Dizi bağımlısı olduk

Diziler, yarışma programları ve sanal âlem geleceğimizi tehdit ediyor. Uzmanlar,  “Ekranlarda gördüğümüz nikâhsız yaşam, aldatma, lüks hayat ve emeksiz kazanç örnekleri insanların zihin dünyasını tarumar ediyor” uyarısında bulundu.  

Ezgi ÇELİKANKARA

Dünya’nın en çok TV izlenen ülkelerinden biri olan Türkiye’de bazı programlarda yayınlanan çarpık ilişkiler, ahlâkdışı, gayrimeşru yaşantılar ve gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlar ciddi endişe uyandırıyor. Dizilerde, yarışma programlarında ve sanal alemde toplumun kültürel dinamiklerine dinamit koyulduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yanlış yönlendiriliyor. Televizyon ve internet dünyasına teslim olan insanlarımıza nikâhsız yaşam, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç, din ve değerlerden soyutlanmış bir dünya cezp edici gösteriliyor.

Zihinler tarumar ediliyor

Çalışan Sen ve Din Bir Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir, son yıllarda reytingi artan TV dizilerinin, film ve moda sektörünün toplum üzerindeki etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. RTÜK’ün 2012’de yaptığı araştırmada ortaya çıkan istatistikleri örnek gösteren Özdemir, Türkiye’de halkın yüzde 76 gibi bir çoğunluğunun yerli dizi bağımlısını olduğunu dile getirdi. Bunu sırasıyla yüzde 74 ile haberler, yüzde 49 ile Türk filmleri ve yüzde 42 ile yarışma programlarının izlediğini kaydeden Özdemir, “Bugün dizi film ve yarışma programları 2012 yılına göre daha fazla rağbet görmektedir. Televizyon daha çok 35 yaş üstü aile bireylerine hitap ediyor. Öğrenci ve dışarıda bir şekilde vakit geçirenler için ise internet bağımlılığı söz konusu” dedi.

Televizyona göre internetin toplum üzerindeki etkisinin artığına dikkat çeken Özdemir, “Aşk, cinsellik güdüsel hareketin ana motoru olurken bunu dikkat çekme, beğenilme, kendini ifade edebilme adına kamçılanan tüketim izliyor. Bu noktada insanların zihin dünyası tarumar ediliyor. Kitleleri kitle yapan değerlerden uzaklaştırılan ideolojiler devreye giriyor” diye konuştu.

Çalışan Sen ve Din Bir Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir ve Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, TV’lerde tehlikeye dikkat çekti.

Zombiye dönüşüyoruz

Doğru bilgi ve doğru dinden mahrum olan kitlelerin ruhunda ve zihninde hissettiği eksikliği televizyon programlarıyla doldurmaya çalıştığına dikkat çeken Özdemir, insanların kendilerini kandırdığını kaydetti. Ekrana kilitlenen insanların birer zombi haline dönüştüğünü aktaran Özdemir, “İnsanlar eskisi gibi doğal değil. Erkeklerimiz ve kadınlarımızın hepsinin yaşına göre bulduğu ve taklit ettiği bir rol model var. Evimize alacağımız eşyadan duvardaki boyaya, sofrada oturma şeklimizden yeme şeklimize kadar her şey artık karşısında oturulan ekranın bir taklidi” açıklamalarında bulundu.

Üretmezsek, kaybedeceğiz

“Çocuklarımızı, torunlarımızı bu pazara kurban vereceğiz” diyen Özdemir, “İstanbul sözleşmesinin her bir maddesi, LGBTİ’nin tüm plan ve projeleri, Büyük Ortadoğu Planının kapsama alanından tutun mesih beklentisine kadar her şey toplumun şuur altına bu programlarla nakşediliyor. Televizyon ve internette üretmediğimiz sürece bu tehlikeden kurtulamayacağız. Aklımızı başımıza alıp doğru bilgiye Kur’an ve sünneti seniyyenin rehberliğinde ulaşıp bir ve beraber olmadığımız sürece, bitmeyen bu çekişme ortamında da asla üretemeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Büyük tehlike altındayız

“Türkiye’nin nesli ve ailesi büyük bir tehlike altında” uyarısında bulunan Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, ekranların topluma verdiği zararları hakkında bilgi verdi. Toplum ahlakı ve aile kurumunun selameti için aldatmayı, haksız kazancı, ahlaksızlığı meşru gösteren televizyon yayınlarının kaldırılması gerektiğini vurgulayan Bayraktutar, “Geçmişinden kopuk, kültürsüz bir nesil yetişiyor. Artık aileler etkisiz hale getirildi. İnternet ve telefonlar yüzünden yeni nesil sokakta yürürken yola dahi bakmıyor. Gençler telefondan kafalarını kaldıramıyorlar. Aile içerisinde aile sohbetleri, anne ve babanın güzel nasihatleri bitti. Herkes yemekten sonra ya televizyon başında ya telefon başında” dedi.

Toplum ahlakı dinamitlendi

Aile bağlarının kopma noktasına geldiğini kaydeden Bayraktutar, “Milletimizin beynini yıkamaya çalışan, toplum ahlakını dinamitleyen televizyon yayınlarının acilen kaldırılması gerekmektedir. Kadınları meta haline getiren reklâmlar, Türk aile yapısını tahrip eden diziler ve bilinçsiz kullanılan internet için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

İstanbul Sözleşmesinden çekilmeliyiz

Eşcinsel faaliyetlere destek veren ve aile yapısını tehlikeye sokan İstanbul Sözleşmesi’ne de dikkat çeken Bayraktutar, “İstanbul Sözleşmesi, iptal edilmelidir. Burada eşitlik adı altında ailenin çatısı olan erkek yok sayılıyor. Partner kavramı geçiyor. Bu partnerlerin tanımı yapılmıyor. Aile kavramından bahsedilmiyor. LGBT, kadın kadına evlilik ve erkek erkekle evlilik kavramı hayatımıza sokulmak isteniyor. Aile yapısının ortadan kaldırılması amaçlanıyor. Toplumumuzun en büyük yapı taşı olan aile bütünlüğü bozulursa toplumda da ciddi sıkıntılara neden olur” açıklamalarında bulundu.