Adıyaman'da enkazdan kardeşleriyle sağ çıkarılan depremzede çocuk, gönüllü olarak bölgede bulunan ve kendisini kurtaranlardan Prof. Dr. Sedat Gürkök'e "Amca seni sesinden tanıdım." diyerek teşekkür etti.
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gürkök, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında, gönüllü hekim olarak gittiği Adıyaman'da yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Daha önce askeri hekim olarak görev yaptığı süre içinde harp cerrahı olarak çalışan, UMKE gönüllüsü Gürkök, depremin gerçekleştiği 6 Şubat gecesi uyanık olduğundan sarsıntıyı derinden hissettiğini söyledi. Gürkök, hemen eşini ve çocuğunu uyandırarak güvenliklerini sağladığını, depremin yerini ve şiddetini ise televizyondan öğrendiğini aktardı.
Eşine deprem bölgesine gitmek için çalıştığı hastaneye bilgi vereceğini söylediğini dile getiren Gürkök, "Sabah 08.00 gibi hastaneye geldim, yöneticilerle görüştüm. Daha önceden harp cerrahı olarak çalıştığımı ve aynı zamanda UMKE elemanı olduğumu, arama kurtarma eğitimi aldığımı belirterek, bölgeye gönüllü hekim olarak gitmek istediğimi ifade ettim." diye konuştu.
Gürkök, Sağlık Bakanlığı ve bölgedeki AFAD sorumluları ile irtibata geçerek, Ankara'dan 3 hemşire, bir cerrah ve bir anestezi teknikerinden oluşan ekip, ambulans ve bir yardım kamyonu ile Adıyaman Gölbaşı'na doğru yola çıktıklarını anlattı.
Bölgeye gittiklerinde bir şehrin yok olduğuna tanık olduklarını vurgulayan Gürkök, Gölbaşı'nın merkezden daha ağır durumda olduğunu söyledi. Gürkök, arama kurtarma eğitimi aldığı için birçok kez enkaza girdiğini anlattı.
"Enkaza girdiğimde çocukların seslerini net olarak duymaya başladım"İlk girdikleri Fatih Mahallesi'ndeki bir enkazda saatlerce uğraşmalarına karşın canlıya ulaşamadıklarını aktaran Gürkök, daha sonra Gölbaşı Devlet Hastanesi'ne gittiklerini belirtti. Gürkök, "Doktor arkadaşımız, birçok meslektaşımızın da hayatını kaybettiğini söyledi. Büyük bir üzüntü içindeydik. Hastane hizmet veremiyordu, Ankara'dan gelen UMKE ekibinin hastane bahçesine kurduğu çadırlarda sağlık hizmeti verilmeye çalışılıyordu. Yaralılara ilk müdahaleleri yapmaya başladık." ifadelerini kullandı.
Bir süre sonra tekrar merkeze indiklerinde etrafta birçok kişinin yardım istediğini dile getiren Gürkök, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fatih Mahallesi'nde bir enkazda çalışırken bir başka enkazın oradan canlı olduğuna dair yardım çağrısı geldi. Bulunduğumuz enkazda canlı olmadığı belirlenmişti ve biz de hemen diğer bina enkazına yöneldik. Orada da AFAD ekipleri, jandarma ve birkaç tane de özel arama kurtarma ekipleri bulunuyordu. Altı katlı bir binanın enkazıydı. Anne, baba ve yakınları dışarıdaydı, içeride çocuklarının bulunduğunu söylüyorlardı. Üç çocuk, bir de amca çocukları bir aradalarmış. Ses geldiğini iddia ediyorlardı. AFAD ekipleriyle sesin nereden geldiğini kontrol ettik. Mutfak bölümüne ulaştık ve oradan bir desenli duvar gördük, bunu çocukların babasına gösterdiğimizde, buranın salonla oda arasındaki duvar olduğu bilgisini verdi. Ben de enkaza girdiğimde çocukların seslerini net olarak duymaya başladım."
Bina içinde çocuklara ulaşmak için molozları kaldırıp, duvarları delmeye çalıştıkları sırada hala süren artçılarla sarsıldıklarını aktaran Gürkök, daha fazla çökmeyi önlemek için dışarıdan da kepçelerin binanın kısmen sağlam duvarlarına destek vermeye çalıştığını söyledi.
