyordu: "Yolda sarsıcı ve korkunç manzara ile karşılaştık; her tarafta çocuk, kadın ve ihtiyar cesetleri vardı, köpekler cesetleri parçalamış ve kemirmişlerdi. Açlık ve hastalıktan takatsiz düşmüş, hareket edemeyen, yerlerde sürünen göçmenlerin ayakta duracak halleri yoktu ve açlıktan kudurmuş köpekler onlara daha diriyken saldırıyorlardı.. Sağ kalanlar ve yürüyebilenler bu hasta ve aç insanları düşünecek halde değillerdiu2026"

151. yılında Çerkes Soykırımını görmezden gelen dünya, sözde Ermeni soykırımını tanırken, söz konusu Müslümanlar olunca ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor.