Dinimizde asla yeri yok

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İSEDAK 34. Toplantısı, "Bakanlar Açılış Oturumu"nda konuştu, işgal altındaki Filistin''e dikkat çekti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daimi başkanlığını yürüttüğü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) 34. Toplantısı'nın açılış oturumu Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen programdaki konuşmasının başında tüm katılımcıları selamlayarak, sözlerine İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Zirve Dönem Başkanı ve İSEDAK Başkanı sıfatıyla Türkiye'ye gelen misafirlere "hoş geldiniz" diyerek başladı.

"Sizleri bir kez daha medeniyetlerin beşiği, insanlığın medar-ı iftiharı güzel İstanbul'umuzda ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Buradan sizlerin aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimize, dostlarımıza, gözü ve gönlü bize yönelmiş tüm mazlumlara en derin muhabbetlerimi iletiyorum. Peygamber Efendimizin fethini müjdelediği bu aziz şehirden Mekke'den Medine'ye, Saray Bosna'dan İslamabad'a, Kahire'den Kabil'e kadar İstanbul'un kardeş şehirlerini selamlıyorum. Özellikle medeniyetin, barışın ve iyiliği ana vatanı Filistin'i, Filistin'in ve bütün alem-i İslam'ın göz bebeği Kudüs-ü Şerif'i selamlıyorum. Kudüs'ü muhafaza ve müdafaa için canlarını ortaya koyan Filistin'in genç evlatlarına, kızlarına, kadınlarına, vatan hasretiyle 70 yıldır göz yaşı döken Filistinli mültecilere buradan selamlarımı gönderiyorum.

Merhum Mahmut Derviş'in, işgalcilerin yüreklerine bir ok gibi saplanan şu muhteşem mısralarıyla kardeşlerime seslenmek istiyorum. 'Ve ant içerim ki / Bir mendil işleyeceğim yarına kadar / Gözlerine sunduğum şiirlerle süslü / Ve bir cümleyle, baldan ve öpücüklerden tatlı, bir Filistin vardı / Bir Filistin yine var.' Evet, Müslümanlar olduğu sürece, hakkı, adaleti ve özgürlüğü savunan insanlar olduğu sürece inşallah Filistin de var olmaya devam edecektir. Allah'ın izniyle hiçbir baskı, hiçbir zulüm, Filistinlilerin kalplerindeki hürriyet ateşini söndürmeye yetmeyecektir. Cesaret ve fedakarlık abidesi olan Filistinliler davalarına sahip çıktığı müddetçe işgalciler hedeflerine asla ulaşamayacaklardır. 34. İSEDAK Bakanlar Toplantısı'nın Filistin başta olmak üzere, bölgemiz, ülkelerimiz ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Rabbim, bugün yapacağımız istişareler sonucunda alacağımız kararları hayata geçirmeyi nasip etsin. Ülkelerini temsilen bugün burada bulunan siz dostlarımızın da aynı hissiyatı, aynı hassasiyeti paylaştığınıza inanıyorum."

'Tarih, bizler için kuvvet, cesaret, ilham ile beraber ders aldığımız bir ibret vesikasıdır'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün savaşlara son vereceği düşünülen ancak daha kanlı mücadelelere kapı aralayan 1. Dünya Savaşı'nın üzerinden bir asır geçse de sebep olduğu travmaların halen çok yakından izlendiğini anlattı.

Özellikle Türkiye'nin içinde yer aldığı coğrafyanın, savaşın mağduriyetini, yıkıcı etkilerini en fazla yaşayan yerlerin başında geldiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"1. Dünya Savaşı'nın sonuçlarıyla doğrudan bağlantılı sorunlara çözüm üretmemiz ancak bu problemlerin kaynağını iyi tespit ve teyit etmemizle mümkündür. Büyük savaşın 100. yıl dönümünü bir anma merasiminden ziyade, bir anlama, idrak etme, özellikle bir fırsata dönüştürmemiz gerekiyor. Müslümanlar olarak, bilhassa da binlerce yıldır aynı coğrafyada kaderleri birbirine örülmüş milletler olarak hiçbir komplekse kapılmadan bunu yapabilmemiz son derece önemlidir. Çünkü tarih, bizler için asla olmuş bitmiş olaylar bütünü değil, kuvvet, cesaret, ilham ile beraber ders aldığımız bir ibret vesikasıdır."

Geçmişte yaşanmış her hadise, acı, tatlı her vakanın, Müslümanlar için iyi okunması, iyi analiz edilmesi, üzerinde hassasiyetle düşülmesi gereken bir olaylar silsilesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Öte yandan tarih, kendini ancak sarih bir zihne, sarih bir çabaya açar. Bize dayatılan bakış açılarıyla tarihi okumak anlamaya değil, mevcut ön yargıları büyütmeye yarayacaktır. Kendi tarihimizi oryantalist bir anlayışla ele almak, ancak Müslümanlar arasındaki çatışmalardan beslenenlerin işini kolaylaştıracaktır. Kalıpların ve ön yargıların zihinlerimize vurduğu prangalardan kendimizi kurtararak meseleye yaklaşmamız, hayati öneme sahiptir." değerlendirmesini yaptı.

"Müslümanlar hala 1. Dünya Savaşı'nın yol açtığı sıkıntılarla yüzleşiyor"

Her ne kadar 100 sene önce bitmiş olsa da 1. Dünya Savaşı'nın bu coğrafyada bıraktığı enkazın tam anlamıyla kaldırılamadığını belirten Erdoğan, Müslümanların, beşeri, siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda hala 1. Dünya Savaşı'nın yol açtığı sıkıntılarla yüzleştiğini söyledi.

