Diyarbakır Yenişehir Belediyesi'nin katkılarıyla gerçekleşen ve Milat Gazetesi yazarlarının konuk olduğu "Misak-ı Milli'den 15 Temmuz'a" panelinden önce Diyarbakır sokaklarında gezintiye çıktım. Maalesef Diyarbakır'ın tarihi ve kültürel zenginlikleri kadar terörle de adının anılması, devletin terörle mücadele noktasında şehirde PKK terör örgütüyle yaşanan çatışmalar hafızalarda. Artık Diyarbakır halkı da terörle anılmak istemiyor ve kaliteli, huzur dolu bir hayata kavuşmayı temenni ediyor. Kayyumdan sonra bu huzur ve güven ortamı sağlanmış durumda. Bu analizi de Mart 2106'da haber için bulunduğum ve yoğun çatışmaların yaşandığı 'Sur' bölgesinde yapma fırsatı buldum.
Hayalet caddelerden cıvıl cıvıl sokaklara
2016'da altı mahallesinde terör olaylarının yoğun yaşandığı ve 4500 ailenin olaylardan olumsuz etkilendiği Sur ilçesinde operasyonlar sürerken Sur bölgesinde dükkanların kepenkleri kapalı, camları kırık ve insanların yerinde yeller esiyordu. Oysa şimdi Sur'da Gazi Caddesi'nde gezerken çoluk çocuk, genç yaşlı her yaştan insanın keyif içinde alış veriş ettiğini görmek beni mutlu etti. Rengarenk kumaşların satıldığı dükkanlar, dokuz karışımla elde edilen kahve ikramı, baharatçılar, nargileciler, Diyarbakır'ın eşsiz lezzetlerini tadabileceğiniz lokantalar tıklım tıklım doluydu. Diyarbakır'a gelip de ciğer şiş yememek olmaz tabi. Her ne kadar acısı benim gibi alışkın olmayan bünyelere ağır gelse de hayatımda yediğim en lezzetli ciğer kebabını ve burma kadayıfın lezzetini unutmak sanırım kolay olmayacak.
Bir öğretmenin elinden çıkan sanat eserleri
Yemek molasından sonra kendine özgü kaldırım taşlarında yürürken bir Kehribar dükkanı çekti dikkatimi. Ukrayna'dan getirttikleri kehribarları işleyerek sanata dönüştüren, normalde Sosyal Bilgiler öğretmeni olduğu halde atanamadığı için taş ustalığı yapan Ramazan Usta, ticarethanesinin en değerli parçalarını gösterdi ki bu kehribar taşlarının içinde yüzlerce yıllık sinek ve sivrisinek fosilleri bulunuyordu.
Ellerinde somunlarla mutlu çocuklar
Diyarbakır sokaklarının her biri ayrı bir hikaye anlatıyor. Özellikle İstanbul gibi büyük metropollerde elinde tablet ve telefonlarla büyüyen zamane çocuklarının yabancı olduğu sokak oyunlarına da rast geldim. Güler yüzlü çocuklar ellerinde bir parça somunla birbirlerine sarılmış şarkı söylüyorlardı. Keşke tüm çocuklar, sokaklarda oyun oynayıp yorulmanın tadını bilebilseydi de o sosyal medya ve internet oyunları denen sahte dünyanın birer parçası olmasaydılar. Amma velakin oldukça sık duyduğumuz çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının verdiği korku çok normal olarak ebeveynlerin çocuklarını eve hapsetmesine neden oldu.