"Dört çocuğumuzu da sağ olarak enkazdan çıkardık"Gürkök, AFAD ekipleriyle enkazda daha derine girdiklerinde önlerine çıkan bir duvarı daha delerek ilerlemeye çalıştıklarını ifade ederek, "Tüm bunları el ve baş feneri ile yapmaya çalışıyorduk. Çekiçle duvarı yıkmaya çalışırken, bir yandan da çocuklara zarar gelmemesi için hassas davranıyorduk. Bu nedenle yarım saatte yapılacak bir yıkım, ancak bir saatte yıkılabiliyordu." dedi.
Tüm çabaların ardından çocukları açılan delikten gördüklerini belirten Gürkök, yaşadığı duygu dolu anları gözyaşları içinde şöyle anlattı:
"Bir kafanın girebileceği delik oluşturmuştuk ve ben hemen buradan kafamı içeri soktum ve çocuklarla göz teması sağladık. Köşeye sıkışmışlardı, yaşları 5, 7, 16 ve 17 idi. Sorduğumuzda 17 yaşında olan amca çocukları diğerleri de üç kardeşti. Bir ihtiyaçları olup olmadığını sorduğumuzda susadıklarını söylediler. 'Üşüyor musun?' diye sorduk ama üşümediklerini, orada bir battaniyeyi bulup üzerlerine koyduklarını söylediler.
17 yaşındaki kız çocuğu, hepsini kucağına almış, toplamıştı. Battaniyeyi indirmesini ve hepsinin bana bakmasını söyledim. Hepsi bana baktı, elini, kolunu kaldır, ağrı var mı gibi sorular sordum. İyi olduklarını söylediler. O şekilde kalmalarını, onları alacağımızı söyledik. AFAD'a yaralıları alabileceğimizi ilettim. Dört çocuğumuzu da sağ olarak enkazdan çıkardık."
"Harp cerrahı olduğumdan enkaza gözümü kırpmadan girerim"Prof. Dr. Gürkök, depremin üçüncü günü yaşadığı bu anı hayatı boyunca unutamayacağının altını çizerek, çalışmalar sürerken çocukların ailesinin de dışarıda enkaz başında beklediğini söyledi.
Çocukların hemen hastaneye ambulansla getirildiğini ve sağlık kontrollerinin yapıldığını belirten Gürkök, "UMKE ekibinin kucağındayken çocuklardan erkek olan, annesini gördü ve birden annesine seslenerek, 'Neredeydin anne?' dedi. Muhteşem anlardı bu kavuşma." diyerek duygularını dile getirdi.
Afet sonrası bir ailenin tüm fertleriyle tekrar bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadığına şahit olduklarını anlatan Gürkök, "Bu duygunun hiçbir şekilde karşılığı yok, hele ki kurtarılanlar çocuk olduğunda. Çocuğun annesine haykırışlarını gördüğümüzde hepimiz koptuk." diye konuştu.
Gürkök, daha sonra çocukların sağlık durumunu kontrol etmek için hastaneye gittiğine işaret ederek, "Muayenelerini yapıyordum. Enkazdan çıkarttığımız kız çocuklarından birinin yanağını okşadım. Çocuk gözlerimin içine bakarak, 'Amca seni sesinden tanıdım, teşekkür ederim.' dedi. Çünkü, öylesine karanlıktı, ancak sesimizi duyabilmişti." bilgisini verdi.
Prof. Dr. Gürkök, bir hekim olarak, her zaman son ana kadar yaşatmak için umut ettiklerinin, asla mücadeleden vazgeçmediklerinin altını çizerek, depremin ilk anından itibaren Türkiye'nin her yerinden hekimlerin gönüllü olarak bölgeye gittiğini ve cansiperane çalıştıklarını vurguladı.
Bir kişiyi kurtarmanın, hayata bağlamanın Hipokrat yemininin bir parçası olduğunu dile getiren Gürkök, "Hekimler olarak, bir enkazda canlı ihbarı varsa hemen oraya gidiyoruz. Bir kişiyi canlı olarak kurtaralım da en azından müdahale ederek, onu hayatta tutabileceğimiz bir şey var mı diye onu yapmaya çalışıyoruz. Ben hem UMKE hem de harp cerrahı olduğumdan enkaza gözümü kırpmadan girerim." diye konuştu.