"Köklü Geçmiş, Güçlü Gelecek" temasıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ev sahipliğinde 22-24 Ekim tarihleri arasında düzenlenen "Türk Konseyi Medya Forumu"; Türk Konseyi üye ülkeleri Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ile gözlemci üye statüsündeki Macaristan'ın yanı sıra Türkmenistan ve KKTC'den önde gelen medya kuruluşu temsilcileri, akademisyenler, kamu kurumlarından üst düzey yetkililer, sosyal medya fenomenleri ve iletişim fakültesi öğrencileri olmak üzere 500’ün üzerinde katılımcının iştiraki ile başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hajıyev, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Türk Konseyi Genel Sekreteri Büyükelçi Baghdad Amreyev’in konuşmalarıyla başlayan forumda önemli mesajlar verildi.
TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı’nın yönettiği “Ortak Kültürel Gelecek: Türk Dünyasında Dizi-Film Sektörü” oturumunda ise konuşmacılar arasında; Kazakistan Cumhuriyeti Radyo Televizyon Kurumu (RTRK) Yönetim Kurulu Başkanı Lyazzat Tanysbay, oyuncu Engin Altan Düzyatan, yapımcı-yönetmen Elchin Musaoglu, yönetmen Akan Satayev, yapımcı Timur Savcı, yapımcı Mehmet Bozdağ ve oyuncu Almira Tursyn yer aldı.
“Bu ses ne kadar gür bir şekilde çıkarsa, o dayatmacı kültürel süreçlere, alternatif geliştirme imkânı artacak”
Oturumun açılış konuşmasında önemli konulara değinen TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, “Elbette bu forum ortak değer, ortak kültürel miras çerçevesinde çok önemli iş birliklerine yol açacak ve güçlendirecektir. Böylece Türk dünyası kenetlenecek ve kenetlendikçe dünyaya sesini daha gür bir şekilde yansıtacaktır. Ben Türk dünyasının sesinin daha gür çıkmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Batı merkezli, dayatmacı kültürel sese alternatif oluşturabilecek tek sesin, bu coğrafyadan, bu medeniyetten çıkacağını düşünüyorum. O nedenle bu ses ne kadar gür bir şekilde çıkarsa, o dayatmacı kültürel süreçlere, tek merkezden dünyaya yayılan bu kültürel süreçlere karşı bir alternatif geliştirme imkanının artacağını düşünüyorum” dedi.
Dünyayı daha yaşanabilir kılmak ve daha anlamlı kılabilmek için özgün olanın korunması gerektiğini belirten Sobacı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz de aslında TRT olarak kamu yayıncılığı geliştiren bir televizyon kanalı olarak bu özgün olanın kendi bağlamında korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu özgün olanın dünyaya anlatılıp, dünyanın kültürel mirasına mutlaka eklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu özgün olanın anlatılmasındaki en temel yöntemlerden biri, elbette ki diziler ve filmler. Dolayısıyla biz Türkiye ve TRT olarak aslında dizilere ve filmlere çok büyük yatırımlar yapıyoruz. Dizilere, filmlere, belgesellere, çizgi filmlere her bir türe ayrıca odaklanıyoruz. Belki de yakın zamanda Çekmeköy ve Konya’da oluşturduğumuz Uluslararası TRT Film Platoları bunun en önemli nişanesi.”
“Dizilerimiz, tek taraflı kültür süreçlerine karşı bizim bir şerh düştüğümüzün işaretidir”
Bir yandan uluslararası platolarda diziler, reklamlar, belgeseller çekilirken, aynı zamanda bu platoları uluslararası alanda zirveye taşımanın da gayreti ve çabası içerisinde olduklarını ifade eden Sobacı, konuşmasında şunları kaydetti:
“Elbette ki bu çabalar bir şekilde karşılığını buluyor. Bunu rakamlar ve istatistikler bize çok rahat bir şekilde gösteriyor. Çünkü Türkiye’nin dizileri 500 milyon izleyiciye ulaşmış durumda. ABD’den sonra dizi ihraç eden ikinci ülke konumuna gelmiş bir Türkiye üzerinden konuşuyoruz. Aslında bu verilerin gösterilen gayretlerin karşılığını bir anlamda bulduğuna işaret ediyor. Evet bir ihraç ürünü olarak dizilerin kıymeti var; ama asıl önemli yanı biraz önce ilettiğim o tek taraflı kültür süreçlerine karşı bizim bir şerh düştüğümüzün işaretidir. O süreçlerin iki yönlü olması gerektiğinin bir nişanesidir. Dolayısıyla biz dizilerimizle aslında Türkiye’de yaptığımız dizilerde özgün olanı o kültürel süreçlerin içerisine dahil edilmesinin peşinde koşuyoruz. Bu anlamda Türk dizilerinin çok farklı coğrafyalara ve ülkelere de yayıldığını biz rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Bu anlamda Türk dizilerinin sadece belirli bir coğrafyaya hitap ettiğini dile getirenleri dikkate alabilmek çok da mümkün görünmüyor.”