Dar sokakların itinayla sakladığı müzeler
Camii Kebir mahallesinde yer alan, '35 Yaş' şiirinin ünlü şairi Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi, Diyarbakır evlerinin özelliklerini en özgün biçimde muhafaza eden örneklerden biri. Türk Edebiyatı'nın önemli isimlerinden Tarancı'nın doğduğu ev müzeye çevrilmiş. Üstelik oldukça da yoğun ziyaretçi akınına uğruyor. Yine şehrin ünlü şairlerinden Ahmed Arif'e ithaf edilen ve 2011 yılı itibariyle Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak hizmete giren konak Cahit Sıtkı Tarancı Evi'ne komşu olan bir başka müze. Şair Ahmed Arif'in kişisel eşyaları, el yazısıyla yazdığı şiirleri ve Güneydoğu'da yetişmişmiş birçok şairin fotoğrafları sergilendiği Kütüphanede çok sayıda tarih, edebiyat alanında kitaplarla da karşılaşıyorsunuz. 'Türkçülüğün Esasları' adlı kitabın Diyarbakırlı yazarı Ziya Gökalp'ın doğup buyurduğu ev de müze haline getirilen bir başka örnek. Müzede Ziya Gökalp'ın özel eşyaları, fotoğrafları, kütüphanesindeki kitapları ile yöresel ve etnografik eserler sergileniyor.
Artık müzik sesi yükseliyor
Müzeleri geride bırakırken sokağın köşe başında yer alan tarihi bir yapıdan yükselen fasıl sesleri çekti dikkatimi. Mekandan içeri girdiğimde gençlerin hınca hınç doldurduğu, yöresel türküleri seslendiren sanatçıların ve Diyarbakır mutfağından lezzetlerinin hazırlandığı mutfaktan çıkan görsel şölen tadındaki yemeklerin arzı endam ettiği yer 'Diyarbakır Kültür Turizm ve Musiki Derneği Kültür Evi'ydi. Hemen yan sokağın girişi de pembe mavi tonlarda şemsiyelerle süslenmişti.
"Daha iyi olacak inşallah"
Sadece gözlemler yetmezdi tabi. Halkla da konuşmak gerekiyordu. Ayakkabı tamircisine, terziye, kısacası esnafa 'kayyumdan memnun musunuz', 'Diyarbakır'da hayat nasıl gidiyor' sorusunu yönelttim. Genelde aldığım cevap; 'Şükür, inşallah daha iyi olacak' idi.
'Hu00fbn bi xu00earhatin' (Hoş geldiniz)
Diyarbakır'da gezilecek okadar çok yer var kiu2026 Fakat zamanımız kısıtlı olduğu için belli başlı yerleri ziyaret etme imkanı bulduk. Bunlardan biri de On Gözlü Köprü. Her eylül ayında gerçekleştirilen Kültür ve Karpuz Festivali'nde içi oyularak mum yerleştirilen Diyarbakır karpuzlarının köprünün altından nehre bırakılıp oluşturduğu görsel şölene mutlaka katılmamız gerektiğini söyleyen çevre esnafına nasipse festivale geleceğimiz sözünü verdik. On Gözlü Köprü, Dicle Köprüsü, Silvan Köprüsü ve Mervani Köprüsü olarak dört ayrı isimle bilinen ve Mardin Kapısının üç kilometre batısında yer alan köprüde yeşil, mor, eflatun nişanlıklarıyla müstakbel nişanlısının ya da eşinin yanında poz veren gelinler köprüyü adeta taçlandırıyorlardı. 2015 yılında UNESCO Kültürel Miras listesine girmeye hak kazanan Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı ve yedi bin yıllık tarihini sürdüren Diyarbakır Kalesi ve daha niceleri bu güzel ilde ziyaretçilerini bekliyor.
Ah be güzel çocuklaru2026.
Diyarbakır Surları'nda gezinirken etraftaki çocuklar da oyun oynuyorlardı. Surların en tepesine çıktığımızda bir yanda yeşil bir alan surların ardına düşen diğer yanda ise yoksul mahallelerin fakirlik yüzünden bakımsız kalmış evleri ve sokakları dikkatimizi çekti. Surların dibinde bir köpeği seven çocuk grubunun arasına katıldık. Dikkatimizi lisede okuyan, bir yandan da ailesine katkıda bulunabilmek için çalışan Welat çekti dikkatimizi. Ayakta duruyordu fakat sersem gibiydi. Hasta olup olmadığını sorduk. Utangaçlıkla birlikte verdiği cevaplardan maalesef neden gözlerinin kaydığını anladık. Muhtemelen uyuşturucu bir madde kullanmıştı. Yarım saat önce kendisini surların tepesinde gördüğümüzde de bize 'bu taraftan okulumu, yandan da evimizi izliyorum' demişti. Çocuklar bizim geleceğimiz, üstelik gözlerindeki mahcubiyet duygusunu korudukları sürece büyük umut var. Terör örgütlerinin eline düşmeden bu güzel çocuklar için güzel bir geleceğin temeli atılmalı.
