Ezgi ÇELİKANKARA
Geçtiğimiz haftalarda İzmir’de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki deprem, büyük İstanbul depremine ilişkin tartışmaları da yeniden alevlendirdi. İstanbul Esenyurt Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Jeofizik Yüksek Mühendisi Serhat Durmuş, bu tartışmaları ve İzmir depremini Milat’a değerlendirdi.
İzmir’de yaşanan depremin beklenmekte olduğunu aktaran Durmuş, “İzmir ve çevresinde maksimum 6.8-7 ölçütünde olabilecek bir deprem tehlikesi vardı. Çünkü graben faylarının hareketli olduğu bir bölgeydi. Yani bu bölgede bu büyüklükteki bir deprem beklenen bir depremdi. Ancak meydana gelen deprem, Sisam Adası’nda bulunan bir fayın kırılması sonucunda İzmir’e yaklaşık 100 km mesafede meydana geldi. Biz ise İzmir’e daha yakın olan Seferihisar fayının yoğun üst segmentlerinin kırılması sonucunda bir deprem bekliyorduk. Ama ne oldu? 100 km mesafede bile 116 kişinin ölümüne sebep olan bu deprem merkezde yaşanacak olası bir depremde felaketin boyutunun daha fazla artacağını gözler önüne serdi” ifadelerini kullandı.
Yıkımın sebebi kalitesiz betonlar
İzmir’de meydana gelen depremin yıkıcı etkisinin sebeplerine değinen Durmuş, binaların yıkılmasına neden olan tek faktörün deprem olmadığını vurguladı. Binalarda kullanılan betonun ve demirin oldukça önem taşıdığını kaydeden Durmuş, konuyu şu sözlerle anlattı: “Son deprem yönetmeliğinde beton dayanımının 25 megapaskal olması gerektiği belirtilmiştir. Gazi Üniversitesi, İzmir’de yıkılan Rıza Bey Apartmanı’nın beton verilerini incelemiş ama sınıflandıramamıştır. Yani beton dayanımı o kadar kötü ki sınıflandıramamışlar. Çünkü beton dayanımı 10 megapaskalın altındaysa sınıflandıramıyorlar. Peki, beton dayanımı neden önemli? Bina depremle karşılaştığında beton dayanımı çok düşükse zaten deprem enerjisine karşı koyması söz konusu değil” dedi.
Beklenen İstanbul depremi kapıda
Beklenen İstanbul depremine ilişkin konuşan Durmuş, “İstanbul depremine net bir tarih vermemiz tabii ki söz konusu değil. Fakat geçen sene Eylül ayında Avcılar’da cami minaresinin yıkılmasına neden olan 5.8 boyutundaki o deprem ciddi bir paniğe neden olmuştu. İşte bu depremin oluş yeri aslında sismik boşluk dediğimiz kilitlenme bölgesinde meydana geldi” dedi. 1999 depreminden bu yana yaklaşık 20 yıldır o bölgede hiç hareketin olmadığına dikkat çeken Durmuş, “2019 Eylül ayında gerçekleşen deprem bize şunu gösterdi ki; sismik sıkışma bölgesinde meydana gelen bu hareket beklediğimiz İstanbul depremini daha önce çekti. Benim görüşüm 3 yıl içerisinde İstanbul’da büyük bir deprem olabilir. 1912 Mürefte tarafındaki fayın hareket etmesi ya da Silivri açıklarındaki İstanbul’a 20-25 km mesafedeki fayın hareket etmesi bekleniyor. Bu iki fay hattından biri mutlaka hareket edecek. Bu da zaten İstanbul’da çok yakın bir yerde olduğu için yıkım etkisi yaratacaktır” diye konuştu.
48 bin binada yıkım riski var
Beklenen İstanbul depreminde 48 bin binada yıkım olabileceğinin öngörüldüğünü aktaran Durmuş, “Çok ciddi bir rakamla karşı karşıyayız. Bu 48 bin binada yaklaşık 960 bin kişinin risk altında olduğu gibi bir sonuç var ortada. Saniyeler içerisinde 100 bin kişiyi kaybedebiliriz ve ertesi gün 100 milyar dolarlık bir fatura karşımızda olabilir. Bizim depremi yaşamadan bu riske müdahale etmemiz gerekiyor. Benim önerim bu 48 bin bina bir an önce boşaltılmalı ve yıkılmalıdır. Bu binalarda yaşayan insanlar 2000 yılından sonra yapılmış olan binalara yerleştirilmelidir” dedi.
İstanbul depreminde riskli ilçeler
Jeofizik Mühendisi Durmuş, İstanbul’daki riskli ilçelere ilişkin şunları kaydetti: “Ben riske iki açıdan bakıyorum. Birincisi zemin ikincisi ise bina kalitesidir. Zemini riskli ilçelere Zeytinburnu, Avcılar, Esenyurt, Beylikdüzü’nün Gürpınar ve fay kısımları, Büyükçekmece’nin sıvılaşma olabilecek deniz seviyesindeki kısımları, Kumburgaz, Silivri’nin denize olan bağlantı kısımları, Çatalca’nın bir kısmını örnek olarak gösterebiliriz. Nispeten Anadolu Yakası Avrupa yakasına göre daha sağlam bir zeminden oluşuyor. Bina kalitesi noktasında ise 2000 yılından önce yapılmış olan binalar zaten otomatik olarak yapı denetim kontrolü olmayan binalardır. Yapı denetimden kastettiğim hazır beton kullanılmamış, beton sınıfı belli değil, nervürlü donatı kullanılmamış, zemin etüdü yapılmamış binalardan bahsediyorum. Bu tarz binalar zemini de kötüyse yıkılma riski en fazla olan binalardır. Vatandaşlarımız binalarının performans analizini yaptırarak beklediğimiz bu İstanbul depreminde yıkılıp yıkılmayacağını da öğrenebilirler.”
Depreme hazırlıklı değiliz!
Depreme karşı hazırlıklı olunması gerektiğini vurgulayan Durmuş, depremle ilgili bütün beklentilerin devlete yüklenmemesi gerektiğini ve kişisel tedbirlerin de hayati anlamda önem taşıdığını ifade etti. Durmuş, “Öncelikle şu soruları samimiyetle cevaplayalım: Binanız yapılırken yapı denetim hizmeti aldı mı? Bina yapılmadan önce zemin etüdü yapıldı mı? Binanızda hazır beton ve nervürlü donatı kullanıldı mı? Bodrumda ya da üst katlarda kolonlar üzerinde dikey çatlaklar var mı? Binanız yapılırken herhangi bir zemin iyileştirilmesi yapıldı mı? Evinizde deprem çantanız var mı? Deprem olduğunda evin içerisinde nerede toplanmanız gerektiğini biliyor musunuz? Bu sorulara gönül rahatlığıyla cevap veremeyen kimse depreme hazır falan değildir. Kendimizi artık kandırmayalım. İstanbul’da beklediğimiz depremde tıpkı İzmir’de olduğu gibi kimsenin hiç beklemediği biranda gerçekleşecek ve o zaman her şey için çok geç olacak” şeklinde konuştu.