Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O’na arz etmesidir. Peki dua nasıl yapılır?
İnsan hayatına lazım olan şeyleri temin etmek ve ona zarar verecek şeylerden de sakınmak, emin olmak. Bu iki sahada da insan son derece acizdir. Hücrelerinde cereyan eden olaylar gibi, yer yüzünde ve sema aleminde cereyan eden olaylara da müdahale etme konusunda son derce güçsüzdür. İşte bu yaratılış onu dua ibadetine yöneltir. Kendi irade ve kudretinin yettiği kadarını eksiksiz yerine getirdikten sonra, geriye kalan sonsuz sahada bu aciz kulun en büyük vesilesi ve tesellisi Rabbine yalvarmak, Onun lütfuna sığınmak, uğraması muhtemel zararlar için de ondan medet dilemektir.
Namaz, oruç ve sair ibadetlerin her biri, bir yönüyle de birer duadır. Gözü güneşe kavuşturan Allah, bizi de cennete kavuşturmaya kâdirdir, yeter ki, ibadetimiz ve duamız kabul olsun...
Nur Külliyatı'ndan Mektûbat’ta dua konusunda şöyle buyrulur:
“Hem dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksatlar ise o nev’i dua ve ibadetin vakitleridir.”
İnsan dua ederken, A’raf Sûresinde geçen “Rabbinize yalvara yalvara, için için dua edin.” emrine uyar. Ona sığınır, Ondan ister, Onun mağfiretini talep eder. İşte bu hâl bir ibadettir ve meyvesini âhirette verecektir.
İstemenin en ileri derecesi, Ondan yine Onun rızasını dilemek, yakınlığına talip olmak, Ona imanda, Onu sevmede ve Ondan korkmada kemâle ermeyi istemektir;
“... Kalpler ancak Onun zikriyle mutmain olur.” (Ra'd, 13/28)
mealindeki âyetin verdiği derin mesaja kulak vererek, Ondan Onu anmayı dilemektir; bize bizden daha yakın olduğunun şuuru içinde, Onun yakınlığını kalbimizde duymayı istemektir.