Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında gerçekleştirmekte olduğu sondaj faaliyetine ilişkin olarak ABD Dışişleri Bakanlığının 5 Mayıs 2019 tarihinde yaptığı açıklama gerçeklerden kopuktur." ifadesi yer aldı.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığına ilişkin tutumunu 2004’ten bu yana açık şekilde ortaya koyduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bölge ülkeleri ile bu tarihten itibaren yaptığı MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) sınırlandırma anlaşmalarının hem bizim hem de Kıbrıs Türkleri için geçerli olmadığı, bunların bir tanesinin de ülkemizin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı haklarını ihlal ettiği zamanında ilgili ülkelerin ve uluslararası toplumun dikkatine getirilmişti. Aynı şekilde Türkiye, bölgedeki kıta sahanlığını da uluslararası topluma duyurmuş ve Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirmiştir. Bölgede, tüm ilgili kıyıdaşlar arasında uluslararası hukuk kuralları uyarınca hakkaniyete dayalı sınırlandırma anlaşmaları henüz tamamlanmamıştır.
Hal böyle iken, üçüncü tarafların kendilerini adeta uluslararası mahkeme yerine koyarak deniz sınırlarının nereden geçeceğini tayin etmeye çalışmaları kabul edilemez. Bu anlamda, ABD’nin Rumların 'hak iddia ettiğini söylediği' bir alana yönelik geçerli sınırlandırma anlaşması varmış gibi Türkiye’ye çağrıda bulunması, ne yapıcı ne de uluslararası hukuka uygun bir yaklaşımdır."
Türkiye'nin sondaj ve sismik gemilerinin, kendi kıta sahanlığında, Türk hükümetinin 2009 ve 2012 yıllarında Türkiye Petrolleri'ne verdiği ruhsat sahalarında arama ve sondaj faaliyetlerinin kararlılıkla devam edeceği belirtilen açıklamada, "Aynı şekilde Rum tarafı Ada'nın eşit ortağı Kıbrıs Türklerini, hidrokarbon kaynakları konusunda karar alma mekanizmalarına dahil etmedikçe veya tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerini sona erdirmedikçe, Türkiye Kıbrıs Türklerinin de kıta sahanlığı haklarını korumayı sürdürecektir." ifadesi yer aldı.