Ülkeler içerisinde en fazla dizi ihracatının gerçekleştiği coğrafyanın aslında Afrika ülkeleri olduğunu söyleyen Sobacı, “Türk dünyasının büyük tarihini, bağımsızlık bilincini, mücadele ruhunu aslında bu diziler aracılığıyla, uzun dönem sömürge hayatı yaşamış Afrika ülkelerine bir umut, bir ilham kaynağı olabilme potansiyeline aslında burada görülebileceğini ifade etmemiz mümkün” dedi.
“Bugün yurt dışına çizgi film ihraç eden ülke konumuna geldik”
Konuşmasında kültür aktarımında çizgi filmlerin çok önemli olduğuna dikkat çeken Sobacı, “Bir diğer dikkat çekmek istediğim husus aslında çizgi filmler. Gelinen noktada, sektörün geldiği nokta itibarıyla biraz resmedilmek açısından bakarsak biz 10 yıl öncesinde kendi çocuklarımıza yerli çizgi film alternatifi sunabilecek noktada değilken, bugün yurt dışına çizgi film ihraç eden ülke konumuna geldik. Çizgi filmlerimiz Çin’e ve Malezya’ya ihraç ediliyor. Bunun çok önemli bir husus olduğunu tekrar vurgulamak ve bu anlamda sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda Türk dünyasının da çizgi film ve animasyon sektörüne bir dikkat kesilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Çünkü nesil yetiştirme ve kültür aktarımı meselesi biraz da çizgi filmler üzerinden gidiyor” açıklamalarında bulundu.
“Milli değerlerimize dayalı uluslararası dijital platformu TRT hayata geçirecek”
Klasik televizyonların, geleneksel medyanın yanı sıra artık etkinliğini artıran dijital platformlar olduğunu belirten Sobacı, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Dijital platformların aslında Türk dizileri için bir fırsat olduğunun ortaya çıktığını görüyoruz. Çünkü dijital platformlarla birlikte aslında Türk yapımları yayılım hızını artırdı. Ama tabii bunun yeterli olması da mümkün değil. Çünkü sadece Türk yapımları
yayıldığında içerik üretimine odaklanmış oluyorsunuz. Buradan müjdesini vermek isterim; TRT olarak biz dijital alanda da var olma mücadelesini başlattık ve büyük bir azimle sürdürüyoruz. Mutlaka uluslararası nitelikli bir dijital platformun TRT sahipliğinde hayata geçirilmesi için mücadele ediyoruz. Bu anlamda sürecimizi ve projemizi başlattık. Milli kültür ve değerlerimize, Türk dünyasının değerlerine dayalı yapımların yer alacağı uluslararası dijital platformu mutlaka en kısa zamanda TRT yaşama geçirecek. Burada tırnak içerisinde bunun ‘müjdesini’ vermekten büyük bir mutluluk duyuyorum.”
“Milli birliğimizi korumak adına çok ciddi adımlar atılması gerek bir dönemdeyiz”
“Özellikle bu çağda, milli birliğimizi, beraberliğimizi, diriliğimizi ve kültürümüzü koruma ve güçlendirme noktasında çok daha ciddi adımlar atılması gereken bir dönemin içerisindeyiz” diyen Sobacı, TRT Avaz’ın bu süreç içerisinde ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu düşündüğünü belirtti. TRT Avaz’ın, Türk dünyasının ortak iradesini daha da güçlendirmek, Türk dünyasındaki politik ve ekonomik gelişmeleri, gündelik yaşama aktarabilmek ve aynı zamanda Türk dünyasının kültürünü, sanatını, edebiyatını daha geniş coğrafyalara aktarabilmek için var gücüyle çalıştığını ifade eden Sobacı, “Bu anlamda Türk dünyasının aslında belirli meselelere politik ortak tavırlar sergilemesi için, güçlü bir zemin oluşmasına katkı sağlamaya çalışıyor. Bu anlamda TRT Avaz’ın da bu süreçte ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu, özellikli bir misyonun olduğunu ifade etmek istedim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Batı merkezli, dayatmacı ve ötekileştiren bir kültürel transfer sürecine karşı bir duruşunun olduğunu söyleyen Sobacı, konuşmasını şu şekilde tamamladı.
“Cumhurbaşkanımızın adaletten, haktan ve eşitlikten yana bir söylemi söz konusudur. Bu mücadele sadece siyasal alanda verilecek bir mücadele değil, bu mücadelenin kültürel alanda da iletişim alanında da çok güçlü bir şekilde verilmesi gerekiyor. Çünkü, aslında Batı’nın geliştirdiği o tek taraflı baskıcı kültürel süreçlerin temelinde kültürel iktidar inşası var. Dolayısıyla biz bu süreçlere karşı bir tez geliştirmek istiyorsak, mutlaka alternatif kültürel iktidar alanları oluşturmak durumundayız ve dizilerimizin, filmlerimizin bu alternatif kültürel iktidarın inşasında ve bunun yapılmasında, realize edilmesinde çok büyük bir önemi olduğunu düşünüyorum.”