Diz ağrısı neden olur ve nasıl geçer? Tedavi yöntemleri nelerdir?

Günlük hayatta farklı sebeplerden dolayı diz ağrısı meydana gelebilir. Peki Diz ağrısı neden olur ve nasıl geçer? Tedavi yöntemleri nelerdir? Genellikle dizin zorlandığı hareketler yapılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda kalıcı bir rahatsızlığa neden olmaması için bir hekime gitmek en doğru çözümdür. İşte diz ağrısı hakkında bilinmesi gerekenler...

Omurgalılarda vücudun hareketli herhangi bir bölgesinde iki kemiğin birleştiği noktada bulunan ve çeşitli bağ ya da sıvılarla hareket edebilen yapıya eklem adı verilmektedir. Bacak ve uyluk kemiğinin eklemlerle birleşerek oluşturduğu bölge ise diz eklemi olarak adlandırılmaktadır.

Artan vücut ağırlığı, ilerleyen yaş sonucu başlayan kemik erimeleri, ağırlık kaldırmak gibi basınç uygulamaları, hatalı duruşlar, hızlı hareketler ve hareketsiz yaşam diz ekleminde ağrılara sebep olabilmektedir. Kemik erimesinden romatizmaya kadar uzanan birçok sebebi olabilecek bu ağrılar; dizde şişme, yürürken zorlanma, dizlerde hareket edemeyecek derecede tutulma ve kramp şeklinde kendini belli edebilir.

Geçmeyen diz ağrısı, şişlik ve hareketlerinizde kısıtlanma gibi sorunlarınız varsa ilk yapmanız gereken uzman bir ortopedi doktoruna görünmek olmalıdır. Doktorunuz diz ve çevre bölgelerde oluşan ağrının kaynağı için röntgen ve MR gibi görüntüleme yöntemlerine başvurarak rahatsızlığınızın kaynağını bulabilir.

Diz ve diz kapağında oluşan rahatsızlıklar

Diz ve diz kapağında oluşan rahatsızlıklar dayanılması zor ağrılar yaratabilir.Eklemde şişkinlik, kızarıklık ve sertleşme olarak kendini belli edebilir.

Dizde ağrı sebepleri: •Kireçlenme •Menüsküs •Kemik erimesi •Obezite •Vitamin ve mineral eksikliği •Romatizma •Tendon iltihaplanması •Hamilelik •Yaşlılık •Baker kisti •Diz enfeksiyonu •Bacak adalelerinde zayıflama •Hareketsiz yaşamak •Fazla ve ağır sporlar •Düztaban olmak vb.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Erdem Ertürer “Bu tür rahatsızlıkların en önemli belirtisi yokuş ve merdivende artan diz ağrısıdır. Uzun süre oturularak yapılan işler git gide kaslarda tembelliğe yol açar ve eklem üzerine zamanla aşırı ve dengesiz yük binmesi olur.” dedi.

Doç. Dr. Erdem Ertürer, çoğu kişinin belirgin bir travma yaşamadığı halde diz ağrısından şikayet ettiğini belirterek, “Bu gibi durumlarda akla gelen ilk teşhis patella-femoral ağrı sendromu diğer adı ile diz önü ağrısıdır. Bu hastalıkta ana rolü diz kapağı kemiği yani patella oynar. Genellikle bazı kaslardaki dengesizlikler patella kemiği ile diz eklemini oluşturan diğer kemikler arasında bir uyumsuzluk meydana getirir.

Zamanla bu durum eklemin ön kısmındaki kıkırdaklarda ödeme ve hatta zedelenmelere yol açarak artan bir ağrı nedeni olur. Özellikle uzun süre oturularak yapılan işler git gide kaslarda tembelliğe yol açar ve eklem üzerine zamanla aşırı ve dengesiz yük binmesi olur. Hastada oluşan şikayetlerin nedeni spor ya da egzersiz yapmamalarıdır.” diye konuştu.

Doç. Dr. Erdem Ertürer şunları kaydetti: “Başlangıçta sadece dizi kilitlemeyi gerektiren özellikle merdiven ya da yokuş inip çıkarken oluşan ağrı zamanla normal yürüyüşlerde de görülmeye başlar ve gündelik hayatı kısıtlar duruma gelir. Bu şikayetlerle başvuran hastalarda doğru tanı çok önemlidir.

Muayene ile diz ağrısı oluşturabilecek menüsküs zedelenmeleri, bağ yırtıkları ya da kireçlenme olarak bilinen kıkırdak sorunları ayırılır. Eklem uyumu değerlendirilir. Gerekirse MR’ da çekilerek özellikle diz içi yapıların durumu ile ilgili detaylı bilgi sahibi olunur.

Şikayetlerin nedeni olarak patello-femoral ağrı sendromu yani diz önü ağrısı düşünüldüğünde öncelikli tedavi şekli ‘fizyoterapi’ olur. Diz çevresindeki kas yapıları güçlendirilerek dizin doğru bir mekanikte çalışması sağlanır ve böylece aşınma ve ağrı engellenir.

Akut ağrıyı geçirmek için kullanılan çeşitli ilaçlar da vardır. Yine kıkırdak yapısını güçlendirici bazı ajanlar da zaman zaman önerilir. Bu önlemlerle ağrının geçmediği durumlarda diz içi enjeksiyonlara da başvurulur. Tedavinin başarısında hastanın egzersiz ve spor faaliyetlerini gündelik yaşantısının bir parçası haline getirmesi gerekir.”