Japonya'dan Brezilya'ya, Mısır'dan İspanya'ya her yıl 10 bini aşkın öğrenciye Türkçe dil eğitimi sunan Akdemistanbul, öğrencilere yüz yüze ve online eğitim imkanı sağlıyor.
Türkçe eğitimi ve Türk kültürünün tanıtımı konusunda yaptıkları çalışmaları AA muhabirine anlatan Ağırakça, Arap Baharı'ndan sonra Türkiye'ye gelen göçmen nüfusun Türkçe öğrenme talebiyle eğitime başladıklarını belirterek, "Bu nüfus aslında Türkiye'de kendileriyle Arapça konuşacak, iletişim kuracak bir kitle arıyordu. Türkçe öğrenmek gibi birtakım taleplerle geldiler. Biz dil eğitim merkezimizde Arapça eğitimler veriyorduk. Bu talepler oluşunca Türkçe birimi oluşturduk ve 2011 yılında ilk defa Arap ülkelerinden gelen göçmen nüfusa öğretmeye başladık. Türkçe kurslarımızla ilgili ilanları yaygınlaştırdıkça çok farklı coğrafyalardan bir akış oluşmaya başladı." ifadelerini kullandı.
"2022'de ortalama 10 bin öğrenciye eğitim verdik"Ağırakça, Türkiye'de ilk olarak Türkçe öğretiminin üniversitelere bağlı ve öğrencilere yönelik, Türkçe ve Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezinde (TÖMER) gerçekleştirildiğini aktararak, Akdemistanbul'un ihtiyaca yönelik Türkçe eğitimlerine başladığını ve özellikle yabancıların Türkiye ve Türk kültürüne entegrasyonunu sağlayan bir kurum olduğunu söyledi.
Türkçe öğretimini zaman içerisinde farklı ülkelerden gelen kişilerin talebiyle genişlettiklerini ifade eden Ağırakça, şunları kaydetti:
"Arap coğrafyasından sonra bize ilk olarak Etiyopya ve Somali'den Türkçe öğrenme talebi geldi. Önce birkaç öğrenci geliyordu. 4-5 öğrenciden sonra sayılar 30, 40, 90, 100'e çıkmaya başladı. Çünkü diaspora kendi içinde çok entegreli. Sosyal medyadaki bir çalışmayı hemen hemen herkes duyabiliyor. Fatih'te, çok kozmopolit ve merkezi bir noktadayız. Bu destinasyondan kaynaklı Afrikalılardan çok ciddi bir talep geldi. Fransızca konuşan bir kitleydi bunlar. Togolu, Beninli öğrencilerimiz oldu. Endonezyalı bir öğrencimiz vardı, onunla bir çalışmak yaptık. Yaklaşık 140 Endonezyalı öğrenci getirmeye vesile oldu. 2022 yılında ortalama 10 bin öğrenciye eğitim verdik. Latin Amerika'ya özellikle online eğitimler veriyoruz. Online eğitimlerle beraber coğrafyalarımızın çeşitliliği de arttı."
Muhammed Ağırakça, Türkçe öğrenme taleplerinin farklı nedenleri olduğuna da değinerek, üniversite eğitimi için Türkiye'ye gelen öğrencilerden, çalışmak için gelen üst düzey yöneticilere kadar çok farklı kitlelere Türkçe öğrettiklerini dile getirdi.