Emperyalist niyetlerle savaşı Ortadoğu ve Afrika'ya taşıyanların bugün huzur ve refah içinde hayatlarını sürdürürken, Müslümanların bir asır sonra dahi, onların yol açtığı çatışma ve gerilimlerin bedelini ödediğini ifade eden Erdoğan, "Coğrafyamızı lime lime edenler, bugün farklı birlikler, ortaklıklar üzerinden dayanışmalarını perçinlerken, biz hala birbirimize düşüyor, giderek daha çok parçalanıyoruz. Burada çok açık ve net olarak ifade etmek isterim ki Suriye'den Irak'a, Yemen'den Filistin'e kadar tüm bölgede yaşadığımız krizin gerilimin, kan ve göz yaşının temelinde büyük savaş ile yapılan dizayn vardır. Bugün Yemen'de milyonlar aç, açık yaşıyorsa bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu kim? Yine biziz. Yani Müslümanlar, yani sözde Müslümanlar. Deri, kemik kalmış o çocukların hali, o fakir garip gurabanın hali, bütün bunlar karşısında hala biz seyirciyiz." değerlendirmesini yaptı.

"Bünyelerini kemiren hastalıkları Ortadoğu'ya ihraç ettiler"

Batı başkentlerinde kotarılan, Lawrence gibi karanlık tiplerle hayata geçirilen bu dizaynın en büyük mağdurunun Filistinliler olduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Milyonlarca Filistinli kardeşimiz, sadece topraklarını kaybetmemiş, aynı zamanda dünyanın en ağır haksızlıklarına da maruz bırakılmışlardır. İşte 1948'in Filistin'i ve 2018'in Filistin'i. 1948'in İsrail'i, işte 2018'in İsrail'i. Tam tersi bir şu anda yüz ölçümünü görüyorsunuz. Buralara nasıl geldik? Tüm insanlık bunlar karşısında ne yaptı? Bölgemizin tarihi ile sosyal ve beşeri dinamikleriyle bağdaşmayan politikalar elbette sadece Filistin'de değil, diğer yerlerde de acıya, yıkıma ve kardeş kavgasına sebebiyet vermiştir.

1. Dünya Savaşı ile beraber Batılı ülkeler, asırlardır kendi bünyelerini kemiren hastalıkları Ortadoğu'ya ihraç etmişlerdir. Bu alışverişte onların payına güvenlik ve refah düşerken, öteki tarafa çatışma ve sefalet kalmıştır. Kuşkusuz, tarihi geriye doğru saramayız. Maziyi inkar etmek, yaşanmış hadiseleri yok saymak da mümkün değildir. Öyleyse Müslümanlar olarak yapmamız gereken nedir? 1. Dünya Savaşı'nın 100. yıl dönümünde yapmamız gereken tarihten ders almak, ders çıkarmaktır. Bize düşen maziden ilham alarak çok daha aydınlık bir geleceği inşa etmektir. 'Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir' mantığı ile hareket edenlerin kurduğu tuzaklara artık düşmemeliyiz. Sınırları kanla çizilmiş olan bu coğrafyada, gönüllerimize yeni hudutlar yeni duvarlar örmemeliyiz. Farklılıklarımızı kaşıyarak bizleri birbirimize kırdırmaya çalışanların oyunlarına artık gelmemeliyiz."

'İşgalcilerin Kudüs'ün kandillerini söndürmesine önce biz engel olacağız'

Filistin meselesinden iç savaşlara kadar her konuda çözüm için kapısını çaldığımız uluslararası kuruluşlar bizi hayal kırıklığına uğratmadı mı? Daha biz oralardan ne bekliyoruz? Ne umuyoruz? Onlar bizim hayrımıza hiçbir zaman çalışmayacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BM sisteminin reforme edilmesi şarttır." ifadesini kullandı.

Erdoğan, "Vatandaşlarımızın Kudüs'ü ziyaretlerini teşvik ederek, işgalcilerin Kudüs'ün kandillerini söndürmesine önce biz engel olacağız." dedi.

"İSEDAK'a üye ülkeler olarak ticaretimizi ne kadar çok artırırsak o kadar güçlü oluruz." diyen Erdoğan, şunları söyledi:

Bir masumu öldürmeyi bütün insanları öldürmek gibi gören bir inancın müntesipleri olarak yargısız infazlara, vahşi cinayetlere başkalarından önce biz itiraz edeceğiz. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın zulüm ve adaletsizliğe önce biz sesimizi yükselteceğiz.

Aramızdaki ticarette milli para birimleri kullanmamız, emperyalist prangaları parçalamamız bakımından son derece önemlidir.

Bu yılki İSEDAK oturumunda, ticaretin kolaylaştırılması ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerde gümrüklerde risk yönetimi konusunun ele alınmasını son derece anlamlı ve isabetli buluyorum.

İslam İşbirliği Teşkilatı içi ticareti yüzde 25'e çıkarmaya verdiğimiz önemin altını bir kez daha çizmek istiyorum. İslam ülkeleri, tercihli ticaret sisteminin yürürlüğe girebilmesi için ilgili ülkeleri taviz listelerini güncellemeye ve diğer prosedürleri tamamlamaya davet ediyorum."