İnsan merkezli perspektif geliştirilmeli
Diyarbakır gezimiz esnasında bize yoğun çalışmaları arasında vaktini ayıran Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'nu ziyaret etme imkanı da bulduk. Yaklaşık 300 yıllık tarihi bulunan Valilik makamının bulunduğu İçkale ve İçkale'nin merkezinin tarihi Diyarbakır'ın kalbi olduğunu ifade eden Güzeloğlu, Meselelere insan merkezli bakıp, insan merkezli perspektif geliştirilmeli. Maalesef yıllarca Diyarbakır'a terörle özdeşleştirilen bir çerçeve çizilmiş. Bu terör örgütün en önemli kazanımıydı. Böylesi kadim medeniyet ve böylesi önemli bir merkez inancımızın Anadolu'da ilk fethin müyesser bir kenti böyle tanımladığınız zaman kendi inhisarınıza almış oluyorsunuz. Diyarbakır bunu asla hak etmeyen ve geçmişiyle bunu temsil etmeyen bir kenttir" dedi.
PKK inançsızlığına dini alet etti
Diyarbakır'ın muhafazakarlıkta Kayseri'den ya da Konya'dan bir farkı olmadığını vurgulayan Güzeloğlu, "Bu bölgede öğretmen-okul ve cami-imam ihmal edilip terk edilmiş, PKK zihniyeti dinin etkisini görünce kendi inançsızlık kimliğini din başlığı altında kitlelere empoze etti. Çeşitli kurumlara yerleşerek ideolojisini çocuklara sınırsızca, kontrolsüzce aşıladı. Biz bu kalıpları kırmak, insanımızın gönlüne dokunmak istiyoruz. Her zaman gönülde olan kalır. " diye konuştu.
Tüm imkanlarımızı halk için seferber ettik
Yenişehir Belediyesi'ni 170 milyon borçla devraldıklarını ifade eden Yenişehir Kaymakamı ve Belediye Başkanı Serdar Kartal, "Şimdiye kadar 20 milyon borç ödedik. 15 milyonluk hizmet yaptık. Kayyum öncesi belediyenin kaynakları dağa eleman kazandırmak ve teröre finansman sağlamaya yönelik harcanıyor, vatandaşların ihtiyaçları karşılanmıyordu. Biz devletimizin tüm kaynaklarını kadınlarımız, çocuklarımız ve gençlerimize harcıyoruz" dedi.
Kadınlar geleceği yetiştirecek
Özellikle kız çocuklarına yönelik faaliyetlere çok önem verdiğinin altını çizen Kartal, "Park, yol yapmak elbette elzem ama ben önce yarının gençlerini yetiştirecek anneleri yetiştirmeyi kendime hedef belirledim. Bin kişilik hafızlık kursları, 4-6 yaş Kuran anaokulu açıyoruz. Dönemin sonuna kadar tamamlamış olacağız. Biri engelli anaokulu olmak üzere anaokulları açacağız. Okul öncesi eğitimde hiçbir eksiğimiz kalmayacak. Yüzme kursu için gençlerimize imkan sunduk. Yüzme konusunda lisanslı sporcu olmalarını sağlayacağız. Dağcılık ve okçuluk konusunda da eğitim veriyoruz. Aileler yaptığımız işlerden çok memnun. Önceden yapılmayan tüm hizmetleri şu an alabildikleri için onlar da icraatları görüyor ve takdir ediyorlar" şeklinde konuştu.