"İnsanların Türkiye'ye yönelik bir muhabbeti var"Türkçe eğitiminde TÖMER'den farklı olarak günlük yaşam üzerine odaklandıklarına vurgu yapan Ağırakça, "2022 yılında 82 ülkeden öğrencimiz vardı. Türkiye'ye gelme imkanı olmayan ancak Türkçe öğrenme konusunda çok istekli bir kitle var. Bunu özellikle Körfez Bölgesi'nde ve Latin Amerika tarafında görüyoruz. Pakistan'ı da bu zincire ekleyebilirim. Pakistan'dan da bu tarz çok öğrencimiz var. Bu durum, Türk dizilerin yaygınlaşmasından etkilenen bir kitlenin Türkiye'ye olan isteği. Aslında en büyük aktörlerden bir tanesi bence Türkiye'nin bölgedeki ve dünyadaki gücünün siyasi anlamda artması. 20 yıldır bir Türkiye gerçeği var, Türkiye'de bir lider var. Bu liderin bir karizması var ve karizmasından dolayı dünyada insanların Türkiye'ye yönelik bir muhabbeti var. Bu anlamda bu muhabbetin de bir aktör olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Dr. Muhammed Ağırakça, Türkiye'nin kültürel diplomasi alanında önemli uluslararası kurumları olduğunun altını çizerek, Türkiye Maarif Vakfı okulları ile Yunus Emre Enstitüsünün uluslararası alanda Türk kültürü ve Türkçenin yaygınlaşması için önemli çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
Bazı sınıflarda 16 ülkeden öğrenci bulunduğunu aktaran Ağırakça, şöyle devam etti:
"Çok farklı kültürler bir sınıfın içinde. Öğretmenlerimiz, İngilizce, Fransızca ve Arapça gibi aracı dil kullanmadan Türkçe öğretmeye çalışıyor. Çok zor bir iş. Hepimiz Türkçe biliyoruz, Türkçemiz ana dilimiz ama bir eğitimi olmadan öğretmesi çok zor. Dil eğitimi verirken Türk kültürüyle yoğurarak vermek gerekiyor. Kültür ögelerini sunmak gerekiyor. Bu nedenle öğretmenlerimiz bir Türk aile ortamını, Türk düğününü göstermeye çalışır. Yöresel yemekler yapan lokantalara sıkça gidilir. Aslında dersleri de biraz hayatın içinde, bu kültürle yoğurarak yapmaya çalışıyoruz. Burada belki müzikten de söz edilebilir. Çünkü Türk müziği, öğretmenlerimizin en çok kullandığı şey. Sezen Aksu'dan bir parça açıp, alt yazıyla verip, ondan sonra çocuklara tekrarlattırmak ya da onların çok sevdiği, dinledikleri, anlamakta zorlandıkları bir müzikle beraber Türkçe öğretmek çok keyif aldıkları bir şey."
"Yabancılara Türkçe öğretmenliği müstakil bir bölüm olmalı"Ağırakça, dünyada Türkçe öğrenme arzusunun her geçen yaygınlaştığına işaret ederek, "Türkçenin bir dünya dili olmasını hedefleyerek yola çıktık. Doğal bir süreç içerisinde Türkçe öğretmeye başladık ancak zaman içerisinde kadromuzu geliştirip, hedeflerimizi, stratejimizi onun üzerine koyduk. Türkçe üzerinden Türkiye sevdalısı yetiştirdiğimiz bir kitle olmasını hedefliyoruz. Bu bağlamda Türkçenin her geçen gün yaygınlaşan bir yönü var. Bunu bulunduğumuz her ortamda sürekli dile getirerek bir fotoğraf sunmaya çalışıyoruz. Bu işe gönül vermiş insanlar olarak Türkçenin dünyada yaygınlaşmasını istiyoruz. Biz, Türkiye'de okumuş yabancılarla kendi memleketlerinde Türkçe konuşabiliyorsak bu Türkçenin dünya dili olması için bir adımdır. Bu adımları takip eden bir perspektif kurmaya çalışıyoruz. Bu tarz kurumlarla sürekli diyalog içerisinde olmaya çalışıyoruz. Türkiye Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Diyanet Vakfında yürütülen çalışmalar var. Biz de özel sektörde buna hizmet eden bir kurum olarak ortaya çıkmaya çalışıyoruz." dedi.
Türkçeyi yaşayarak öğretmek gibi bir yöntem belirlediklerini de aktaran Ağırakça, yüksek öğretim politikalarına yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Yabancılara Türkçe öğretmenliği müstakil bir bölüm olmalı. Lisans üstü çalışmalarda görüyoruz ama lisansa yansıyan bir çalışma yok. Türk dili edebiyatı ya da Türkçe öğretmenliği mezunlarımızın yeterli olmadığı anlar olabiliyor. 4 temel beceriye yönelik bir dil öğretim politikası gütmemiz lazım. Gramer endeksli bir dil öğretimi bugün artık dünyada geçerliliğini yitirdi. 4 temel beceriye etkileşimli bir şekilde bunu öğretebilen dil metotları geliştirmemiz lazım. Türkçe öğretiminde ülke olarak yeniyiz. Birçok kurumumuzun bu anlamda ortak çalışmalar yürütmesi, bu tarz merkezlerin gücünün artması, yurt dışında Türkçe öğreten kurumlarımızın üniversitelerimizle entegrasyonunun daha güçlü olması gerekiyor. Yurt dışındaki farklı üniversitelerdeki Türkoloji bölümleriyle Türkiye'de yabancılara dil öğreten kurumların entegrasyonunu da güçlenmeli."